D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

AB’ye girmeme kararından önce NATO’dan çıkmak!

AB’ye girmeme kararından önce NATO’dan çıkmak!

Musul operasyonuna ramak kalmışken Cumhurbaşkanımız soruyor: “senin NATO’daki ortağın PYD mi?” 

Sorunun kime sorulduğu belli, tıpkı cevabının besbelli olduğu gibi... Peki buna rağmen ABD neden Türkiye’yi kuşatma planından vazgeçmiyor? Sahibinin sesi İbadi’yi üzerimize salıyor. Sonra da “kararı Irak verecek” açıklamaları yapıyor? Var mı Irak diye hükümran bir devlet? Irak neyin kararını verecek? 

Türkiye’nin NATO’ya giriş macerası 20. yüzyılımızın mühim hadiselerinden. Rusya ile ezeli düşman Türkiye Birinci Dünya Savaşından sonra ortaya çıkan Sovyetler Birliği ile iyi ilişkiler içinde oldu. Hatta diyebiliriz ki, bugünkü sınırlarımızı Bolşevik ihtilaline borçluyuz! Cumhuriyet sonrasında da Sovyetlerle ilişkilerimiz sürdü. İçeride komünistler tasfiye edilirken de bu ilişkiler devam etti. Devletçilik siyasetini onlara benzeterek icad ettik. 

İkinci Dünya Savaşı işin rengini değiştirdi. İkinci Dünya Savaşında Nazi Almanyasına karşı Batılı güçlerle ittifak kuran Stalin yönetimindeki Sovyetler Birliği Türkiye’ye karşı Birinci Dünya Savaşı öncesinden kalan tavrını takındı. Türkiye’nin kuzey doğusunda kendine ait addettiği bölgeyi istedi. Boğazlarda hak iddia etti. Türkiye Sovyet tehdidini ensesinde hissetti. Savaşa girmemekle övünen Türkiye şimdi topraklarından bir kısmının işgali tehlikesi ile karşı karşıya idi. 

Rusya tehlikesi Türkiye’yi her zaman batının kucağına iter... Yine öyle oldu. Türkiye batıya öylesine yanaştı ki, Kore savaşına katılmakta çok arzulu davrandı. Binlerce vatan evladı, binlerce kilometre ötedeki Kore’ye sevk edildi, binlercesi de Kore topraklarında kaldı. Ne için? 

Küresel emperyalizmin güç savaşı için!

Kore’de feda edilen canlar, Batının Sovyetlere karşı kurduğu güvenlik teşkilatı NATO’ya girişe zemin oluşturdu. Batı Türkiye’yi Sovyet öcüsüne karşı korurken, ülke üzerindeki baskısını tahkim etti. NATO’suz bir Türkiye düşünülemezdi. Bütün ordumuzu NATO’nun emrine verdik. NATO Savunması nereden başlıyordu peki? 

Toroslardan!

Biz Sovyet saldırılarını müttefiklerimiz Toros dağlarını tutuncaya kadar durdurmakla görevliydik! Rusya Akdenize, petrol sahalarına inmemeliydi! Bizim için hayat memat meselesi olan bu konu, batılılar için enerji alanlarının, sömürgelerin korunması, yani “menfaat meselesi” idi. 

Türkiye NATO’nun koruması altında iken, batı emperyalizminin tasallutunda idi. Kıbrıs meselesi patlak verdiğinde görüldü ki, NATO’da bulunmak milli menfaatlerle uzlaşır gibi değil! 
Bunun için NATO dışı  bir ordu kurduk (Ege Ordusu).

NATO hikâyesini uzatmaya gerek yok: Sovyet sistemi çöktükten sonra NATO varsa, İsâmla mücadele için var, yoksa yok! 

Türkiye Irak’tan ve Suriye’den gelen tehditlerle boğuşuyor. Sınır illerimize füzeler düşüyor, insanlar ölüyor. Hani NATO’nun savunma kalkanı? Hani patriyotlar? Patriyotlar ne yapar? Vatanı korur. Türkiye NATO vatanı değil ki! 

Bütün bunlar büyük şeytanın ayak oyunları. Müttefik görünerek saldırmak! Düşman görünerek kucaklamak. Humeyni’nin “Büyük şeytan” ilan ettiği ABD artık İran’ı himayesine aldı. Türkiye-Rusya yakınlaşması ABD’nin şiilik üzerinden İslâm dünyasını parçalama projesine hız kattı. 

Türkiye AB’yi girmeme kararından önce NATO’dan çıkma kararı alabilir!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
D.Mehmet Doğan Arşivi