Kemal Öztürk

Kemal Öztürk

Yalnız değilsin

Yalnız değilsin

Bizi derinden üzen bir dörtlüğün vardır:

“Toprakta gezen gölgeme toprak çekilince,

Günler şu heyûlâyı da ergeç silecektir.

Rahmetle anılmak, ebediyyet budur amma,

Sessiz yaşadım kim beni nerden bilecektir?”

Bu şiirinin gerçekleşmediğini anlatmak isterim sana Büyük Şair.

Bugün sabahın erken saatlerinden itibaren yanına geldi insanlar. Darülfünun talebeleri harçlıklarından toplayıp yaptırdığı mezar taşın vardı ya? Hani tek parti korkusu yüzünden garip bir halde yapılmıştı. İşte o, eskisi gibi değil artık. Besmele yazıyor mezar taşının en başında.

Mezarının hemen arkasında şehitler yatıyor.

Ve onları temsilen yapılmış anıtın üzerinde senin şiirin var:

“Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda

Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda”

‘Er İbrahimoğlu Bekir/Kütahya, Süleymanoğlu Mehmet/Beypazarı, Şehit Hakim Özkan Şahin, Polis memuru Ekrem Ocak, Baş komiser Kamil Aykut Genç…’

Dört bir yanın şehitlerle dolu azizim.

Hepsi senin dediğin gibi, bu hilal uğruna “vurulup tertemiz alınlarından, uzanmış, yatıyor…”

Yıllarca seni yok sayan, sürgünlere gönderen, seni yokluğa ve fakirliğe mahkum eden, sevenlerin hakkında kovuşturma açan, Safahat’ını yakan devlet ricali eskisi gibi değil. Valiler, belediye başkanları, paşalar, vekiller, kaymakamlar… onlarcası huzurunda saygıyla durdu bu sabah. Hepsi hürmetlerini, saygılarını sundu, dualar etti senin için.

Her gün okuduğun ve sonra takatin olmadığı için başucunda Hafız Necati’nin okuduğu Kur’an’ı Kerim okundu yanı başında. Aminler birbirine karıştı, eller göklere açıldı ve senin için okundu Fatihalar, Yasinler…

Devlet ricali gidince bu kez ülkenin her yanından, senin şiirlerinin ilham kaynağı gençler geldi.

Senin adının verildiği ilkokullar, liseler ve üniversitelerden öğrencilerdi bunlar. “Asım’ın nesli” dediğin gençler.

Minicik çocuklar toplaştılar önce bir araya. Melek gibi yüzleri vardı. Sonra herkesi şaşırtan gür bir sesle okudular İstiklal Marşı’nı. Hem de on kıtasını birden:

“Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;

Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak…”

Onlar bitirince, bu kez gençler atıldı ortaya. Tıpkı bundan 82 yıl önce, Darülfünun talebeleri gibi. Kızlı, erkekli yıktılar ortalığı, gür sesleriyle:

“Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet;

Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklal...”

Kimi Çanakkale şiirini, kimi Asım’ın neslini, kimi başka bir şiirini okudu. Bir genç, seni tam olarak izah eden şiirini haykırdı:

“Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?

Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!

Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim,

Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!

Adam aldırmada geç git! , diyemem aldırırım.

Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!

Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu...”

Her kesimden insanın duasına mazhar oldun bugün. Yaşlı-genç, dindar-laik, başı açık-kapalı, Türk-Kürt-Arap…

Senin, “o benimdir o benim, milletimindir ancak” diyerek bayrağı teslim ettiğin “millet” buradaydı.

Tüm gün bu anlattıklarım devam etti aziz Şair. Buraya gelemeyenler Mısır Apartmanı’na, son günlerini geçirdiğin eve gitti.

Hasretinden yandığın vatanının her yanında anıldın bugün. Her okulda adını çağırdılar. Milyonlarca öğrenci, senin yazdığın İstiklal Marşı’nı bugün bir kez daha, en gür sesiyle okudu.

Sen yalnız değilsin büyük Akif…

Mısır’da, o sürgün günlerinde keder içinde düşündüğün gibi olmadı. “Kim beni nereden bilecektir?” demiştin … Öyle olmadı.

Bugün çocuklarımıza senin adını veriyoruz. Onlar konuşmaya başladığında ilk Kuran’dan bir ayeti, sonra da senin yazdığın İstiklal Marşı’nı ezberletiyoruz. Bu şeref bu dünyada kaç kişiye nasip olur?

Sen asla yalnız değilsin Büyük Akif…

Bize öylesine bir miras bıraktın ki, nesilden nesle, kuşaktan kuşağa, aşkla aktarılıyor şiirlerin.

Her şehit senin mısralarınla defnediliyor.

Vatan uğruna savaşa giden her asker, senin şiirlerinle uğurlanıyor.

Vatan denince sen, şehadet denince sen, millet denince sen, bayrak denince sen, hilal denince sen, dava denince sen, İslam denince aklımıza sen geliyorsun. Dilimizden senin mısraların dökülüyor.

Yalnız değilsin Büyük Üstat. Hiç yalnız olmadın sen.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Kemal Öztürk Arşivi