Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Ne varlığa sevinirim ne yokluğa yerinirim..

Ne varlığa sevinirim ne yokluğa yerinirim..

Diyorlar ki, “eleştiriyorsun da, yarın bunlar gider ve ötekiler  gelirse ne olacak?”

Önce kardeşlerin ayağına taş değsin, saçının teline zarar gelsin istemem. Öte yandan; aynı zamanda Hakk’ın hatırı, halkın hatırından üstündür. Ve dahi, mazlumların duasının bereketini, kendi şahsi çıkarlarına, zevk, sefa ve ihtiraslarına meze yapmak isteyenlere ise hiçbir şekilde hoşgörülü olmayacağım.

Öte yandan, biliyorum ki “Göklerden gelen bir karar vardır”. Bana hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde hayır olabilir.. