Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Duygusal bir toplumuz

Duygusal bir toplumuz

Yıllar önce yazar bir beyefendi okuyucuyla ilgili duygularını şöyle ifade etmişti: “Romanlarımda dramatik olayları ele alıyorum. Okuyucu, romanı okumaya başladığında acıyı yoğun şekilde hissetmeli, hüzünlenmeli ve olayın tesirinde kalmalı. Biz duygusal bir toplumuz, içinde gözyaşı olmayan bir ürün pek gitmez. Eğer İngiltere’de yaşıyor olsaydım, tarzımı değiştirmek zorunda kalırdım. Çünkü eserlerim okunmazdı…”

Bizim insanımıza göre, bir eser, bir film, bir şarkı mutlaka acının yanından geçmeli. Televizyonun başına geçtiğimizde yüreğimizde bir sızı hissetmeliyiz, kötü kahramanlar için yumruklarımız sıkmalı, ezilen için ağlamalıyız. Filmin kahramanı ile özdeşlemeli ve onu ailenin bir ferdi gibi görmeliyiz. Acılarını içimizde taşımalı ve hatırladıkça hüzünlenmeliyiz. Gün içinde yakınlarımızla konuşurken bu dramatik hikâyelerden örnekler vermeliyiz...

Dinlediğimiz şarkının sözleri de acıya değmeli. İfadeler bizi kendi acılarımıza götürmeli ve o günleri yeniden yaşatmalı. Şarkıyı dinlerken eşlik etmeli, ağlayıp rahatlamalıyız. Bize hüzün vermiyorsa ne dinlediğimiz şarkıdan ne de izlediğimiz diziden keyif alabiliyoruz. Acı adeta ihtiyacımız olan bir şeymiş gibi arayıp duruyoruz.

Bir hanım, annesiyle birlikte Türk filmi izlerken, filmin bir karesinde annenin ağlamaya başladığını ona teselli vermek için -anne biraz büyütüyorsun, altı üstü bir film bu- deyince de sen ne kadar vicdansız bir insanmışsın, kadının acısını hissedemiyorsun diye çıkıştığını anlatmıştı.

Bir arkadaş toplantısında tanıştığım hanım şöyle bir soru sormuştu: “Annemin çocukluğumdan beri sürekli yinelediği bir vasiyeti var. Ölümünden sonra haftada bir mezarına gelip ağlamamı, ağıtlar yapmamı istiyor. Bir keresinde anne Allah uzun ömür versin ama bir gün Hak vaki olursa, senin için hep dua okumak isterim demiştim. Annem oturduğu yerden kalkmış ve sende hiç vefa yokmuş, sana hakkımı helal etmiyorum diye bağırmıştı. Annem hiç değişmedi, hemen her gün, ölünce mezarıma gelip ağıtlar yakacak ve ağlayacaksın değil mi diye soruyor ona nasıl davranmalıyım?

Bir şeyi ne kadar abartır ve ne kadar gözyaşı dökersek annemizin nazarında makbul evlat, komşumuzun nazarında makbul komşu, arkadaşlarımızın nazarında makbul arkadaş oluyoruz. O yüzden bir şeyi olduğundan fazla abartıyor ve olayı bir yerinden tutup mutlaka acıya bulaştırıyoruz. Çünkü bizden bu isteniyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi