Geçtiğimiz yerel seçim öncesinde olduğu gibi, yaklaşan Genel Seçim öncesi de, Türkiye’nin Suriye’ye gireceği iddiaları tekrar gündeme gelmeye başladı. CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin; daha önce Süleyman Şah Türbesi’nde askerlerimizin IŞİD’in insafına terk edildiğine dair istihbaratı veren kaynaktan,“hükümetin tehlikeli bir oyunun içinde olduğunu ve ordunun Suriye’ye sokulacağı” bilgisini aldığı ifade ederek, iddialı cümlelerle Türkiye’nin Suriye’ye gireceğini ifade etti!

Bu iddia her kesim tarafından farklı şekillerde yorumlansa da, bu iddiaya mesned olabilecek ciddi gelişmeler mevcut aslında..! Türkiye şu sıralar, stratejik öncelik tanıdığı noktalardan bir olan Akdeniz havzasında “teyakkuz” haline geçmiş durumda! Nedeni ise, Akdeniz’de kalıcı olmayı planlayan Rus Deniz Filosu ile Çin Deniz Kuvvetleri’nin, 9-15 Mayıs arasında, Orta ve Doğu Akdeniz’in uluslararası sularında ortak bir tatbikat düzenlemeleri… Çin’in 9 gemiyle iştirak edeceği ve hakiki mermiyle atışların gerçekleştirileceği bu tatbikatın süresinin uzatılacağı ve Libya açıklarının da bu tatbikat bölgesine dâhil edilmek istenmesiyle alakalı ısrarlar ve bu istikametteki spekülasyonlar, “tehdit” eşiğini arttırdı. 

Rusya ve Çin’in genişleyen müşterek çıkarlarını, ABD ve NATO’nun deniz muhalefeti karşısında da koruduğu sinyalini vermek için tertiplediği bu tatbikata beklenen karşılık hemen geldi. NATO; ABD Afrika Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ev sahipliğinde, 15-25 Mayıs 2015 tarihleri arasında Phoenix Express-2015 adlı bir tatbikatla mukabele edecek… Aslında bu tatbikat ileri bir zaman diliminde yapılacaktı lakin Rus ve Çin gövde gösterisi üzerine öne alındı…  

Gelelim işin bizi ilgilendiren tarafına… Deniz Kuvvetleri Komutanlığımızın NATO konsepti içerisinde gerçekleşecek bu tatbikata, helikopter konuşlu TCG YAVUZ firkateyni ile iştirak edeceği kesinleşti. Gürsel Tekin’inde dillendirdiği spekülasyonun kaynağı olan gelişme şu: TCG YAVUZ’un içerisine ABD tarafından “emanet” son teknoloji füzeler yüklendi! En ufak bir olumsuzluğun yaşanması halinde, Türkiye’den 400 uçağın havalanıp Çin ve Rusya’nın müttefiki Suriye’ye misillemeye girişeceği, iki katlı tek bir bina bırakmayacak çap ve hacimde ateş ve taarruz donanımıyla planlama yapıldığı şeklinde bilgiler geliyor… Resmi olarak 7 Mayıs’ta ilan edilen Suriye’ye yönelik “Türkiye-Suud Askeri İttifakı” da bu kapsamda değerlendiriliyor…

Bu konuyla alakalı bilgi aldığım siyasi iktidarın entelektüel donanımına katkısı olan ve siyasi ve politik konularda servis yapan önemli bir büyüğümüze “Suriye’nin Ruslar tarafından oluşturulan hava savunma kalkanı ile alakalı engel nasıl aşıldı?” diye sordum şöyle bir manidar cevap verdi: “İsrail teknolojisiyle bu sorun aşıldı! Türkiye İsrail’le ilişkilerini eski düzeyine döndürmeye başladı! Başta söylem değişikliği olmak üzere yumuşak bir geçişle bu ortaklığa herkes bu yeni sürece şahit olacak. İsrail’le düşman olmanın siyaseten ülkeye bir şey kazandırmadığı, konusunda Ülkeyi yönetenlerin ‘önemli bir kısmı’ ikna edildi! Filistin ile alakalı hassasiyetlerde, bu onarılan ilişkiler düzleminde ele alınacaktır!” 

Hülasa

Dünyanın tekrar çok kutuplu soğuk savaş ortamına doğru ilerlediği şu günlerde, her türlü müdahaleye açık hale gelen Akdeniz’de ve Suriye’de, “Stratejik ortaklık” ile “Vesayet” arasındaki ince ve nazik dengeyi bir türlü tutturamadığımız müttefikimiz ABD ve NATO’nun hedefleri istikametinde savaşla yüzleşme ihtimalimiz her daim yüksektir! 

Maalesef bu küresel denklem içerisinde, “kendi menfaat ve maslahatları” ile “NATO’nun kolektif savunma anlayışı“ arasında hâlâ bocalamaya devam ediyoruz! Gönül isterdi ki bazılarının iddia ettiği gibi bölgede “oyun kurucusu” olsaydık; lakin değiliz! Eğer Türkiye bu bölgede bir sıçrama tahtası veya ileri karakol değil de ciddi bir “oyun kurucu” olsaydı; uzun bir kıyı şeridine sahip olduğumuz Akdeniz’de hâkimiyet mücadelesine giren eloğlunun gösterdiği kudreti gösterir, Ege’de burnumuzun dibindeki 152 ada ve adacık için ivedilikle duruma vaziyet ederdi! Şu anda “Bulamaç” ve “Eşek” adaları başta olmak üzere 16 adamız Yunanistan tarafından işgal edilip silahlandırılmasına rağmen sesimizi çıkaramıyoruz!