Yavuz Dağ

Yavuz Dağ

Operasyon yapmaz isek yok olmamız mukadder

Operasyon yapmaz isek yok olmamız mukadder

Türkiye dahil olmak üzere Ortadoğu’da, İslam Coğrafyası'nda her gün kan akıyor. Her alanda sefalet, dram diz boyu. Dünyanın en büyük kaynaklarına sahip bu toprakların insanları zenginliklerden en az payı alıyor.

Peki neden? Uzağa gitmeye gerek yok. Kendi ülkemizden başlayalım. Mankurtlaştırıldık. Milli şuurdan uzaklaştırıldık.

Nasıl mı?

Cevabı çok basit.

Çarpıcı birkaç örnek vermek yeterli olur sanırım.

Şu an Türkiye’nin neresinde yaşıyor olmamız çok önemli değil. Metropol ya da taşra fark etmez. Kafamızı kaldırıp etrafımıza şöyle bir bakalım. Kullandığımız araç gereçlere bir bakalım. Otomobiller, hızlı trenler, uçaklar, bilimum elektronik aletler, cep telefonlarımız, bilgisayarlarımız kimlere ait? Kimler tarafından yapılıyor? Tamamı yabancılar tarafından. Biz yukarıdaki sıraladığım araç gereçleri 100 yıl aradan sonra yapmaya başladığımızda onlar bir devri kapatıp yeni bir devri açmış olacaklar. Örneğin biz Türkiye’de duble yolları tamamladığımızda onlar uzaya yol yapmış olacaklar belki. 

Oysaki biz böyle miydik? Ne hallere düştük öyle… Çok ötelere gitmeye gerek yok. O zamanki toplulukları bilim, kültür ve ilim alanında fersah fersah geride bırakan Bilge Kağan, Kül Tikin dönemlerine bakmamız yeter. Batılıların hayal dahi edemedikleri bir dönemde Bozkır’ın göbeği Kırşehir’e uzay üssü kuran Cacabey’e bir bakalım. Emperyalist Batı’nın tarihinde bir gün dahi sağlayamadığı gelir adaletini yüzlerce yüzyıl önce mükemmel bir şekilde tesis eden Ahilik teşkilatını esaslı biçimde bir inceleyelim. Mimar Sinan’lara, Baki’lere, Itri’lere ayrıntılı biçimde bir bakalım. Ecdadımız Fatih’lerin, Yavuz’ların, Kanuni’lerin adalet, fetih ve kalkınma anlayışlarını şuurlu biçimde bir idrak edelim. Yakın tarihimiz ayrı bir yazı konusu?

Ama bugün bulunduğumuz vaziyet ve ahvalden kim memnun acaba?

Hiç kimsenin memnun ve mutlu olduğunu zannetmiyorum. Memnun ve mutlu gibi gözükenlerin de huzurlu olduklarına inanmıyorum.

Ama her toplum bulunduğu duruma müstahaktır.

“Siz kendi hakkınızdaki hükmü değiştirmedikçe, Allah sizin hakkınızdaki hükmü değiştirmez.”

Hüküm ortada.

Birkaç çarpıcı örnek demiştim.

Geçen hafta birkaç yayın organında haber yapıldı ve unutuldu gitti…

THK’da Ünsal Ban isimli bir rektörün 110 milyar maaş aldığı meselesi.

İnsanın havsalası almıyor. Alan nasıl alıyor? Veren nasıl veriyor? Yönetim kurulu bu duruma nasıl itiraz etmiyor? Bu kurumları incelemesi gerekenler ne yaptı? Gördüler de görmezlikten mi geldiler? Bu ülkenin gazetecileri, habercileri, medyası uyudu mu? Ya köşelerinde Ünsal Ban’a methiyeler dizen sözde yazar çizer takımı? Düğün değil bayram değil Ban’ı neden göklere çıkardılar acaba? Vicdanlar hiç mi sızlamadı? 110 milyar demek o dönem için tam tamına 110 asgari ücretli garibanın, 50 öğretmenin maaşına tekabül ediyor.

Bu bir şahıs üzerinden örnek.

Bir de genel üzerinden örnek verelim.

Bugün herkes FETÖ’nün 150 milyar dolara hükmettiğini kabul ediyor.

Zaten ülkemizin toplam gayri safi milli hasılası ne kadar ki? Türk parasıyla yaklaşık 850 milyar. Bunu siz dolar cinsinden hesaplayıp FETÖ’nün bütçesiyle mukayese yapabilirsiniz…

Nasıl oluyor böyle? Neden devlete ‘Paralel bir Yapı’ya bu denli müsamaha gösteriliyor? Dünyada başka bir örneği var mıdır? Bir gruba bir yapıya bu denli müsamaha? Devlet yetkilileri bu grup böyle bir güce ulaşırken neredeydi?

İşin daha vahimi ne biliyor musunuz? Devletin mülkünün bu yapıya parsel parsel verildiği alenen itiraf ediliyor da kimsenin kılı kıpırdamıyor ya!

Asıl kahredici durum bu!

Özetin özeti:

İdrak etmeden, milli şuuru kazanmadan şahlanış mümkün değil! Şu ana kadar yaptıklarımız da pansuman tedavisinden ve taklitten öte bir şey değil!   

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Dağ Arşivi