Orhan Karataş

Orhan Karataş

Ateş içimize işliyor

Ateş içimize işliyor

Türkiye bir taraftan terör girdabından çıkmaya çabalarken, diğer taraftan bu duruma gelmemize sebep olan yanlışları görüp düzeltmeye uğraşıyor. Cumhurbaşkanı ve Başbakandan gelen açıklamalar, bugüne kadar söylenenlerin ve yapılanların bir kenara bırakıldığını, daha gerçekçi, ayağı yere basan, Türkiye ve bölge gerçeklerine uygun bir siyaset ve mücadele yöntemi geliştirilmek için çaba gösterildiğini ortaya koyuyor. Bu durum elbette memnuniyet vericidir. Önemli olan, şimdiye kadar olduğu gibi bugün başka yarın başka konuşup savrulmamak, güdük bir zihniyetin esiri olmamak, ülke menfaatlerini her şeyin önüne geçirmekte tutarlı, kararlı ve etkili olabilmektir.

                                 

AYNI YANLIŞA DÜŞMEYELİM

          Sayın başbakan terörle mücadelenin Türkiye'nin beka, varlık ve birlik mücadelesi olduğunu, hem kendi topraklarımız içinde hem de sınırlarımızın ötesinde büyük bir mücadele verildiğini söylüyor. Keşke bu söylem, bu yaklaşım en başından itibaren gösterilse, bu katil sürüsüyle müzakere edilerek azdırılmasıydı. Bugün 3 terör örgütüyle birden ve amansız bir mücadele vermemizin sebebini dışımızdaki gelişmelere bağlamak, Suriye ve Irak'ın içinde düştüğü bataklıkta aramak bir yere kadar doğrudur, ama yapılan yanlışları ortadan kaldırmaya yetmez. Kaldı ki, o bataklığın oluşmasında da AKP'nin herkesten önce koştuğunu unutamayız. Sayın başbakan bugün haklı olarak, "Türkiye'nin maruz kaldığı saldırılar sadece bizim meselemiz değildir. Uluslararası toplum terör karşısında ikircikli söylemi bir kenara bırakmalı." Diyor. Ama işte geçmişteki sicil, bu sözlerin havada kalmasının en acı, ama en temel sebebini oluşturuyor.

                         

PKK-PYD TEHDİDİ BİLDİRİDE YOK

          Hiç olmazsa bundan sonra aynı yanlışların yapılmaması için bunları hatırlatmak gereği hissediyorum. Zira, özellikle dış politikada bir defa eksen değişikliği yaşanmaktadır. Rusya ile yakınlaşmak ve imzalanan son anlaşma bunun ürünüdür. Kimin ne dediği, ne düşündüğü bizi ilgilendirmez. Çıkarlarımız ve güvenliğimiz neyi gerektiriyorsa onu yaparız. Yeter ki, bunu yaparken yeni gedikler açılmasın, yeni teslimiyetler yaşanmasın. Zira, Türkiye-Rusya ve İran arasında imzalanan son anlaşmanın içeriği doğrudur, ama ciddi eksikler barındırmaktadır.Suriye'nin birliği, Halep'in güvenliği elbette önemlidir, ama Türkiye'nin durumu hepsinden önemlidir. Bölgeden bize yönelen bela sadece IŞİD'le sınırlı değildir. Bir de PKK ve onun uzantısı PYD var. Ve ne yazık ki, yapılan anlaşmada, bu kalleşlerin durdurulmasına yönelik en küçük bir işaret dahi yok. Rusya ile ilişkileri düzeltmek, işbirliği yapmak güzel de, Türkiye için hayati öneme sahip bu tehdidin görmezden gelinmesini nereye koyacağız?

                             

TESLİM OLMAYALIM

          Rusya Büyükelçisi'ne yapılan suikastın Rusya ile aramızda yeni bir soruna yol açmamasına, iki tarafında sağduyulu davranmasına sevinirken, tamamen teslim olmak gibi bir sonucun ortaya çıkmasına da tahammül edemeyiz. Bunu sadece yapılan anlaşmaya bakarak söylemiyoruz. Rusya ile ilişkilerimizin hem uzak, hem yakın tarihteki seyri de böyle bir endişe taşımamızı kaçınılmaz kılıyor. Şimdilik sadece bu kadarını söylemekle yetinelim. Umarız ve dileriz ki, bundan sonra yaşanacaklar endişelerimizi haklı çıkarmaz ve yine kaybeden biz olmayız.

                         

DENGELER HIZLI DEĞİŞİYOR

          Bu kritik süreçte 125 gün önce başlattığımız Fırat Kalkanı operasyonunu yeni bir aşamaya ulaştırmaya uğraşıyoruz. El Bab'ın kontrole alınması için çok kahramanca bir mücadele veriliyor. 16 şehit haberi birden geldi. Ciğerimiz yanıyor, ama bu topraklarda yaşamanın bir bedeli var. Bu bedelin karşılığı Suriye sınırımızdaki güvenliğin tam olarak sağlanması olmalıdır. Menbiç hala bir tehdit unsuru olarak duruyor ve oranın da temizlenmesi ve kontrole alınması şarttır. Kaldı ki, Suriye sınırımızın PYD kontrolünde olan bölümlerine de bir şekilde müdahale etmenin zamanının çoktan geldiğini artık hükümet de kabul ediyor. Bir defa daha hızlı hareket edilmesi gereğini hatırlatmak durumundayız. Zira, bölgede dengelerin nasıl hızlı değiştiğini ve hiç beklenmeyen şartlar ortaya çıktığını defalarca test ettik, gördük. Daha da önemlisi ABD şu anda bir geçiş süreci yaşıyor. Bir aya kadar yeni başkan koltuğa oturacak ve eğer yaptığı açıklamaların gereğini de yerine getirmeye kalkışırsa, dünyada ve özellikle Ortadoğu bölgesinde neler olacağını tahmin etmek bile imkansızdır. Kesin olan Trump'ın görev başladıktan sonra bölgede yeni gelişmelerin yaşanacağıdır. Bu sebeple elimizi güçlü tutmak için hızlı hareket etmek, El Bab ve Menbiç'de kesin sonuca ulaşmak çok isabetli olacaktır.    

                             

İÇERİDE NORMALLEŞME SAĞLANMALI           

         Türkiye çok zor bir dönemden geçiyor ve bu zorluk her geçen gün daha da ağırlaşıyor. Etrafımızdaki ateş artık içimize işlemeye başlamıştır. İçerideki ihanet çeşitlenmiş ve azmıştır. FETÖ kalleşliğinin PKK ve IŞİD kahpeliğinden geri kalmayacağını bir defa daha gördük.Böyle bir ortamda iç siyaseti her şeyin önüne geçirmek büyük haksızlıktır. Sistemimizi normale dönüştürmek, hukuku öne çıkarmak ve normalleşmeyi sağlamak ve hiç olmaza içerideki tartışmaları bitirmek çok isabetli ve yerinde bir gelişme olacaktır. MHP bunun yolunu açmıştır. CHP, Anayasa komisyonunda görüşülmekte olan Anayasa değişikliğine körü körüne  karşı olmak ve buradan bir gerginlik üretmeye çabalamak yerine, daha olgunlaşması ve gözden kaçan eksiklerin tamamlanması için katkı vermelidir. Bu sorunu aradan çıkarmak iç siyaseti büyük ölçüde rahatlatacaktır. Sonrasında arkamıza bakmadan yürümek, huzurumuz ve güvenliğimiz gereğini yapmaya yoğunlaşmak imkanı doğacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Orhan Karataş Arşivi