Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Şaşırmayın... Bu aydınlar darbe istiyor!

Şaşırmayın... Bu aydınlar darbe istiyor!

Özal’lı yıllarda “darbe” ihtimalini konuşmak ayıplanırdı. Bunda, Özal’ın sağladığı görece özgürlükler ortamının da payı vardı elbette. 

Bir anket hatırlıyorum.

Nokta dergisi ya da muadili bir dergi düzenlemişti.

Dönemin önde gelen aydınlarına ve kanaat önderlerine soruluyor: “Darbe olursa, ne yaparsınız?”

Hemen herkes karşı çıkacağını söylüyordu.

Karşı çıkmak ne?

Mücadele ederlermiş...

Mesela Hasan Cemal“Dağa çıkarım. Darbeye karşı elimden gelen mücadeleyi veririm...” diyordu. (12 Eylül dahil, bütün darbeleri ve muhtıraları desteklemiş, hatta bazı darbelerin içinde nefer olarak yer almış Hasan Cemal söylüyordu bunu.)

Murat Belge, “Karşı çıkarım” diyordu. (Biri, “yeraltına inerim” gibilerden daha yaratıcı bir karşılık vermişti. Murat Belge olabilir miydi bu zat? Haksızlık olmasın. Daha doğrusu, emin değilim. Murat Belge’yse de, şaşırmam. Tıynetine uygundur.)

İsmini şu an çıkaramayacağım reklâmcı bir zat, “Darbeye direnen bir yapım olduğu için, hiç tereddütsüz karşı çıkar, darbecilerle mücadele yolunu seçerim” diyordu. (Bu arkadaşın darbeye direnen bir yapısı olduğunu duymamıştık ama beyan her zaman esastır.)

Biri, “Tankın üzerine çıkarım” diyordu. Bir akademisyen ya da gazeteci... Hayır, Hasan Celal Güzel değil. O lafta değil, gerçekten tankın üzerine çıkmıştı. 28 Şubat darbesini destekleyen sivil solcular bu nedenle nefret ederler ondan.

Sevgili Taha Akyol ağabeyimiz, “Gandi metotlarıyla direnirim” diyordu. “Pasif direnme” yolunu seçermiş yani... Kendi kumaşını dokumak, kendi söküğünü dikmek, kendi ekonomisini kurmak gibi...

İlginçtir, “darbeye direnirim” diyen hiçbir aydın ve kanaat önderi “ama”lı cümleler kurmuyordu.

Hepsinin tavrı kesindi.

Şerait ne olursa olsun, bir müdahaleyi gerektirecek hangi gelişmeler yaşanırsa yaşansın, isterse bir “iç savaş” çıksın, aydınlarımız “topluca” bu lanetli sözcüğün (lanetli “darbe” sözcüğünün) sözlüklerimizden çıkarılması gerektiğini savunuyordu.

Sonra ne mi oldu?

Darbeye karşı çıkmayı yeterli bulmayıp fiili mukavemet yolunu benimseyeceğini söyleyen aydınlar, darbe sökün ediverince tek tek su koyuverdiler.

Mesela Hasan Cemal...

Önce, 93 kapalı darbesine güzellemeler yaptı. “Diktatör Özal” kampanyasına nefer yazıldı. Özal’ın “ayıklanmasını” kolaylaştıran psikolojik ortamın hazırlayıcılarından oldu. Derken, Özal’ın ölümü... Bir dizi siyasi suikast... Sivas katliamı... Kaza süsü verilmiş cinayetler... Darbe gelince rahat etti.

Hayır, dağa çıkmadı.

Gazetedeki odasında oturup, üst düzey generallerden telefon bekledi.

Üst düzey generaller, 28 Şubat sürecinde de ihmal etmediler ağabeyimizi. Sık sık aradılar. Eh, ne yapsın? O da, “Üst düzey bir general beni aradı, dedi ki...” diye başlayan yazılar yazarak, darbenin tedvirine yardımcı oldu. (Öcalan yakalanıp Türkiye’ye getirildiğinde de aynı generallere övgüler düzmeyi ihmal etmedi. Ne yazdığını hatırlayalım: “Apo’nun Türkiye’ye getirilmesi, PKK’ya karşı Cumhuriyet devletinin 1984’ten beri sürdürdüğü haklı ve meşru mücadelesinde bayrağın zirveye dikilmesi ya da zaferin bir yerde tescil edilmesidir. Bu büyük başarı öncelikli olarak askerî bir başarıdır. Silahlı Kuvvetlerimiz, devlete karşı silah çekmiş, 15 yıldır şiddet ve terörü politika aracı benimsemiş, insanlığa karşı suç işlemiş olan PKK’yı çökertmiştir.” Bu sözlerin sahibi yıllar sonra kalktı, “Erdoğan Öcalan’ı fazla küçümsedi” diye abuk sabuk yazılar yazdı. Sonra dağlara vurdu kendini, “Sakın silah bırakmayın” diye terörist ayartmaya başladı.)

Su koyuverenlerden biri de Murat Belge’dir.

28 Şubat’ı neredeyse sessizlikle karşıladı. Arada sırada “laiklik” diye kem küm etti. Zımnen “meşrulaştırıcı” rol oynadı.

Bugün geldiğimiz noktada “darbe”yi dillendirmek ayıp sayılmıyor. Hatta Erdoğan’dan kurtulmak için “meşru” bile görülüyor.

Başta Hasan Cemal olmak üzere, Murat Belge, Mehmet Altan, Nazlı Ilıcak, Ahmet Altan, Mümtaz’er Türköne ve bazı mülaanecilerin yazdıklarına bakın.

Bir darbeyi nasıl “iştiyakla” istediklerini göreceksiniz.

Olmadı, iç savaş...

Hayır, elbette şaşırmıyoruz.

Sadece not ediyoruz. Geleceğe “belge” bırakıyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi