Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Müslümanların dünyevileşmesi (2)

Müslümanların dünyevileşmesi (2)

Müslüman’ın ekonomik gücü, hayır hasenat kapılarını aralamalıdır. Aksi takdirde elde edilen kazancın hiçbir anlamı olmayacaktır. Fakat ne acıdır ki, bugün kendilerini dava adamı olarak gören kimseler dahi seküler rüzgârının önünde sürüklenmekten kurtulamadılar. Daha evvel hak ve adalet, erdem ve fazilet kavramlarını dillerinden düşürmeyen ablalarımız ağabeylerimiz inandıkları değerlerden yavaş yavaş uzaklaşmaya başladılar. Para kazanmak ve ticari faaliyetler yürütmek insanlarımızın birincil hedefi haline geldi. Bir ekmeği üç kişiye üleştiren ve kendinden çok mümin kardeşini düşünen, paylaşımcı, adil Müslüman prototipi yok artık. Bunun yerine mal biriktiren ve malının çokluğu ile övünen seküler bireyler var.

Maddi birikim yapmak hayatın birincil gayesi haline geldi, insanlar bütün enerjilerini fabrikalar kurmak, büyük iş merkezleri açmak ve mülk edinmek için harcıyorlar.

İslam Müslümanların hayatında belirleyici olması gerekirken ikinci plana itildi, siyaset, liberalizm, sekülerizm ise merkezi noktada yer almaya başladı. Günümüzde popüler olan belirleyici oluyor. İslami kavramlar zayıflatıldıkça, din adına mitos ve hurafeler dinleşmeye ve hayatımıza girmeye başladı. İslam’ın özünden uzaklaşan fertler, kültürel yozlaşmanın içine doğru sürüklendiler fakat bir çıkış yolu arama cesareti gösteremediler. Liberal düşünce Müslümanları kolay kolay çıkamayacakları bir uçuruma sürükledi. Bu yapı içinde her şey aslından uzaklaştı, başkalaştı.

Dünyevileşmenin ruhlarımızı ve bedenlerimizi esir aldığı bir çağda hala bir İslam toplumu projesi peşinde olmanın çok da rağbet edilen bir şey olmadığını sezinleyebiliyoruz. Teknolojinin gölgesinde yaşayan, az çalışıp çok şey kazanma hevesi taşıyan, üşengeç ve kararsız bir neslin insanlığa verebilecekleri neleri olabilir ki? Hedefleri olmayan ve hayatı günübirlik yaşayan genç bir kuşağa sahibiz.

Bu çocuklar kendi içsel seyahatlerini gerçekleştirmekten acizler, dışarıdan verileni analiz etmeden alıyor ve benimsiyorlar.

Seküler sistem İslam toplumlarının omurgası olan aileyi zayıflatmak için bütün kurum ve kuruluşlarını aktive etmiştir. Bu yapı içerisinde toplumsal olan değil bireysel olan öncelenmiş ve fertlerin dayanışma duyguları zayıflatılmıştır. Kadınların anne ve eş kimliği dışlanmış, çalışan kimliği ön planda tutulmuştur. Toplumumuzun ahlak ve maneviyat eksenli bir yapıya geçebilmesi için ailenin yeniden ıslah edilmesi şarttır.

Resulullah’ın öngördüğü aile ve toplumu yeniden inşa edebilmemiz için, öncelikle dejenere edilen kavramları doğru anlamak ve içselleştirmek zorundayız. Nitekim kavramların çarpıtılması sonucunda çarpık bir bakış açısı ortaya çıkıyor. Bugün çevremize baktığımızda, kimilerinin İslam’ın özünü kimilerinin ise sözünü bayraklaştırmaya çalıştıklarını görüyoruz. Oysa ruh ve beden gibi İslam da özüyle ve toplumsal kurallarıyla bir bütündür, ayrıştırılamaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi