Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Korku ve ümit arasındayız

Korku ve ümit arasındayız

Yaşama tutunabilmek için, bütün imkânlarımızı seferber ederken, ölüm ve ölüm duygusundan adım adım kaçarız. Hayatımızı tehdit edecek nesne ya da kişilerden uzaklaşır ve yaşama sımsıkı tutunuruz. Freud insanın yaşama içgüdüsünü hazza yaklaşma acısından uzaklaşma şeklinde tarif eder. Ona göre hazza olan yatkınlığımız, yaşamla bağımızı güçlendirir, en küçük bir tehdit karşısında dahi irkilir, güvenlik duvarlarımızı yeniden öreriz. Hastalık ya da yaşlılık gibi durumları güvenliğimiz için bir tehdit olarak görür ve uzaklaşmaya çalışırız.

Yaşlılarla ilgili yapılan bir araştırmada, ahirete inanmayan kesimlerin ölüm duygusunu daha yoğun yaşadıkları ortaya çıkmıştır. Ölüm sonrası hayata inanmayan kesimler, ya ölümü yok saymakta ya da ölüm duygusundan kaçmak için kendilerini eğlenceye vermektedirler. Çünkü onlar için ölüm yaşam ve yaşamdan aldıkları hazzı ellerinden alıyor.

Müminler için ölüm ulvi bir yolculuktur. Her ne kadar ölüm duygusu korkularımızı su yüzeyine çıkarsa da ölüm sonrası hayattan ümidimizi hiç kesmeyiz. Ölümün bir yok oluş değil yeniden doğuş olduğunu bilir ve hazırlıklarımızı arttırırız.

Meşhur ihtiyaçlar hiyerarşisi ile zihinlerimizde yer edinen Maslow insanın yaşama isteğini kategorize ederken ihtiyaçları merkeze alır. Güvenlik ihtiyacı bunların başında gelir. İnsan ihtiyaçlıdır, ihtiyaçları karşılanmadığı sürece kendini güvende hissetmez. Logaterapinin babası sayılan Frankl ise toplama kamplarında yaşayan insanların durumu üzerinden değerlendirme yapar ve olaylara olumlu anlam vermenin yani ümidin, kişinin güvenini arttırdığını ve onu hayatta tutabildiğini ileri sürer. İnsanoğlu adım adım kaçtığı ölüm duygusundan bir türlü kurtulamamış ve sonlu olan dünyada sonsuzluğa ulaşmanın yollarını araştırmıştır. Fakat hakikat çizgisinde gerçekleşmeyen bu arayış yolun bir kavşağında kalmış ve oradan öteye gidememiştir.

Bilim baş döndürücü bir şekilde ilerliyor, insanoğlu artık daha uzun ve daha kaliteli yaşamanın yollarını arıyor, uzaya çıkıyor, teknolojiyi kullanarak dünyanın bir ucundan öbür ucuna kısa sürede ulaşıyor. Akla hayale gelmeyecek keşiflere imza atıyor. Fakat ölüm karşısında bütün yeteneklerini kullansa dahi, çözümsüz ve çaresiz kalıyor. Ölümü ne anlayabiliyor ne de anlamak istiyor. Zira bir kişinin ölümü doğru anlayabilmesi için ölüm ötesinde Cennet ve Cehennem gibi iki önemli gerçeğin olduğunu kabul etmesi gerekir. Müminler, ölüm, ahiret, hesap günü, Cennet ve Cehennemin bir gerçek olduğuna tereddütsüz inanır ve teslim olurlar. Onların yaşamlarında bu iki duygu iç içe geçmiştir. Ümit ve korku. Korkuları onları harekete geçirirken ümitleri bir güneş gibi doğar içlerine. Ve inandık demekle kalmaz gayret gösterirler.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi