Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Güvenli bölge görüşülüyor mu, görüşülmüyor mu?

Güvenli bölge görüşülüyor mu, görüşülmüyor mu?

Türkiye’nin Suriye’de bir operasyon başlatmasının öncelikli sorumlusu ABD olduğunda bir tereddüdü olan yok. Çünkü Türkiye’nin tüm karşı çıkmalarına rağmen ABD’nin terör örgütlerini silahlandırmayı sürdürmesi Türkiye’yi böyle bir operasyona mecbur etti. Çünkü her şeyden önce ülkemizin güvenliği söz konusuydu. Buna bir de Suriye’deki olaylara seyirci kalındığı takdirde ülkemizin yeni göç dalgaları ile karşı karşıya kalması gündemdeydi. Şu anda 3 milyonu aşkın mülteciyi barındıran ülkemizin buna yeni milyonlar ilave edilmesinin altından kalkılsa bile ciddi sıkıntılara yol açacağı da ortada. Çünkü ülkemizin çözüm bekleyen pek çok probleminin yanında ayrıca ekonomik dengelerin bozulması da eklendiğinde ülkemizin sorunları daha da katmerleşecektir. Bunun için Afrin’e yönelik operasyonun birinci hedefi ülkemiz sınırlarının güvenliğinin sağlanması ise ikincisi de terör örgütlerinin saldırı ve katliamları sonucu ülkemize yönelik yeni göç dalgalarının önlenmesidir. Bunun için Afrin güvenli bölge haline getirilerek muhtemel göç dalgalarını Suriye içinde karşılamak ve buralarda insanların can güvenliğinin sağlanmasıdır.

Suriye’de yaşananları daha işin başından itibaren hatırlayacak olursak karmaşanın fitilini ilk olarak ABD’nin ateşlediğini söylemek yanlış olmayacaktır. ABD’nin bölgemize dönük planının Suriye ayağını oluşturan olaylara ne yazık ki, bu ülkeyi yönetenler işin başında destek verdiler. Çünkü kulaklarına Esad’ın kısa bir sürede iş başından uzaklaştırılacağı, yeni bir yönetimin oluşturulacağı fısıldanmıştı. Kısacası, birçok konuda olduğu gibi Suriye konusunda da bu ülkeyi yönetenler aldatılmıştı. Aldatan ise ABD idi. Ancak, aradan geçen 7 yıla rağmen ABD aldatmasını sürdürdü. Sonunda bıçak kemiğe dayandı ve Afrin’e yönelik Zeytin Dalı Harekâtı başlatıldı. Bu noktada millet olarak bir birlik oluştu. Bu birlik elbette gerekliydi. Böyle bir durumda askerimizin ve yöneticilerin arkalarında milletin desteğini görmeleri onların işini kolaylaştıracaktır.

Başlatılmış operasyona millet olarak oluşturulan birliğin arkasından artık ABD’nin yalanları ve hilelerinin son bulması gerekiyor. Bu noktada ABD ile ortaya çıkmış güvensizliğin giderilmesi için ABD’nin sözün ötesinde bazı fiili adımlar atması gerekiyor. Ne var ki, ABD Türkiye’nin güvenini sağlamak için bir harekete tevessül etmiyor. Yapılan açıklamalardan iki ülke arasındaki güvensizliği giderek derinleştirdiği görülüyor. Çünkü Trump ile Erdoğan arasındaki telefon görüşmesinin içeriği bile iki taraftan medyaya farklı yansıtıldı. Beyaz Saray’dan yapılan ilk açıklamanın ardından Türkiye’den yapılan açıklamada söz konusu metnin iki lider arasındaki görüşmeden önce hazırlanmış olduğunu, bu sebeple de görüşmenin içeriğine uygun olmadığı belirtildi. Buna karşılık Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada ise açıklamanın net olduğu ileri sürüldü. Hatta daha önce ABD Dışişleri Bakanı tarafından teklif edilen güney sınırımızda güvenli bölge oluşturulması yönündeki açıklamanın iki liderin telefon görüşmesi sırasındada konuşulduğu belirtilmiş, Başbakan Yıldırım ise güvenli bölgeden önce iki ülke arasında güvenin yeniden tesis edilmesi gerektiğine vurgu yapmıştı. Başbakan Yıldırım’ın bu açıklamasına rağmen ABD Savunma Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, “Güvenli Bölgeyi Türklerle görüşüyoruz” denilmesi Türkiye’nin ABD’ye yönelik güvensizliği daha da derinleştirmeden öte bir anlam ifade etmiyordu. Görünen o ki ABD bir takım planlarını Türkiye’ye emrivaki şeklinde sunuyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi