Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Kürt kadının isyanı: Bizi bu pisliklerden kurtarın

Kürt kadının isyanı: Bizi bu pisliklerden kurtarın

HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, Moskova ziyaretinin eleştirilmesine hayret ediyor. “Biz geçen sene de Moskova’ya gittik. Niye eleştirmediniz?”

Bu cin fikirli adama şunları söylemek lazım:

Geçen sene de Moskova’ya gittin ama devlet protokolüyle karşılanmadın.

Lavrov’la oturup, ülkeni çekiştirmedin.

İki ülke arasındaki krizde, kendi ülkenin haksız olduğunu söylemedin.

Rusya’dan YPG için “anlayış” dilenmedin.

İçinde “Fırat’ın Batısı” geçen netameli cümleler kurmadın.

İkincisi, savaş noktasına geldiğimiz Rusya’yla kurduğun temas, hangi halisane niyetlerle gerçekleşmiş olursa olsun, eleştirilir ve altında bit yeniği aranır.

Sen, terörle mücadele eden Türk Silahlı Kuvvetleri’ne “işgalci” muamelesi yaparsan, bu ziyaret eleştirilir.

Devletine “katil” dersen bu ziyaret eleştirilir.

Sırtını Rusya’ya, İran’a, paralel örgüte dayayıp, “Kimin toprağından kimi süpürüyorsun... Sen ancak kanalizasyon temizlersin...” dersen ve bu yüksek derecede tehdit içeren açıklamayı “siyaset” diye pazarlamaya kalkarsan, bu ziyaret eleştirilir.

Üçüncüsü:

Halk, “hafif silahlarla” (!) gerçekleştirdiğiniz özyönetim devriminden kaçmaya devam ediyor.

Dün Cizreliler yollara düştü...

Devriminizden kaçıp askere polise sığınıyorlar...

Bu tablo size bir şey anlatmıyor mu?

Sur ilçesinden bir Kürt kadını, “Bizi bu pisliklerden kurtarın” diye askere yalvarıyordu.

Kendinizi düşürdüğünüz bu durum içinizi kanatmıyor mu?

Hürriyet’in arsız tetikçisi

Hürriyet’in arsız tetikçisi, 17-25 Aralık girişimi için, “Fethullah’ın, polis ve yargı içindeki unsurlarını kullanarak bakan düşürme, hatta Başbakan düşürmeye kadar varacak bir maceraya kulaç atma olayı diyebiliriz” diyor.

Maceraya kulaç atma olayı...

Bu harikulade cümleyi bir kenara bırakalım...

Fethullahçı polisler ve yargı mensupları bakan düşürmek, hatta başbakan düşürmek gibi bir maceraya “kulaç atmışlar” ama biz bu olaya “darbe” diyemezmişiz.

Hatta “darbe girişimi” bile diyemezmişiz.

Birileri bu çocuğa anlatsın... İster yargı eliyle, ister polis eliyle, ister tank marifetiyle, isterse hükümete muhtıra vermek yoluyla gerçekleştirilmiş olsun. Seçimle gelmiş bir başbakanı, “seçim dışı” yollarla düşürdüğünüzde, bunun adı “hükümet darbesi”dir.

Efendim, darbenin gerçekleşmesi için silahlı güç şartmış. Tank, top, jet filan gerekliymiş. Hatta, toplumsal destek gerekliymiş. Fethullah bunların hiçbirine sahip değilmiş. Hal böyleyken, 17-25’e nasıl darbe diyebilirmişiz!

Bütün darbeler, toplumsal destekle gerçekleşti, öyle ya...

Menderes’i asanların arkasında “toplumsal destek” vardı.

Demirel12 Mart’ta “muhtıra”yla değil, tankla topla jetle filan düşürüldü.

Bir girişimin darbe sayılabilmesi için ille de kan dökülmesi, işkence tezgâhlarının kurulması, salkım salkım adam sallandırılması gerekiyor, öyle ya...

Üzüldüğüm nokta şu:

Bu ipe sapa gelmez laflar “düşünce” muamelesi görüyor ve bir gazetede kendine yer buluyor... Aydın Doğan da, “Ne saçmalıyor bu oğlan böyle” diyeceğine, bu saçmalıkları bol maaşla ödüllendiriyor.

Bir şey daha:

Bildiğimiz Fethullah Gülen, “Fethullah” olmuş...

Daha düne kadar saygıda kusur etmezlerdi... İçinde “ananas ve tespih” geçen konuşmalar büyük bir ihtiramla dinlerlerdi.

Ne oldu da, böyle oldu?

Bu tenzilin sebebi nedir?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi