Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Düşmanlığın da ölçüsü olmalı!..

Düşmanlığın da ölçüsü olmalı!..

Referandum sonuçlarına CHP, HDP ve Vatan Partisi’nin itirazları meseleyi uluslararası boyuta taşımanın ilk adımı olarak görülüyor. Ülkemizdeki terör örgütlerini koruma ve kollama görevini üstlenmiş olan bazı AB ülkeleri ile ABD’nin referandum konusunda da Türkiye’yi köşeye sıkıştırmaya çalıştıkları açıkça görülüyor. Toplumun desteğini kendi çabaları ile alamayanların dış destek aradıkları ve bu hususta da güçlük çekmedikleri medyaya yansıyan haberlerden açıkça görülüyor. Referandum akşamı itibarıyla AGİT gözlemcilerinin birtakım açıklamalar ile itirazların fitili ateşlendi. Ardından CHP, HDP ve Vatan Partisi’nin Yüksek Seçim Kurulu’na itirazları ve itirazlarının reddedilmesi tartışmaları daha da hızlandırdı. Sırada Anayasa Mahkemesi ve ardından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) var. CHP ve yandaşları itirazları bu noktaya kadar götürür mü, götürürse ne sonuç çıkar şimdiden bir şey söylemek mümkün değil ama, içeride gerginliği tırmandıracağı kesin. Gerginliğin tırmandırılmasından başta CHP olmak üzere sonuçlara itiraz eden partiler iç kamuoyu nezdinde bir şey kazanabilir mi? Bu soruya evet demek mümkün değil. Toplum genellikle kavga değil, barış, birlik ve beraberlik istiyor. Peki, bu partilerin kazancı ne olabilir? İç politikada kazanacakları bir şey olmadığı gibi kaybedecekleri çok şey olabilir. Türkiye’nin huzur ve barışından rahatsız olan dış çevreler ve bazı ülkeler bu olayların tırmanmasına destek vereceklerdir, veriyorlar da. Özellikle de Yüksek Seçim Kurulu’nun itirazı reddetmesinin ardından gençleri sokağa çağıranların tehlikeli bir yola girdiğini söylemek de yanlış olmaz.
 
Bu noktada yani, ülkemizin huzurundan rahatsız olan dış çevrelerin adaletine sığınmanın ülkemize yönelik hak ve hukukun teminat altına alınması değil, ihtilafların körüklenmesinden başka bir işe yaramadığını söylemek yanlış olur mu? Böyle iken hâlâ niçin kendimizi Batı ittifakı içinde korumaya gayret ediyoruz? Bunun mantığı olabilir mi? Bu ülkenin canına kastedenlerden adalet beklemek, ihtilaflarımızın çözümünü onlardan beklemekten ne zaman vazgeçeceğiz? Bu soruların cevabını şu günlerde enine boyuna düşünmek ve ona göre Haçlı ittifakı ile ilişkilerimizi yeniden dizayn etmek durumunda olduğumuzun farkına varmak gerekiyor. Çünkü, Haçlı ittifakından bu ülkeye zarardan başka bir şey gelmeyeceğini görmeye devam ettiğimiz sürece yapılan haksızlıklar, aldatılmalar ve aşağılanmalar karşısında ses tonumuzu yükseltmek yeterli olmuyor. Kısacası, AİHM’den ve NATO’dan Türkiye’ye bir hayır gelmeyeceğini görmemize rağmen hâlâ ilişkileri geliştirmek için çabalıyor olmamız, gönüllü olarak katilimize boyumuzu uzatmak anlamına gelmez mi?
 
Bu noktada, dünkü bir gazetemizde dikkatimi çeken en hafif ifadesiyle “Yok deve” diye tepki gösterdiğim, hatta, “Bu densizlik değil, düşmanlıktır” şeklinde duygularımı kendi kendime dile getirdiğim bir haberin sadece spotunu aktarmak istiyorum: “NATO’yu Türkiye’ye müdahaleye çağırdılar” başlığı altında yer alan haberde özet olarak şöyle deniyordu:
 
“AGİT’in skandal raporu ile CHP ve HDP sokak çağrıları yaparken, ABD derin devletinin sözcüsü olarak bilinen New York Times, ‘NATO, Türkiye’ye müdahale etmeli, muhalifler cesaretlendirilmeli’ dedi.”
 
Sanıyorum aktardığım bu haber Obama’nın Suriye’de Türkiye’yi değil, neden YPG/PYD ile birlikteliği tercih ettiğini, ABD’nin 30 yılı aşkın bir süreden beri PKK terör örgütünü niçin desteklediğini, referandum boyunca AB ülkelerinin bakanlarımızın ülkelerinde vatandaşlarımızla buluşmalarına tahammül edemediklerini gözler önüne sermiyor mu? Bunun da ötesinde özellikle Suriye’de Obama’dan sonra işbaşına gelen Trump’ın Türkiye ve YPG konusunda tavırda değişiklik olmayışını izaha yeter sanıyorum. Netice itibarıyla diyebiliriz ki, Müslümanların gavurlardan dostluk beklemeleri sadece gaflet anlamına gelir. Bu gafletten uyanıp kendimize gelmeden, tüm Müslümanların ortak bir noktada buluşması sağlanamadığı sürece daha çok üzülecek, daha çok terör örgütleri ile cebelleşmek zorunda kalacağız. Görünen bu. Bu bakımdan Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmesinde ‘Birlikte yapacağımız çok şey var’ yaklaşımının da hayırlara vesile olmayacağını düşünmek yanlış olmaz. Çünkü Haçlı ittifakı, İslam ve Müslümanlara düşmanlıkta sınır tanımıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi