Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Kuyudaki adam

Kuyudaki adam

Farz edin ki, yoldan geçerken kuyuya düşen bir kişinin imdat diye bağırdığını işittiniz ne yaparsınız

Kuyunun başına gelir ve boğulmakta olan insana nasihat mi edersiniz

Keşke dikkatli olsaydınız başınıza böyle bir şey gelmezdi deyip geçiştirir misiniz

Suda güçlükle nefes alan kişiye hikâyeler mi anlatırsınız

Unutmayın ki, boğulmakta olan kişiye bu tavsiyelerinizin hiçbiri fayda vermeyecektir. Burada yapmanız gereken şey acilen bir ip bulup adama uzatmak olmalıdır. Zira hayatta kalmak için mücadele eden bir kişinin ne sizin anlattığınız hikâyelere ne de vereceğiniz nasihatlere ihtiyacı vardır. Onun tek isteği hayata tutunabilmektir. Geçen hafta sıkıntılarını yakın bir arkadaşıyla paylaşan bir kadının durumu bana bu kuyu metaforunu hatırlattı ve anlama ve anlaşılma noktasına sıkıntılarımızın olduğunu düşündüm.

Kadın tükenmiş bir vaziyetteydi, bakışları donuktu, arkadaşına dönmüş, eşinin kendisi için sarf ettiği hakaretleri, evlilik süresine yaşadığı meşakkatleri, aldığı tehditleri paylaşıyor ve ondan olumlu bir geribildirim bekliyordu. Fakat arkadaşı sürekli nasihat ediyor, kendi hayatından örnekler vererek konuyu farklı bir boyuta çekmeye çalışıyordu. Kadın, yaşadığı sorunların boyutu ne olursa olsun evliliğini sürdürmeye kararlıydı fakat üzerindeki yükü taşımakta zorlanıyor ve halini anlayacak birine ihtiyaç duyuyordu. Kadın aslında sadece anlaşılmak istiyordu. İhtiyacı olan şey iki kelimeden müteşekkildi. “Seni anlayabiliyorum” Karşılığında bütün dünyayı verseler dahi bu iki kelimeyi feda etmezdi. Fakat karşı taraf sürekli nasihat ediyor ve onu çıkmazda bırakıyordu. Kadın sadece anlaşılmak istiyordu arkadaşı ise olayı kendi sorunları üzerinden değerlendiriyor ve kadını baskı altına alıyordu. Derdini paylaşan bir kişiye “zor günlerden geçiyorsun seni anlayabiliyorum” demek bu kadar zor bir iş miydi

Kadın bir süre daha bekledi ama gözleri boşlukta öylece kalakaldı. Sonra ümidini yitirmiş olacak ki, başını yere eğdi ve tepkisiz bir vaziyette beklemeye başladı.

Nedense insanlarımız bizim ihtiyacımız olan şeye değil hep kendi ihtiyaçları olana odaklanırlar. Oysa ihtiyaçlarla orantılı olarak devam eden paylaşım, iki kişi arasında gerçekleşir ve verilen şey er geç sahibine geri döner. Fakat insanoğlu vermekten çok almayı seviyor çünkü biz değil ben odaklı yaşıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi