Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Bu adamla çay bile içilmez!

Bu adamla çay bile içilmez!

Uzlaşma, millî dayanışma, darbeye karşı tek yürek, birlik ve beraberlik; hepsi hoş da, bu adamlarla mı tesis edeceğiz özlenen barış iklimini? 

Lafı uzatmayacağım...

Bu Kılıçdaroğlu’yla, bu Kılıçdaroğlu’nun “siyaset etme tarzı”yla, bu Kılıçdaroğlu mantığıyla olmaz bu iş...

Bakın ne söylüyor: “Şu terörü bitirin kardeşim. Bir an önce bitirin. Ne istediniz de vermedik? Yasaysa, yasa... Destekse destek... Her istediğinizi verdik. Bitirin artık şu terörü.”

Kemal Bey’in, bugüne kadar, hangi yasa desteğinde bulunduğunu hatırlamıyorum.

Uzunca bir süre “PKK terörü” bile diyemedi.

Üstelik, yegane siyaset olarak “terör aklayıcılığını” benimsemiş HDP’yle iş tuttu.

HDP neyi savunuyorsa, onu savundu.

HDP neye itiraz ediyorsa, ona itiraz etti.

Bu zımni desteği, bir de, “hendekteki arkadaşlar” sözüyle taçlandırdı.

Hatırlayalım, bir tarihte (Haziran 2012’de) gaza gelip şöyle bir çağrı yapmıştı: “Kürt meselesini parlamento zeminine taşıyalım, partilerin oluşturacağı bir akil adamlar heyetiyle birlikte, bu işi çözüm rotasına sokalım.”

Üstelik herhangi bir şart öne sürmedi.

Hatta koltuğunu ortaya koydu: “Koltuğumu bile kaybetsem, bu işten geri dönmeyeceğim...”

Bu çağrı olumlu yankı buldu.

Dönemin Başbakanı Erdoğan, “Kapımız her zaman CHP’ye açıktır” dedi ve Kılıçdaroğlu’yla baş başa bir görüşme gerçekleştirdi.

Sonrasında ne olduğunu biliyorsunuz...

Konu parlamentoya geldiğinde CHP yan çizdi. Derken, çözüm süreci başladı. CHP yine yan çizdi. Sonra, genel başkan yardımcıları Haluk Koç çıktı, paralel çetenin deşifre ettiği “Oslo belgelerini” yeniden tedavüle sürerek (MİT’i de hedefe yerleştirerek) üzerinde tepinmeye başladı. “Bunlar hain, bunlar terör örgütüyle görüşüyor, bunlar yargılanmalıdır” demeyi de ihmal etmedi tabii...

Kılıçdaroğlu’nun, “Yasaysa, yasa... Destekse, destek...” sözünün bir kıymeti var mı?

İşte OHAL yasası gündeme geldi.

Hangi katkıda bulundular?

OHAL yasası çerçevesinde terör örgütleriyle (FETÖ’yle ve PKK’yla) mücadele ediliyor.

Hangi desteği sundular?

Büyük bir pişkinlikle “Ne istediniz de vermedik?” diyen, hangi kalemlerde devlete yardımcı olduğunu hatırlayamadığımız Kemal Kılıçdaroğlu, önceki gün de PKK’nın resmî yayın organı “Özgür Gündem” gazetesinin kapatılmasına karşı çıktı. Basın özgürlüğü tehdit altındaymış...

Bu konu “basın özgürlüğü” meselesi midir?

PKK’nın patlattığı her bombayı sevinç çığlıklarıyla karşılayan, terörü meşrulaştırmak için bin dereden su getiren, devletin terörle mücadelesini “faşizm” sözcüğüyle itibarsızlaştıran Özgür Gündem gazetesinin kapatılması (Kılıçdaroğlu’nun ifadesiyle) “basın özgürlüğüne vurulmuş darbe” midir?

Fransa’da ve Belçika’da (hatta kıta Avrupa’sında) “DAEŞ”i destekleyen gazetelerin (ve dergilerin) yayınlanmasına izin veriliyor mu? Ya da verilir mi? Amerika’da “El-Kaide”yi destekleyen bir gazete var mı? Ebubekir El Bağdadi Fransa’da yayınlanan bir gazetede “köşe yazarlığı” yapabilir mi?

Bunlar olabilir mi?

Türkiye’de oluyor.

Bese Hozat, Mustafa Karasu, Duran Kalkan gibi terör örgütü liderleri, Türkiye’de yayımlanan PKK gazetesi Özgür Gündem’de köşe yazarlığı yapıyorlar.

Kılıçdaroğlu da, bu unsurların susturulmasını “basın özgürlüğüne indirilmiş darbe” olarak yorumluyor.

Kim, nasıl “uzlaşır” bilmiyorum ama bence bu Kılıçdaroğlu’yla (bu kafada devam ettiği sürece), bırakın uzlaşmayı, çay bile içilmez.

Dilerim bu yazı uyarı olur, “Yenikapı ruhuna” uygun politikalar üretmeye başlar.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi