Abdullah Büyük

Abdullah Büyük

“Camileri doldurun, yoksa kadrosunu çeker alırız”

“Camileri doldurun, yoksa kadrosunu çeker alırız”

Yukarıdaki söz üzülerek söylüyorum ki Diyanet İşleri başkan yardımcılarından birine aittir. Gazetelerde ve televizyonlarda ibret ve dehşetle izlediğimiz ve okuduğumuz bu haberden şahsen çok etkilendim ve tedirgin oldum.
Aşağıda yapacağım özel bir değerlendirme ve kısmen yapıcı tenkitlerim, Diyanet'e bir kurum olarak değil, kurumda hizmet veren yetkililer içindir. Çünkü kurum hepimize aittir.
Ben şahsen, camilerin her geçen gün tesir gücünü, fonksiyonunu kaybettiğini düşünüyorum. Her ne kadar belli gün ve gecelerde camiler dolup taşsa bile, diğer vakit namazlarında aynı heyecanı ve kalabalığı görmek mümkün değildir.
Bunun bir takım sebepleri vardır. Onları özet halinde sunmak istiyorum ve hassaten Diyanet teşkilatının üst düzey sorumlularının dikkatlerini çekmek istiyorum.
Tüm ülkede şehirleşme yapısının hızla değiştiğini görmek mümkün. Bir mahalleyi, toplu konut olarak bir siteye yerleştirebiliyorsunuz. Öyle sitelere şahit oluyoruz ki, site sakinleri, namazlarını hep oturduğu sitenin üst veya bodrum katındaki özel mescidinde kılmaktadır. Diğer öğlen, ikindi ve akşam namazları ise çalıştığı büroda, ofiste eda edilmektedir.
İkinci olarak, yapılan istatistik bilgileri, nüfusun sadece yüzde yirmisinin beş vakit namaz kıldığını ortaya koymaktadır. Bunun içinde okulda okuyan, kışlada bulunan, camiye gitme ihtiyacı hissetmeyen insanları çıkaracak olursak, camilerdeki boşalma devam edecektir.
Üçüncü bir sebep ise üzerinde düşünülmesi icab eden önemli bir konudur. Merkezi sistemle yapılan konuşmalar, vaazlar, istenilen tesir gücünden mahrumdur. Diyanet yetkilileri, Cuma günü camiye geldiği halde, içeri girip vaaz dinlemeyerek, şadırvanlarda konuşan insanların bu halini tahlil etmelidir. Niçin vaaz dinlemiyor bu insanlar?
Dördüncü olarak, bir zamanlar üniversite gençliği, düğün, şerbet, nişan gibi örf ve âdete uygun programları dini bir atmosferde yapmak için camileri tercih etmek isterdi. Ama ne yazık ki müftülerimiz müracaatları olumsuz olarak karşılardı. Gençlik, salonlara kaydı ve camilerde özel dini merasim yapmayı aklından bile geçirmiyor artık.
Beşinci olarak, Cuma günleri okunan hutbeler. Hutbe sonu sadece diyanet ve müftülükler için toparlanan yardımların usulünü, metodunu halkımız içine sindiremedi. Basmakalıp ifadeler, hazırlanarak adrese postalanan hutbeler, imamlarımızın ağzından çıktı, kalplere inmedi.
Altıncı olarak, camilerde sadece namaz kılınması hedeflendi. Diyanet istese idi, camileri cazibe merkezi haline getirtebilirdi. Günümüzde ortak akıl dedikleri ifade önemli bir yer tutmaktadır. Namaz kılmak için camiye gelen nice insan, üniversite mezunudur ve şuurludur. Belki kürsüde vaaz eden vaizden daha fazla bilgiye sahiptir. Bu potansiyel güç hiç hesaba katılmadı. Müslümanların ortak konuları ve dertleri camilerde masaya yatırılabilirdi. Üç ilim ehli açık oturum şeklinde kolektif konuşur, cemaatin suallerine kapı açar ve cami kültürel kimlikle canlanabilirdi.
Yedinci olarak, camilerde konuşmalar, projeksiyon aracılığı ile görsel bir kimliğe kavuşturulabilirdi. Görsel yayınların tavan yaptığı günümüzde, bir insanı, vaizi uzun bir zaman dinlemek, dinleyicileri zihnen yormaktadır. Bir de konuşmacının konuşmasında tat, tuz olmazsa neticenin ne olacağını tahmin etmek o kadar da zor değildir.
Sekizinci sebep olarak, Peygamberimizin mescidinde özet olarak en az 25-27 adet farklı faaliyet icra ediliyordu. Ferdi kılınan namaz ile cemaat halinde kılınan namazın farklılık sebep ve hikmetine hiç inilmemiştir. Sadece matematiksel rakamla yetinilmiş, içi yorum olarak doldurulamamıştır.
Buradan sayın Diyanet yetkililerine özel bir ricam olacaktır. Tribünde oturma dönemi çoktan bitti. Mindere inmeliyiz. Halkın arasına katılmalıyız. Şehirlerde, müftülüklerin salon faaliyetleri yok denecek kadar azalmıştır. Yapıldığında da halkımız pek rağbet etmemektedir. Ancak herhangi bir vakfın halka yönelik salon programlarının başarı sebebini Diyanet araştırmalıdır. Komünizmi benimseyen zihniyetin yarım asırdır söylediği söz, bizi utandırmaktadır: Diyaneti bize verin, birkaç yıl içinde ülke halkını komünist yapabiliriz.
Diyanet'in, camilerin içini doldurma projesini ortaya koymaksızın, "camileri doldurun, yoksa kadrosunu alırız" sözü cidden mağlubiyetin ve zavallılığın bir göstergesi olsa gerek.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdullah Büyük Arşivi