Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

‘FETÖ deyin, çekinmeyin... Hatta küfredin!’

‘FETÖ deyin, çekinmeyin... Hatta küfredin!’

Darbenin mimarı ve “Yurtta Sulh Komitesi” Başkanı Fetullah Gülen’in, ruhsat gereği, müritlerine küfrü salık verdiği çok yazılıp çizildi... “Anneme küfredebilirsiniz, annem öldüğü için ona gitmez. Pezevenk diyebilirsiniz. Pezevenk Farsçada rehber anlamına geliyor.”

Bunu bir internet sitesinde okumuştum.

İnanmak istemedim ama örgüt, başka kılıklara girmeyi marifet bellemiş “militanlar” üzerinden hayatiyetini sürdürdüğü için çok da gerçek dışı gelmedi bana.

Her kılığa giriyorlar.

Her şey oluyorlar.

Kolayca her yalanı söyleyebiliyorlar.

Bu nedenle, Kayahan Uygur’a, “ettiğin laf boşa gitti” diye espri yapmıştım.

Kayahan Uygur, darbe gecesi Ülke TV stüdyolarındaydı. Darbenin bir “Fetullahçı girişim” olduğu ortaya çıkınca, dayanamamış, Fetullah Gülen’in “Rehber anlamına geliyor” dediği o ağır sözü sarf etmişti. Bu nedenle boşa gittiğini söyledim. Adamlar o küfrü duymaktan zaten hoşlanıyordu.

Dün, Fetullahçı örgütlenmenin “gizli yazışmaları” düştü ajanslara...

Müridan (yani militanlar), özel mesaj kanallarını kullanarak, soruşturma safahatında nasıl bir tavır 
takınacaklarını anlatıyorlar birbirlerine.

Biri diyor ki, “Oğlumuzun FETÖ’yle alakası yok desinler. Bir de, sen de FETÖ demekten çekinme.”

Bir başkası şöyle diyor: “Küfür etmekten çekinme. Ne olursa olsun, geri adım atma. Etkin pişmanlık yasasından faydalan derler; öyle bir şey yok. Konuşmazsan 10 yatarsın filan derler. Yem atarlar. Blöf yapıyorlar, inanma.”

Biri de, söyleyeceği yalanlardan rahatsızlık duymuş olacak ki, karşı taraftan şöyle bir telkin alıyor: “Küfür et, hakaret et. Yoksa bu adamlar (“polis” demek istiyor) kolay kolay bırakmazlar yakanı.” 

Beriki, “Kime küfredeceğim?” diye soruyor. Karşı taraftan aldığı cevap şu: “Feto’ya... FETÖ örgütüne... Böyle bir örgüt olduğunu adamlar söylüyor, biz kabul etmiyoruz ki problem olsun. Ammar bin Yasir gibi, dilinle söyleyeceksin.”

Bu diyalogu okuyunca gülümsedim.

Şu günlerde ne çok tüketiliyor bu sözcük.

Tavrından edasından şüphelendiğiniz ne çok insan, gözünüzün içine baka baka “FETÖ” diyor.

Bir taraftan da üzüldüm tabii.

Biricik vasfı “gizlenmek” ve “kalleşçe arkadan iş çevirmek” olan Fetullah Gülen’in, “bağlılarını” düşürdüğü duruma üzüldüm... İnsanı (kerim kitabımızın “eşref-i mahlûkat” olarak tanımladığı insanı) düşürdüğü duruma üzüldüm. “İnsan”a reva gördüklerine üzüldüm...

Hiç perva göstermeden yalan söyleyeceksin, yalanı “sistematik” hale getireceksin, vicdanını teskin etmek için de, Allah’tan korkmadan İslam tarihinden “referanslar” getireceksin: “Ammar bin Yasir gibi dilinle söyle...”

Darbesinden, örgütlenmesinden, devleti içeriden dönüştürme fikriyatından geçtim...

Biz bu insanlarla aynı gezegende yaşıyoruz. Aynı havayı soluyoruz. Aynı ülkenin vatandaşlarıyız. Aralarında (muhtemelen) akrabalarımız, komşularımız, tanışlarımız, ahbaplarımız, iş arkadaşlarımız var.

Kolay üstesinden gelinir bir travma mıdır bu?

FETÖ, Amerika adına darbeye kalkışarak rezil bir iş yaptı... Zaten her rezillik beklenir bunlardan ve yaptıklarının affedilir bir tarafı yok. Ama onun da ötesinde insanlar arasındaki “güven”i yıktı, ilişkileri zedeledi, hayatımızı zehirledi, uğursuz bir “istila hareketi” gibi çöktü kaldı toplumun üzerinde.

Fetullah Gülen meselesi bir şekilde halledilir.

Neyse bedeli, ödersin “sahibine”, getirip yargılarsın.

Peki, biz o eski “güven”i nasıl tesis edeceğiz?

Her adımı yalan olan bu mahlûkata nasıl inanacağız ve bundan sonra nasıl bir arada yaşayacağız?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi