Merve Kavakçı İslam

Merve Kavakçı İslam

Cumhuriyet’in gençliği

Cumhuriyet’in gençliği

Cumhuriyet Bayramı coşkuyla kutlandı. Hayırlı olsun! Seksen beş yılı geride bırakmışız. Uzunca bir insan ömrünün süresi de bu. Üç-dört jenerasyonu da içinde barındırabilen bir zaman dilimi aynı zamanda… Nasıl insan, birikimleri açısından doğduğu zamandan farklı biri olarak ölüyorsa bu süre sonunda, bir jenerasyonun da bir önceki, veya daha önceki jenerasyonlardan daha farklı olması beklentisi taşınıyor. Eskisine nazaran bir çok “daha”larla başlayan pozitif özelliklere sahip olması beklentisi bu.
Cumhuriyet, kurucusu tarafından gençliğine emanet edilmişti değil mi? Övünecek, çalışacak, güvenecekti değil mi? Değişimin temsilcisi olacak, bilimin ışığını taşıyacaktı değil mi? Örnek olacaktı değil mi?
Biz seksen beşinci yıl kutlamalarıyla meşgulken, tam da bu zamanda Dünya Bankası Türkiye’nin gençliğiyle ilgili bir rapora imza attı. Banka’nın, İnsan Kalkınma Sektörü’nün hazırladığı “Türkiye’nin Gelecek Nesillerine Yatırım Yapmak, Okuldan İşe Geçiş ve Türkiye’nin Kalkınması” isimli bu çalışmasında övünçlerimizin aksine bir tablo sunuldu ne yazık ki. Gençlerimizin istihdam oranının yüzde 30 olduğuna değinilerek, bu oranın gelişmiş ülkeler ve Avrupa Birliği standartlarının çok altında olduğuna dikkat çekiliyor mesela. “Yüzde otuz”? İnsan hayatının en verimli, en üretken, en değişimci, en risk alıcı, en yapıcı dilimine tekabül eden gençlik yıllarının -ki raporda bu aralık 15-24 yas grubu olarak tarif ediliyor- atıl şekilde bırakılması anlamına gelmiyor mu bu?
Yüzde otuz çalışır, istihdam edilir de gerisi ne yapar ne eder bu gençliğin? “Övünmek tamam da çalışmak nerede bu denklemde” diye sormazlar mı insana? Rapor gençliğimizin yüzde 40’ınınsa ne çalıştığını ne de okula gittiğini bildiriyor. Buyrun bakalım. “Bu mu seksen beş yıldır yetişmeye çalıştığımız “muasır medeniyetler seviyesi” yolculuğunun bizi getirdiği nokta” diye sorulmaz mi şimdi?
“Bu vatanın nüfusunun yarısından çoğunu oluşturan genç kadınlarını, dinleri gereği başlarını örttükleri için okul dışına atan Anayasa Mahkemesi ne düşünür bu rapor hakkında” demezler mi şimdi? Rapora göre bu genç kadınların sadece yüzde 20’si istihdam edilmiş 2006 yılı itibariyle. Oh ne güzel(!).. Hani bu ülkenin kadınları bütün faziletleriyle toplumsal hayatta erkeğin yanında yerini alacaktı. Öyle dememiş miydi, bu cumhuriyetin kurucusu Atatürk? “Toplumun yarısının geride kaldığından şikâyet ederken, bir de bugünleri görseydi tepkisi ne olurdu onun da” diye sorana nasıl bir cevap yetiştirilir şimdi? Durun daha bitmedi. Bu kadarıyla kalsa belki daha iyi. Rapor eğitimli kadınların istihdamının önceki nesillere nazaran daha az olduğunu da vurgulamamış mı!?
Bu demek oluyor ki seksen beş yıllık yolculuğumuzda bu ülkeyi bizlere miras bırakanların öngörülerinin aksine ileriye değil, rakamsal anlamda geriye gitmişiz biz. Ge-ri-ye. Yani gelen nesil gideni aratmış. Anneanneler torunlarından daha aktif yaşamış.
Simdi kimse çıkıp “Tabii öyle olur, İslâmcılar geldi kadını eve kapattı” gibi modası geçmiş bir argüman yetiştirmeye kalkışmasın bu acı gerçeğe karşılık. Bu ülkede kadını süsleme malzemesi olarak oraya buraya kontrollü bir şekilde serpiştirmenin dışında desteklememiş, Batı’nın gözünde ara ara vaziyeti kurtarmak için onları pilli bebek gibi yürütmüş, geri kalan zamanda da baştan verilen sözlerin aksine kadını kenara itivermişler var elbette. Ama adları İslâmcılar değil…
Dünya Bankası raporu eğitim ve çalışma açısından istatistiki bilgilere dayanarak karşılaştırma yapmış. Ancak Türkiye’de genç kitlenin kültürel-sosyal konumlandırılmasına bakmamış. “Türkiye’de neden gençlere güven, gelişmiş ülkelerdekilere oranla azdır, delegasyon mekanizması nasıl olur da yaşlı-olgundan aynı nitelikteki bir başkasına aktarılır da arada gençler es geçilir, gençlere neden sorumluluk verilir de -o da oldukça geç bir zamanda- o sorumlulukları yerine getirecek yetki eşlik etmez buna, endüstriyelleşmişliğini tamamlamış ülkelerde gençlik olarak tanımlanan 15-24 yaş grubu bizim ülkemizde neden “çocuk”tan öte bir “şey” değildir” gibi soruların üzerine de açık yüreklilikle gitmek gerekir. Rapor düşündürücü. Üzerinde ve ötesinde düşünmek lazım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Merve Kavakçı İslam Arşivi