Ahmed Gürkan

Ahmed Gürkan

Türk Milleti Yönetime El Koydu

Türk Milleti Yönetime El Koydu

15 TEMMUZ DARBE GECESİ

Yatsıdan hemen sonra Ankara semalarında F-16’ların alçak uçuşları başladı. Uçuşlar belli bir daire halinde dakikalarca devam etti. Daha sonra Boğaz Köprüsünün askerler tarafından kapatıldığını öğrendik. En nihayetinde irtibat kurduğumuz bir büyüğümüz darbe teşebbüsü olduğunu, Yenimahalle’deki MİT’in ateş alındığını ifade etti.

Darbe teşebbüsü haberini alır almaz taksiye atlayıp Meclis binasının önüne gittik. Meclis binasının önünde yirmiye yakın basın mensubu ve bir o kadar da vatandaş vardı. Bu kadar az topluluğu görünce hâliyle hayal kırıklığına uğradık. Lâkin evimiz TBMM’ye yaklaşık üç km mesafedeydi ve çok kısa sürede oraya varmıştık. Bu kadar kısa sürede vatandaşların toplanamaması gayet tabiî idi.

Meclisin etrafında öbek öbek polisler vardı ve oldukça şaşkın halde ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı. Telsizlerinden silahlarınızı bırakmayın, görev yerlerinizden ayrılmayın mesajları geliyordu.

Bir müddet sonra Kızılay’dan Meclise çıkan yolda tanklar görünmeye başladı. İlk tankın önüne ellerinde bayrak vatandaşlar dikilerek yolu kapadı. Tank evvela dursa da sağa sola manevra yapıp yoluna devam etti. Derken ikinci, üçüncü tanklar geldi.

Diğer tankların da gelmesiyle iş ciddiye binmişti. Direnişe gelen kalabalığın da artması ile tanklar yollardaki arabaları çiğnemeye, mobese direklerini devirmeye başladılar. Bu arada zırhlı araçların üzerindeki bazı askerler kalabalığı dağıtmak için havaya ateş ediyordu.

Tankların mobeseleri hedef alması beni kuşkulandırdı. Herhangi bir sivil ölümü olduğunda arkalarında iz bırakmamak için kameraları hedef aldıklarını düşündüm, atışların artması ve tankların da halkın üzerine sürülmesi bu kuşkumu daha da artırdı.

Vakit ilerledikçe kalabalık artıyordu. Kızılay istikametinden büyük bir kitlenin geldiğini gördüm ama bu kitle asker mi vatandaş mı polis mi kestiremiyordum. O kalabalık asker ise ne yapabiliriz diye düşünürken, gelenlerin ellerinde bayraklar halk olduğunu fark edince içim ferahladı.

MİLLÎ SLOGANIMIZ: ALLAHU EKBER

Hayli kalabalık olan o kitleyle beraber Meclis’in önünden Genelkurmay’a doğru yürüyüşe geçtik. Kitle Anadolu’nun ana damarını temsil ediyordu. Ellerini Rabia ve Bozkurt işareti yapan kitlenin sloganları ise Allahu Ekber tekbiriydi.

Genelkurmay Karargâhı’nın önünde tekbir sesleri devam ederken kahrolası helikopter tepemizde dolanmaya başladı. Kalabalık her dakika artıyordu. Kalabalığı dağıtmak için F-16’lar kulakları sağır edercesine alçaktan uçuyor ama halk geri adım atmıyordu.

Bu arada Genelkurmaydan açılan ateşte yaralananlar oldu. Tam o sıra tanklardan bir tanesi vatandaşların üzerine doğru hareket etti ve sekiz-on tane insanımızı metrelerce aşağıdaki tünele doğru savurtturdu. Aşağı düşenlerin çoğu ne yazık ki vefat etti. Eğer o anda tankın içine girebilseydim rütbeli-rütbesiz ayırt etmeden bir tanesini dahi sağ bırakmazdım.

Bütün yaralanmalara ve ölümlere rağmen halk geri adım atmayarak direnişe devam ediyordu. Bu hengâmede bir kısım gençler Genelkurmay’ın demir direklerinden atlayarak avluya girdi. Avludaki askerler silahla karşılık verdiler. O sıralarda Meclisin önü ve içi bombalandı.

Halkın bu direnişini kırmak için darbeciler Süper Kobra helikopterden hedef gözetmeksizin vatandaşın üzerine ateş açtılar. Helikopterin taramasında birçok vatandaşımız vefat etti. Ertesi sabah hadisenin olduğu yere gittiğimizde o vatandaşların kan izlerini yerlerde gördük.

İstanbul’da hâkimiyetin büyük ölçüde sağlandığını, diğer şehirlerde ise vaziyetin iyi olduğunu sadece Ankara’da Genelkurmay’ın kaldığını haber alınca geri evimize döndük.

O gece bu fakire en çok tesir eden üzerinden F-16 geçerken dahi kılını kıpırdatmayıp “Allahu Ekber” diye tekbir getiren insanlarımızın hâliydi. O insanları görünce aklıma İstiklâl Marşımızdaki “Korkma!..” hitabı geldi ve bir kez daha böyle bir milletin ferdi olduğum için Rabbime hamd ettim.

Özel Kuvvetleri teslim almaya gelen sözde generali alnının çatından vuran Niğdeli hemşerim Ömer Halisdemir gibi civanmert askerler oldukça, hayâsızca akınlara karşı göğsünü siper ederek tankların önüne dikilen vatandaşlar yaşadıkça, bu milletin, bu devletin sırtı yere gelmez inşallah.

Darbeyi “ama”lı cümlelerle yarım ağızla kınayan, sela veren imama saldıran, Bağdat Caddesi’nden geçen tankları alkışlayan, hâlâ “baş münafık Fetullat”a laf söyleyemeyen zevatı bir sonraki yazımızda değerlendireceğim.       

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmed Gürkan Arşivi