Cemal Nar

Cemal Nar

Katil Batı

Katil Batı

Alçak Fransız devleti, uğradığı haklı terör saldırısının acısını masum Rakka halkını bombalayarak çıkarmak istemiş. Çocuk hastaneleri, okullar dahil, sivil halk vurulmuştur. Maksat Fransız kamuoyunu tatmindir.

Alın size tam bir alçaklık!

Bu da bir terör değil midir?

Evet, ama dünyadan hiç ses çıkmıyor. Bizim dünyamızdan da…

Çıkmaz. Çünkü bütün dünyada terör estirenler onlar değil midir? Ve dahi mazlumları zorla terör yapmaya iten, yine onlar değil midir?

İslam coğrafyasına şöyle bir bakın Allah aşkına, ayakta kalmış kaç devlet vardır?

Ya yanıyor, ya da iç savaşlarla yanmaya namzet.

Bu batının bize yaptığı “adı konmamış savaş”tır. Yani “çağdaş haçlı seferleridir” yaşadığımız.

Öyleyse şu soru tam da bu zaman sorulmalı: Hala mı batılılaşma, Batıcılık?

Batılılaşma bize bunalım ve buhrandan başka bir şey getirmemiştir. Devlet ve millet birbirine kırgındır, yabancıdır, uzaktır. İlişkileri hep korkak, ürkek, korkulu ve kuşkuludur. Gerek olsa da köklü değişimler yapamamaktadır. Bu yüzden idarî, siyasî, iktisadî, hukukî, terbiyevî bir sürü sorunlar altında kıvranmaktadır. Şimdi ülkemiz cehalet, hürriyet, haksızlık hukuksuzluk, yoksulluk, yolsuzluk gibi sosyal sorunların ötesinde, belki de bunların neticesi olarak korkunç bir terör veya düşük yoğunlukta yaşanan bir iç savaşın ateşiyle yanmakta, insanımız şehitlerine ağlamaktadır.

Her ayağa kalkma çabasının bir darbeyle yeniden yere serilmesi ve yaşanan bütün bu sorunların ve buhranların sebebi, hiç kuşkusuz Batılılaşmadır.

Çare ise, aydınların reddettiği İslam’dan başkası değildir ama acaba aydınlar bunu anlayabilecekler midir?

Hidayeti veren Allah Teâlâ’dır. Ondan ümit kesilmez ama aldıkları eğitim ve kültüre bakılırsa onlardan bunu beklenilmez. Fakat inancında her zaman samimi olan halkımızdan yeniden İslam’a dönüşü bekliyoruz. Bu eninde sonunda elbette olacaktır ve bu oluş aydınları da etkileyecektir.

Bu uzak mıdır, yoksa yakın mıdır?

Bu bir ilahî takdir olduğu kadar, ilâhî irade/dileme gereği insanın çabalarına da bağlıdır. Müslümanlığı öğrenme, yaşama ve hakim kılma cihadına bağlıdır yani.

Biz birkaç asırdır bu aydınlar yüzünden çektiğimiz musibetleri, yaşadığımız bozgunları, kaybettiğimiz devlet ve hilafetimizi, dağıttığımız ümmetimizi, yıktığımız medeniyetimizi birkaç kitapta yazmaya çalıştık. Bütün bunlar “Batılılaşma” ihanetini başımıza musallat eden “aydın” denilen musibeti tanımak ve başımızın çaresine bakmak içindir.

Buna göre maalesef bizde aydın demek, kendisi olmaktan çıkmış, şahsiyet ve zihniyetinden kopmuş, din ve medeniyet değerlerini atmış, Batıdaki aydının aynen kopyası olmuş insan demektir. Üstelik çoğu da Batıyı geliştiren ve kalkındıran temel değerleri ve ilkeleri düşünüp değerlendirmeden, anlayıp kavramadan uzak, kör bir taklit ile her değere peşinen başkaldıran ve eleştiren demektir.

Batıda bu başkaldırı ve eleştiri insanlara zulüm eden kurulu düzen içindir ve faydalıdır. Fakat bizde aydının inkar, başkaldırı ve eleştirisi, özellikle İslam din ve medeniyetine yöneliktir. O yüzden “dindarları aydından saymama” Batılılar arasında bir marifet sayılır.

Nedenmiş?

Çünkü onlara göre “dindar”, ya da “Müslüman” sorgusuz sualsiz Allah’a, Peygambere, Kur’an’a teslim olan insan olarak bu sayılanlara baş kaldıramaz. Bunlara baş kaldıramayacağına göre, aydın da olamaz.

Şu terör olayları bizdeki aydınları tanıma bakımından nasıl ta aydınlatıcı oluyor?

Alayına yuh olsun!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Nar Arşivi