Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Bunlara ne demeli!

Bunlara ne demeli!

Demir İnal yazıyor: 1970’lerde Dünya Bankası Tayland ekonomisinin turizm ile kalkınacağını Taylandlı yetkililere kabul ettirdi. Tayland Dünya Bankasının organize ettiği kredilerle bir “Turizm Cenneti” yapıldı. O yıllara kadar köylerinde, kasabalarında oturup tarımla uğraşan hemen tüm kadın ve kızlar çalışmak ve ailelerini geçindirmek için turizm bölgelerine göçtü. Okumamış köylerden gelmiş kızlar için hemen tek iş parayla seks yapmaktı. Aileler dağıldı. 1970’lerde % 12 civarında olan doğum oranı şimdilerde % 2-3 civarına inmiş durumda. 68 milyon nüfuslu ülkede seks ticareti yapan kadın sayısı 200.000 civarında. Ülkenin seks ticaretinden yıllık geliri 4 milyar dolar. Erkekler kadınsız kaldı. Onlar da alkol alıyor, kumar oynuyor, sapık ilişkilere girdi. Ülkede 580.000 civarında HIV virüslü insan olduğu söyleniyor. Halk çok alışveriş yüzünden borç içinde. Yunanistan da şu anda bu istikamette gidiyor.

Alın size bir dış politika haberi: Rusya Genelkurmay Başkanlığı Ana Harekât Dairesi Başkanı Orgeneral Sergey Rudskoy Suriye’de yaşananlarla ilgili bir açıklama yaptı. Rudskoy, ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyonun başını çektiği güçlerin Suriye’de dört köprü yıktığını ve böylece Rakka kentinde ulaşımı sekteye uğrattığını belirtti. Peki, sonra ne oldu; Rusya’da iki bomba patladı, ikisi de patlamadan bulundu. Irak’taki Rusya büyükelçiliğine roketli saldırı oldu. Siz köpeğin kuyruğuna basarsınız, sesi başka yerden çıkar.

Ha, bu arada, Türkiye Fırat Kalkanı 2’ye hazırlanırken, yani Membiç’e operasyona hazırlanırken, öte yandan göz ucuyla da Irak’taki gelişmeleri takip ediyor.. Rakka operasyonu için ise gün sayılıyor.. ABD, Türkiye’nin Rakka’ya tek başına girmesini istemiyor. Kendi yanına PYD’yi de alacak ve kendisi de orada olacak!

Bakar mısınız, Suriye’de herkes vardı ve kimsenin sesi çıkmıyordu. Türkiye girene kadar kimse DEAŞ’ın ilerlemesini durduramadı. Şimdi Türkiye geldi, bu defa asıl dertleri DEAŞ’tan önce Türkiye’nin ilerlemesini durdurmak.

Türkiye girmesin diye Musul’u DEAŞ’a teslim etmişlerdi. TIR şoförlerinin kaçırılması, konsolosluğun işgali, Halk Bankası operasyonu, 17-25 Aralık operasyonu, Zarrab olayı, İran’a ambargonun kaldırılması hepsi bu planın birer parçası idi. Hepsinin içinde de FETÖ var. Kambersiz düğün olmuyor.. Şimdi DEAŞ’ı çekip Haşdi Şabi’yi devreye sokuyorlar. Musul’u alacaklar, ama petrol kuyuları Kürt bölgesinde Kerkük çevresinde, onun için de PKK’yı o bölgede devreye sokmaya çalışıyorlar. Barzani de referanduma hazırlanıyor bu arada. İşte böyle!

Peki, şu habere ne dersiniz: ABD’nin de aralarında olduğu BMGK üyeleri tarafından Filistin topraklarındaki yasa dışı yerleşim faaliyetlerine son verilmesi istenen İsrail’e, ABD’nin yeni BM Daimi Temsilcisi Haley, ‘kol kanat gerdi.’ Habere göre; ülkesindeki en büyük Yahudi lobisine hitap eden Haley, “İsrail’in itilip kakıldığı günler sona erdi” dedi. Minik fare kükredi, bir aslan “miyav” dedi!?

Birilerinin bu adamlara, yeniden “One minute” demesi gerekiyor galiba. İstanbul Gaziosmanpaşa’da toplu açılış töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yine diyeceğini dedi: “Bunlara Faşist dediğimizde beyler rahatsız oluyor. Nazi dediğimizde rahatsız oluyor. Camilerimize gamalı haç işareti koyan siz değil misiniz? Faşistsiniz faşist. Nazi uygulamalarından da istediğiniz kadar rahatsız olun. Bizim camilerimize gamalı haçları çiziyorsanız, bunun hesabını sormuyorsanız, bu lekeyi üstünüzden atamazsınız” dedi.

