Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Yanlış Başlamak

Yanlış Başlamak

‘Yanlış başlangıç’ ile ‘yanlıştan başlamak’ şıkları arasında kararsız kaldım.

Lakin halk gibi ben de seçim zaferinden sonra AK Parti’ye bir kredi açmak istedim. Bununla birlikte yanlış başlangıç yapıldığı kanaatindeyim. Samimi olarak kanaatimi ortaya koymak isterim. Sufilerin ifadesiyle anın vacibi üzerinden gitmek gerekir. Buna bugünkü tabirle gündem diyorlar. AK Parti kurmaylarına göre anın vacibi yeni bir anayasa ve başkanlık sistemini tesis ve temin etmek olarak taayyün etmektedir. Bana göre bu yoldan gidilirse Ak Parti kendisini yanlış bir mecra içinde bulur, kendini yorar ve seçim zaferi de gölgelenmiş veya en azından etkisiz hale getirmiş olur. Anayasa ve başkanlık sistemi için gerekli zemin, ortam yok.

Başkanlık sistemi Pirus zaferi olur; yeni anayasa ise başkalarına hizmet etmek anlamına gelir. Ahmet Sever’in tartışmalı kitabında ortaya koyduğu gibi zina yasağı meselesinde AB sağıyla soluyla ve ortasıyla buna karşı çıkıyor, seferber oluyor  ve Brüksel’de Erdoğan’a adeta tam bir markaj uyguluyorlar. Anayasa konusunda AK Parti’ye gönül verenlerden tek bir laf sadır olmadan CHP ve HDP yönlendirme manevralarına başladılar bile. Türkiye’de anayasayı en çok hangi kesim istiyor? Sır değil kendilerine göre HDP istiyor. Ucundan kıyısından bu fırsatı onlara vermemek gerekir. Adamlar engel olamıyorlarsa, yönlendiriyorlar. Türkiye’de en fazla yeni anayasadan kim bahsediyor? HDP! Dolayasıyla yeni bir anayasa kime niyet kime kısmet deyimini hatırlatacaktır.

Davul AK Parti’de tokmak ise o kesimlerde olacaktır. Çünkü şirretlikte sınır tanımıyorlar. Hak tarafı batıl kadar cesur olmadıkça onların borusu öter.

***

 Adamlar heyula gibi her kalıba dökülüyor, giriyorlar ve bürünüyorlar. Utanma semtlerine bile uğramış değil.  Akif’e ırkçılık isnad eden Selahaddin Demirtaş’a bu münasebetle Akif’ten bir mısra ithaf edeyim: Şarka bakmaz, garbı bilmez, edepten yok payesi bir kızarmaz yüz, bir yaşarmaz göz bütün sermayesi!

 Türkiye’nin müzmin meseleleri çözülürse neden anayasa olmasın? Müzmin meseleler ışığında anayasa lüks ve ötesinde yanlış bir mecra ve başlangıç olur. Başkanlık sistemi ise kazanılan zaferi gölgeler ve AK Parti’yi yeniden yıpranma sürecine taşır. Bunun yerine çözümsüz ve akut meseleler üzerinden gitmek gerekir. Türkiye’yi tehdit eden en temel iki buçuk meseleden birisi Suriye meselesi diğer bir buçuğu ise bu meselenin çözümsüzlüğünden dolayı gelişen PKK ve IŞİD meselesidir. Bunlarla uğraşmak kolay değil ama kaçınılmazdır. Suriye meselesinin çözümü için hükümet seferber olmalıdır. Ayrıca IŞİD gibi akılsız ve PKK gibi garazkar örgütlere karşı ideolojik ve fikri bir seferberlik başlatmalı ve sistematik olarak mücadele edilmelidir. Silahlı mücadele gerekli ama yetersizdir. HDP veya PKK gibi meselelerde çok ciddi davranılmalı, diyalog ve müzakere gibi hususlardan azami derecede kaçınılmalıdır. Zira bu tarz örgütler bu yumuşak dokudan istifade ediyor ve yararlanıyorlar. Pazarlık onlara haklı olduklarına dair yanlış sinyaller veriyor. Referans sistemi değiştirilmeden yeni bir anayasaya ihtiyaç yoktur. Bu sadece başkalarının taleplerini karşılar.

***

Yeni dönem yeni bir toparlanma dönemi olmalıdır. Trafikten şehirleşmeye ve sosyolojik çöküntüye kadar bir sürü cephede karşı tedbirler alınmalıdır. Aile yapısı ve toplum yapısı ve dokusu tahkim edilmelidir. Bunun için ahlaki yön öne çıkarılmalıdır. Dindarların en önemli hastalığı ahlaki zemindeki çürümedir. Cezayir’de GIA tarafından infaz edilen Muhammed Said, ‘Şeriat zeminini, yatağını bulduk ama ahlaki zemini kaybettik’ diye yakınmıştır. Dolayısıyla kışır değil kışırı/ kabuğu ihmal etmeyen öz önemlidir. Dindarlığın sağlaması ahlaktır. Bugün İslam’ı temsil iddiasındaki örgütlerden cemaatlere veya partilere kadar hepsinin ortak zafiyeti ahlaki düzeydedir. Bu da söylem ile eylem arasındaki açığı ortaya çıkartıyor. Kendimize ahlaki aşı yapmak durumundayız. Kökenlerimize ve sabitelerimize yeniden dönmeliyiz. Kendimizi ardından da toplumu yeniden inşa etmeliyiz. Ancak bu şekilde iddiamızda samimi olabilir ve kalabiliriz. Bulunduğumuz zemini yenileme ihtiyacımız doğmuştur. Yoksa kullanılmayan yetkileri artırmanın bir alemi yok. Hangi yetkimizin içini doldurduk da bize az geldi? Yoksa yerim dar diye oynamaktan mı imtina ediyoruz?

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Mustafa Özcan Arşivi