Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Dört arkadaşın hikâyesi

Dört arkadaşın hikâyesi

Rivayet olunur ki, bir adam yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen dört arkadaşa bir miktar para verir ve “bu para ile istediğinizi alabilirsiniz” der. Adamlardan İranlı olan, ben bu para ile engur alacağım der. Arap olan ise hayır ben inep almak istiyorum der. Türk olan ise ben bu yiyeceklerden hiç birini istemem, üzüm almak istiyorum diye tutturur. Rum olanı ise ben istafil istiyorum der. Derken dört arkadaş arasında yoğun bir kavga başlar. O güne kadar herkesin gıpta ile baktığı dört arkadaş, şiddetli şekilde tartışmaya başlarlar. Kavga o kadar alevlenir ki, dört arkadaş seslerini yükseltmeye hatta birbirlerinin üzerine yürümeye kalkarlar. O sırada yoldan geçen bir adam olaya şahit olur ve kavgayı yatıştırmak için harekete geçer. Adam önce kavganın nedenini dinler. Sonra “sakin olun, sorunu ben çözeceğim” der ve dört arkadaşı sakinleştirip manava götürür. Manava geldiklerinde adam bir salkım üzüm alır ve her birine ayrı ayır sorar: İstediğiniz şey bu meyve değil mi? Hepsi de evet bizim istediğimiz buydu derler ve üzümü alıp kavgayı sonlandırırlar. Aslında her birinin istediği şey üzümdür fakat birbirlerini anlamadıklarından olay büyür ve çatışma ortaya çıkar. (1)
 
Yani dört arkadaşı anlaşmazlığa düşüren şey; aralarında güçlü bir iletişimin sağlanamaması ve fertlerin olaya kendi pencerelerinden bakmalarıdır. Aslında hepsi aynı şeyi istemekte ve aynı şeyi ifade etmektedirler. Fakat meramlarını doğru bir yöntemle ve doğru bir dil kullanarak ifade edemediklerinden anlaşmazlığa düşüyorlar. Bu tür olaylarla gündelik hayatımızda da sık sık karşılaşıyoruz. Aynı duyguyu paylaştığımız ve aynı yolda yürüdüğümüz yakınlarımız ya da dostlarımızla iletişim kopukluğu yaşadığımızdan ayrılığa düşeriz. Böyle durumlarda ne karşımızdaki kişiyi dinleriz ne de kendimizi doğru şekilde ifade edebiliriz. Sesimizi ne kadar yükseltebilirsek haklılık payımızın o kadar kuvvetli olacağını düşünür ve gürültü kirliliğine sebebiyet veririz. Bunun sonucunda da birçok yakınımızı ya da yol arkadaşımızı kaybederiz. Bu bir gerçek…
 
1- Mesnevi, c,2 beyit 3681

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi