Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Değersiz yalnızlık

Değersiz yalnızlık

Önceki gün, TÜRKSAT platformundan çıkarılan televizyon kanalını izliyorum. Daha doğrusu, radyodan dinliyorum. Uygun frekansı bulduğunuzda, siz de dinleyebilirsiniz... 

Malum ikilinin “al gülüm ver gülüm” programı...

Hatırlayacaksınız:

Biri akademisyen... Hani, Tevrat’tan meseller aktararak Erdoğan’ı ölümle, Türkiye’yi de “bölünmekle” tehdit eden şahıs... Şu sıralarda sürekli halkı eleştiriyor. Halkın niteliksizliğine, seçme beceriksizliğini, eyyamcılığına vurgu yapıyor. Mizah yazıları yazdığı için, sabuklamalarını “herhalde şaka yapıyor” diye geçiştiriyorsunuz. Hayır, şaka yapmıyor. Nişantaşı seçkinleri gibi, halkı cehaletle ve tutarsızlıkla suçluyor.

Diğeri İslamcı sosyolog...

Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun ağzından demeç uydurmuştu da, rezil olduğuyla kalmıştı hani... Özür dileme yürekliliği bile gösterememişti. “İhaleci” kimliğiyle de tanınıyor. İhale aldığı dönemlerde “ağlayan hoca” diye tahfif ettiği Fethullah Gülen’in, şu sıralarda en sağlam, en sahih, belki de en kararlı savunucusu. “Anavatan Amerika’dan mı bildiriyorsun?” diyerek, program arkadaşını satmışlığı, yani küçük çaplı bir “lapsus”a yol açmışlığı da vardır.  

İşte bu ikiliyi dinliyorum...

Konu, paralel yapıya yönelik operasyonlar ve birtakım şirketlere kayyum atanması...

Söz döndü dolaştı, Türkiye’deki (onların ifadesiyle“bu hukuksuzluklara” dünyanın vereceği (vermesi gereken ve beklenen) tepkiye geldi.

Daha umur görmüş olanı ve dünyayı bileni dedi ki (mealen aktarıyorum)“Dünya bu nevi hadiseleri görmez. Beklenen reaksiyonu göstermez. Dünya ülkeleri, Türkiye’deki yönetimin kendilerine sunacağı imkânlara bakar. Pragmatisttirler. İlişkileri belirleyen tek şey budur. Çıkardır.” 

Daha tecrübesiz ve cahil olanı, bunu onayladı (yine mealen aktarıyorum): “Baksana dostum Amerika’ya... Amerika bile Türkiye’deki hukuksuzlukları görmüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a gerekli müdahalede bulunmuyor. Diktatörlüğü onaylıyor. Fena halde yalnızız...”

Sözü, “turpun büyüğü heybede” diyen ve Şubat ayının (2014 Şubat’ının) ortalarında farklı ve yepyeni bir Türkiye müjdeleyen bir başka paralel yapı savunucusuna getireceğim.

Ne diyordu bu zat? “Şubat ayının ortalarında bu hükümetin akıbeti belli olacak. Adaletin keskin kılıcı inecek, bazı başlar düşecek.”

Onu bu şekilde, “güvenle” ve pervasızca konuşturan bilginin kaynağı neydi?

Dış dünyanın verdiği “sufle” elbette... Daha doğrusu, “dış dünya”nın icazetiyle operasyona kalkışan birimlerin ortaya saçacağı kirli malzeme... Bir diğer ifadeyle, heybeden çıkması beklenen büyük turp...

Turpun büyüklüğü içerideki “direnci” kıracak, nihayetinde Türkiye’yi yalnızlaştıran (ve Mısır’laştıran) süreci başlatacaktı.

Çünkü dünya, 7 Şubat ihanet kalkışması ve Gezi’den başlayarak, Türkiye aleyhtarı bütün girişimleri desteklemiş, bu girişimlerin perde arkası organizatörü olan “paralel yapı”ya (çok güçlü medya desteği vererek) alan açmıştı.

Fakat beklenen olmadı.

Kurtuluş Tayiz’in de söylediği gibi “MİT darbesi, Gezi ayaklanması ve 17-25 Aralık darbe girişimi süreçlerinde hep eski Türkiye’den yana tavır alan” dış dünya, “1 Kasım’ı görünce Türkiye’nin bir Mısır olmadığını anladı” ve tavır değiştirdi. Denilebilirse, müttefiklerini sattı...

G20’ye bir de bu açıdan bakalım...

Türkiye’nin “değerli yalnızlığı” biterken, malum ikiliyi ağlak hallere sokan paralel yapının “değersiz yalnızlığı” başladı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Ahmet Kekeç Arşivi