Orhan Karataş

Orhan Karataş

Ya devlet başa ya kuzgun leşe

Ya devlet başa ya kuzgun leşe

Yeni yıla ümitle bakmış, büyük beklentilerle girmiştik. Huzur ve kardeşlik dilemiş, en kötü yılı geride bırakmış olma temennisinde bulunmuştuk. Zerre kadar vicdan taşıyan, bu ülkenin bölünmez bütünlüğünden yana olan herkesin,  benzer dilek ve temennilerde bulunduğundan eminim. Belli ki, kalleşler, kahpeler, hainler, vatan-millet düşmanları da bunun farkındalar ve son derece planlı hareket ediyorlar. Beklentileri boşa çıkarmak, dilekleri tersine çevirip bir ümitsizlik, güvensizlik ve kargaşa oluşturmak için hiç vakit kaybetmediler. Daha ilk saatte ortaya çıktılar ve yeni yılı kanla başlatıp, endişe oluşturmayı, toplumu ümitsizliğe sevk etmeyi hedeflediler.

                                       

ÖZELLİKLE SEÇMİŞLER

          Bir eğlence yerinin özellikle seçildiği anlaşılıyor. Hayat tarzı ve şekli ne olursa olsun hiç kimsenin güvende olmadığını, her yerde olabileceklerini göstermek istiyorlar. Kendileri gibi düşünmeyenlere hayat hakkı tanımayacakları mesajını veriyorlar.Yabancı uyrukluların da bulunduğu bir mekana saldırılması, ayrıca önemlidir ve Türkiye'nin güvenli olmadığını anlatmaya çabalıyorlar. Henüz resmi bir açıklama yapılmasa da, olayın şekli ve yeri bu kahpeliği yapanın çok yüksek bir ihtimalle IŞİD olduğunu gösteriyor.

                             

BİRBİRLERİNİ TAMAMLIYORLAR

          Bu olay aynı zamanda Türkiye'yi hedef alan terör örgütlerinin ne kadar koordineli olduklarını bir defa daha ortaya koydu. PKK, hendek kazarak, bomba döşeyerek, canlı bomba eylemleri ve kalleşler saldırılar düzenleyerek ülkenin belli bir bölgesinde kontrolün kendilerinde olduğu mesajını veriyor. Buna itiraz edilmesi durumunda bütün Türkiye'yi hedef alacaklarını gösterebilmek için, Beşiktaş ve Kayseri'de bomba patlatıyor. Kahpeliğin diğer kolu FETÖ, Ankara'nı göbeğinde Rusya Büyükelçesi'ni hedef alarak bu kanlı oyuna uluslar arası bir etki katmak istiyor. Ve IŞİD toplumun fay hatlarına saldırarak bir iç kargaşayla birlikte doğrudan birliğimizi hedef alıyor.

                           

İTLER VE SAHİPLERİ

         Bütün bunların tesadüf olması mümkün olamayacağına göre, bu kanlı örgütlerin nasıl kullanıldığı ve bu itlerin sahiplerinin başkaları olduğunu kendiliğinden ortaya çıkıyor. Bir taraftan PKK uzantısı PYD'ye her türlü destek ve yardımı aleni şekilde yapıyorlar ve büyük bir pişkinlikle bunu dünyaya da ilan ediyorlar. PYD'ye verilen silah ve bombalar sadece Diyarbakır'da değil, İstanbul'da Kayseri'de patlıyor. FETÖ'yü nasıl koruyup kolladıkları ve yeri geldiği zaman da kullandıkları tarihte eşi-emsali görülmemiş bir rezillikle ispatlandı. IŞİD'i BOP'un b planı olarak üretip piyasaya sürenler, sınırları değiştirilecek 22 ülke arasında Türkiye'nin olduğunu da çok önceden ilan etmişlerdi. İşte şimdi de bunu hayata geçirmek için düğmeye bastılar ve emirlerinde itleri üç koldan üzerimize saldılar. Nitekim, kendi vatandaşlarını Türkiye'ye gitmemeleri konusunda uyaranlar her kimlerse, bu kanlı oyunu tezgahlayan ve oynayanlar da onlardır.   

