Öcalan o kadar masum değil

Öcalan o kadar masum değil

Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Işık Koşaner, Aktütün Karakolu’na yönelik PKK saldırısında hiçbir ihmalin ve istihbarat zafiyetinin olmadığını açıkladı.

Katı meslek taassubu burada da galip geldi.

Tarih, 27 Ekim 2008. Koşaner’in bu açıklamasını ajandamıza kaydettik. Umarım yıllar sonra Fikret Bila’ya açıklama yapıp ‘Orada hata vardı’ demez.

Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Doğan Güreş’in 24 Mayıs 1993 günü Bingöl sınırında silahsız 33 erin şehit edildiği vahim hadiseyle ilgili 14 yıl sonra yaptığı itirafa bu köşede defalarca yer vermiştim.

Oysa Güreş ve ekibi, saldırıdan sonra gazetecilere brifing verirken hiçbir ihmalin olmadığını, sınırda ekip değişimi sırasındaki küçük boşluktan yararlanan PKK’nın böyle bir eylemi gerçekleştirdiğini açıklamışlardı.

Aradan geçti 15 yıl. Hala Bingöl katliamı üzerindeki sır perdesi aralanmadı. Ülkeyi yönetenler ‘hamaset’ uğruna gerçekleri gizleyip illüzyona devam ederlerse, karanlıkları aydınlatamayız. Senaryolar birbirini izler.

Yazar Ümit Fırat (27 Ekim 2008- Taraf) PKK’nın ateşkes ilan ettiği ve dağdakilere affın konuşulduğu bir dönemde Bingöl katliamının yaşandığını söyledi: ‘...PKK’lı time yanlış istihbarat verildi. Dezenformasyon yapıldı. 33 kişi kıtasına giden silahsız erlerdi. Ama Öcalan’a özel eğitimli birimler bilgisi verildi.’

Ergenekon’un PKK’yı yönlendirdiği tezine gönderme yapılıyor ama durumu tam olarak anlatmıyor. Abdullah Öcalan o kadar masum değil, saf hiç değil. Birini masum kılıp diğerinden soyutlamak yerine aynı yolun yolcuları olarak görmek, bizi gerçeğe daha çok yaklaştırır.

Kaldı ki, bu tür stratejik eylemleri sadece iç dinamiklerle açıklamanın tek başına yeterli olmadığını bilmeliyiz. Tıpkı Gabar, Dağlıca, Aktütün baskınları gibi...

Biraz daha açalım...

5 Mart 1993 günü Ankara’da Türkiye ile Azerbaycan arasında Bakü-Ceyhan Petrol Boru Hattı ile ilgili protokol imzalandı. Mayıs sonunda ise projeyi gerçekleştirecek şirketler Bakü’de ortaklık anlaşması imzalayacaklardı.

Bugünkü gibi Tiflis projede yoktu. Yeni hat, İran-Nahçıvan-Iğdır üzerinden Türkiye’ye girecek, İdil bölgesinde Kerkük-Yumurtalık hattıyla birleşecekti.

O tarihte Bakü’de Ebulfeyz Elçibey görevdeydi. Projenin stratejik önemi nedeniyle ‘Anlaşma gizli kalsın’ dedi.

Ne Özal ne Demirel, ‘gizlilik’ uyarısına kulak astı.

Özal’a göre; Talabani ve Barzani üzerinden Abdullah Öcalan ikna edilebilirse terör, Bakü-Ceyhan Projesi önünde ciddi bir engel olmazdı!

İkna yönteminin en önemli argümanı ise Kuzey Irak’ı Türkiye’ye dahil eden ‘federasyon’ teziydi! Sadece boru hattı değil bölgedeki petrol kaynakları (Musul) birlikte kontrol edilecekti!

PKK, 15 Mart 1993 günü ‘ateşkes’ ilan etti. Talabani bu konuda yoğun mesai harcadı. Öcalan ise kendince Özal’a bir süre ‘şans’ tanınması gerektiğini düşünüyordu.

Terör tavan yaptı

Özal böyle düşünüyordu da sonra ne oldu?

Ermenistan Karabağ’a yönelik saldırılarını tırmandırdı. Elçibey’e darbe yapıldı, bir anda koltuğunu kaybetti. 24 Mayıs’ta (ateşkes olduğu halde) Bingöl’de silahsız 33 er öldürüldü. PKK, stratejisine aykırı biçimde bin militanı ani bir kararla hattın geçeceği Iğdır bölgesine kaydırdı. Bakü-Ceyhan anlaşması suya düştü. 2 Temmuz’da Sivas’ta Madımak otelinde yangın çıkartılarak 37 kişi katledildi.

Abdullah Öcalan’ın ‘Bingöl olayından haberim yoktu’ demesi, Şemdin Sakık’ın inisiyatif kullanarak PKK yönetimine rağmen bu eylemi gerçekleştirdiği anlamına gelir mi? Ya da Ümit Fırat’ın dile getirdiği Öcalan’a verilen yanlış bilgi sonucu katliamın yaşandığı tezi ne kadar inandırıcı olabilir?

Öcalan’ın 20 Mart 1992 günü Lübnan’daki Beka Vadisi’nde Yunan PASOK milletvekilleriyle petrol boru hatlarını işaret eden haritalar önünde çektirdiği fotoğrafı nasıl açıklayacağız?

Ergenekon-PKK ilişkisinin boyutları, bu sorulara verilecek cevaplar içinde önemli yere sahiptir. Ama hem Ergenekon hem PKK’nın uluslararası ilişkileri ve yabancı istihbarat örgütleriyle flörtü gözardı edilmemeli, hele birini masumlaştırma çabasına hiç girilmemelidir.

İlgilileri için belirteyim, Radikal Yazarı Murat Yetkin’in ‘Kürt Kapanı’ kitabında bu iddialara ilişkin çok çarpıcı detaylar var.

Sezen Aksu’nun şarkısıyla bitirelim yazımızı: Dünya günahkar, masum değiliz hiçbirimiz...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi