Kemal Öztürk

Kemal Öztürk

Zamana kendinden bakılan Bütün zamanı kendinde gösteren ayna Aynasında

Zamana kendinden bakılan Bütün zamanı kendinde gösteren ayna Aynasında

Sosyolojideki yeni bir sosyal katman oluşumuna şahitlik ediyoruz. ANAR Başkanı İbrahim Uslu buna, “kentli muhafazakar seçmen” diyor. Ben bunu “kentli dindar seçmen” diye değiştirmeyi teklif ediyorum.

Dün akşam tvnet’te Faruk Aksoy’un sunduğu tartışma programı esnasında, CHP eski milletvekili Prof. Aytuğ Atıcı, muhafazakarın ‘tutucu’ anlamında kullanıldığını söyleyerek haklı bir itiraz getirdi kavrama.

Ben de “muhafazakar” kavramına hep mesafeli yaklaşmışımdır. Ancak AK Parti kendini “muhafazakar demokrat” olarak tanıttığından bu yana, kavramın içerik tanımında bir kayma oldu.

Yine de ‘kentli dindar’ kavramının meseleyi anlatmak için daha uygun olacağını düşünüyorum.

Değerli dostum GENAR Başkanı İhsan Aktaş da tartışmada bizimleydi akşam. Aktaş, sosyolojide yeni oluşan bu sosyal kitleyi sonunda kabul etmekle beraber, bu seçmen kitlesinin etkisinin sınırlı olduğunu düşünüyor.

Önemli olan yeni kavramda ittifak etmemiz. Etki oranını sonra tartışabiliriz.

Peki bu sosyal katmanın doğuşu nasıl oldu? Bugün bunu tartışmak niyetindeyim.

1994 YILINDA BAŞLAYAN DOĞUM SÜRECİ

Şurası kesin ki, kentli dindar kesimi doğuran şey, 1994 yılından itibaren belediyelerde ve siyasette etkin olan AK Parti’dir. Meseleyi 1994 yılında başlatmamın sebebi, Erdoğan’ın İstanbul Belediye Başkanı olmasından itibaren kentin merkezine doğru çekmeye başladığı çevrede (kırsal) yaşayan dindar kesimdir.

Erdoğan statükoya, devlete muhalif olarak varlığını sürdüren ama aynı zamanda kuvvetli bir entelektüel birikime sahip olan bu dindar çevreyi belediyede yönetime çekerek, önemli bir akışın yolunu açtı. Ömer Çelik’ten Binali Yıldırım’a, Ömer Dinçer’den Nabi Avcı’ya kadar, yüzlerce bağımsız, muhalif, entelektüel olarak güçlü bir ekip ilke defa yerel sistem içine girerek etkin olmaya başladı.

Bu ekip ve beraberinde taşıdığı insanlar, İstanbul’da yönetim alanında çok güçlü değişimler yaratırken, aynı zamanda sosyolojiyi de etkileyecek tohumlar attı. Başakşehir, Yeşilvadi gibi yeni yerleşim alanları kurup, kendi sosyolojisini burada üretti. Bu kesim, belediye imkanları, bürokrasinin etkisiyle, ekonomik olarak güçlendi ve dünya görüşleri etkileşime girdi.

İSTANBUL’DAN ANKARA’YA BAŞLAYAN GÖÇ

Erdoğan İstanbul’dan sonra bu ekibin neredeyse tamamını Ankara’ya taşıdı. Ankara’da bu ekiplere Türkiye’nin her yanından ve yurt dışından gelen yeni isimler katıldı. Hepsi iyi eğitimli, entelektüel olarak güçlü, dindar, bağımsız ama çoğu çeperde yaşayan insanlardı.

AK Parti’nin siyaset felsefesini, vizyonunu ve gelecek kurgusunu üreten ekip de bu ekiptir.

Erdoğan mükemmel bir ekip lideri olarak, bu kadroları Milli Görüş geleneği, liberal çevreler, sosyal demokrat kesimlerden gelenlerle kaynaştırmasını başardı. AK Parti’nin ilk on yılındaki başarının mimarları bu insanlar oldu.

Belediye ile birlikte sistem ve rejimle uyumlu olmaya başlayan muhalif dindar kitle, Ankara’da önce statükonun direnciyle karşılaştı. Ancak Erdoğan’la birlikte zor ve uzun mücadelelerle sonunda sistemin direncini de kırmayı başardı.

Sonunda sistemi/devleti yöneten ekip olarak siyaset sahnesinde son derece etkileyici bir hikayenin ortaya çıkmasını sağladılar.

Bu süreçlerin tamamında, çevreden merkeze/kente olan akış hiç durmadı. İstanbul’un varoşlarından gelip, kentin merkezine yerleşen kitle; Anadolu’nun çeperlerinden gelip, Ankara’da ve ülke yönetiminde de merkeze oturdu.

Onların ve çocuklarının hızla merkeze akması, yeni bir sosyal tabakanın doğumunu da hızlandırdı. Entelektüel olarak güçlü olanların kentli yaşamına uyumu zor olmadı.

AK PARTİ’DE KURUCU ZİHİN GÖÇÜ

Denilebilir ki, AK Parti’nin son beş yılında, ‘kurucu zihin göçü’ yaşanıyor. Zira çevreden süren akış, merkezde bulunan ve artık hem partiyi hem de ülkeyi yöneten kadroları yer değiştirmesi için zorladı. Zira merkezde mücadele bitmiş, bir çatışma riski kalmamıştı.

İkinci dalga olarak tanımlanacak bu merkeze göç edenlerin, bir anlamda kazanılmış mücadelede ganimet paylaşımı için geldikleri söylenebilir.

Bana göre AK Parti, kifayetsiz ama muhteris bir göç dalgasının baskısı altında kaldı ve bunu iyi yönetemedi. Bu baskı ve artık Erdoğan’ın da fikir ayrılığına düştüğü kurucu zihin ekibinin bir kısmıyla yollarını ayırdı.

Ancak bu kurucu zihnin, ülkede çok büyük değişime ve sosyolojide çok önemli bir dönüşüme fikirsel ve sosyal zemin hazırladığı aşikardır.

Bugün Türkiye’de, AK Parti iktidarları döneminde sosyal, ekonomik, bürokratik ve kültürel olarak gelişmiş, farklılaşmış dindar bir kentli sosyal tabakanın doğuş süreci böyle oldu.

İtirazı olanı dinlerim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Kemal Öztürk Arşivi