                                   

MİLLİ GÖREV

          Ülke bu hale nasıl geldi? 14 yıl tek başına iktidar olup da, sonra memleketin bu perişan hali karşında, "Allah ve millet bizi affetsin" demek, Sevr şartlarına sürüklendiğimizi, yeni bir İstiklal Harbi verdiğimizi söylemek bir çıkış yolu olabilir mi? "Eğer iyi şeyler, doğru işler yaptıysanız, bu ülke neden yeni bir İstiklal Harbi vermek zorunda kaldı? Ülkeyi daha önce İstiklal Savaşı vermek zorunda bırakanlardan ne farkınız var?" diye, Sormak gerekmez mi? Yine bağrımıza taş basıyor, yine bu sorgulamayı bir kenara bırakıyor ve "önce ülkem" diyoruz. Akıl ve izan sahibi, zerre kadar ülke ve millet sevgisi taşıyan herkes, bu belanın nasıl atlatılacağına, felaketin eşiğine gelmiş olan memleketin nasıl düze çıkarılacağına, kafa yormak, katkı yapmak ve destek vermek zorundadır. İhtirasları, beklentileri, özel hesapları olanlar, bu memlekete en büyük darbeyi vuranlardır. Teröristlerden, kan dökenlerden, hainlerden hiçbir farkı yoktur. Yanlışı söylemek, doğruya teşvik etmek başka şeydir, "ya ben ya hiç" demek başka bir durumdur.  Bir araya gelmeye, bu belayı defetmeye ve ülkemize sahip çıkmaya mecburuz. Bu bir tercih değil, her ne pahasına olursa olsun mutlaka yerine getirilmesi gereken bir milli görevdir. 

                           

BAŞARAMAYACAKLAR

         Güvenlik güçlerimiz bu milli görevi büyük bir kahramanlıkla ve canlarını ortaya koyarak yapıyorlar. Türk millet bu milli görevi büyük bir fedakarlıkla ve en küçük bir yılgınlık göstermeden, yaşanan kalleşlikler ve kahpelikler karşısında daha çok kenetlenerek, daha çok direnek, daha çok bilenerek yerine getiriyor. Bugüne kadar hiçbir şehit anasından veya babasından yakındığını, sorguladığını duydunuz mu? Evet, ne acıdır ki, bu millet bir İstiklal Harbi daha vermek zorunda bırakılmıştır.Ancak, bu savaştan zaferle çıkmaktan başka bir yol ve çare yoktur. Karşımızda 7 düvel de olsa, daha önce aştık, yine aşacağız.Bundan zerre kadar endişemiz yoktur ve en büyük ümidimiz ve güvencemiz, milletimizin bu şanlı direnişi, kardeşliği ve azmidir. Terör örgütlerini ve onların sahiplerini yıldıracak, sindirecek ve vazgeçirecek olan da bu kararlılıktır. Ne yaparlarsa yapsınlar, başaramayacaklar.

                 

ÜLKEYİ İDARE EDENLER TEKRAR DÜŞÜNMELİ

         Burada önemli olan, güvenlik güçlerimizin kahramanlığının, milletimizi kararlılığının, aynıyla siyasete de yansımasıdır. Millet olarak görevimizi yapmamız, siyasi sorumluluk taşıyanların işini kolaylaştırdığı gibi, oturup bir daha düşünmelerini de gerektirmektedir. Bu alanda söylenecek her şey söylenmiştir. İstihbarattan tutun da, güvenlik güçlerinin moraline, teçhizine ve hatta sayısına varıncaya kadar her şeyi gözden geçirmenin zamanı çoktan gelmiştir. Adama göre, duruma göre, menfaate göre siyasetle artık bir yere varamayız. Milli değerlere yeniden sahip çıkılması, Cumhuriyetin kurucu ayarlarına dönülmesi, itilen, yok sayılan, mağdur edilen, yetişmiş, ehil, liyakat sahibi, samimi, dürüst vatan evlatlarına el uzatılması şarttır. Geldiğimiz yer, "Ya devlet başa, ya devlet başa" noktasıdır.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Orhan Karataş Arşivi