Ocak sonunda İstanbul’da “İnsani gelişme zirvesi” adında bir zirve gerçekleştirildi. Benim yıllardır yazıp çizdiklerimden bir kısmını Yual, Noah Harari söylemiş orada. “Bilgi aristokrasisi” diye yeni bir aristokrasi geliyor beyler. “Bilgi guruları” geliyor.. “E-Demokrasi” geliyor. “Humanoid”ler geliyor. Avatarlar geliyor.. Yeni bir medya doğuyor.. O eski medya öldü, sizlere ömür, ama öldüğünü bilmiyor. Türkiye’de günlük tiraj 3 milyon seviyesinde. 3 sene önce bu rakam 4 milyon küsurdu. 3 milyonun en az üçte biri de naylon, promosyon, kurumsal alım filan..

Uzayı keşfettik, atomu parçaladık, makro ve mikro kozmozu keşfe çıktı, gen mühendisleri DNA sarmalını çözmeye başladı. Nano teknoloji ile sentetik organizmaya benzer ara formalar üretilmeye çalışılıyor. Bu arada, bugün 62 patronun geliri dünya gelirinin yarısından fazla. Bunların ilk 7’si, diğerlerinden daha zengin, ilk üç, öteki dörtte, baştaki diğer ikisinden daha zengin. “1 kişiye 40 pul 40 kişiye bir pul”. Kurt kuzulara şah olunca böyle oluyor. Sanmayın ki, Avrupa’da, Amerika’da halk bu serveti eşit paylaşıyor. ABD’de 50 milyona yakın kişi, ayda 100 doların altında bir para ile geçiniyor.

Batıda intihardan ölen insan sayısı, doğuda savaş ve terörden ölen insan sayısından daha fazla.

Batıda obeziteden ölme riski, doğuda açlıktan ölme riskinden daha yüksek. Açlıktan ölene yardım ederek onu kurtarabilirsiniz ama obezle yardımlaşma imkânları daha sınırlı. Batılı insanın, sex, alkol ve uyuşturucuya bağlı olarak hayat kalitesi ve fonksiyonlarını kullanma imkanı, doğudaki insanın yoksulluk sebebi ile perişanlığından da az ve dramatik değil.. Birinin zevki, ötekinin acısı aynı trajedinin sebebi olabiliyor..

Harari diyor ki, “İnsan şiddeti insan ölümünün yüzde 15’inden sorumluydu. Bugün Suriye’de yaşananları da ekleyin, yine de yüzde 1’ine tekabül ediyor.2012 yılında globalde tüm sebeplerden 56 milyon kişi öldü. Savaş ve insani suçlara bağlı ölümlerin sayısı 620 bin. Şimdi sıkı durun, intiharlar 800 bin. Yani kendinizi öldürme ihtimaliniz bir başkası tarafından öldürülme ihtimalinizden yüksek. Kendimizin en büyük düşmanı biziz.”

Elektronik istihbarat özgürlük alanımızı sınırlandıracak. Siber savaş, insanlığı tehdit eden boyutlara ulaşacak. Biyolojik, kimyasal silahlar, megatron bombası ya da siber saldırılar insanları hayattan bezdirecek boyutlara ulaşabilir.. Yapay zekâ ve Humanoidler sıradan insanları daha da sıradanlaştıracak.. Düşünsenize, insan-hayvan, robot karışımı yarı canlı, tavşan gibi üreyen, koyun gibi büyüyen, duyu ve zekâları itibarı ile işe göre dizayn edilip üretilen canlımsı biyonik robotların insanların yerini aldığı bir dünyadan söz ediyoruz.

Sahi böyle bir dünyaya ne kadar hazırız. Böyle bir dünyada özgün varlığını koruyabilmek adına kendi fıkhımızı oluşturabilecek miyiz? TÜRGEV, TÜGVA, MTTB, Maarif Vakfı, MEB, DİB ve STK’larımız ne yapıyorlar. Fulbright müfredatı ile bu işlerin altından kalkılmaz.

Neyse, bu kadar kafa karışıklığı yeter sanırım. Selam ve dua ile.. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi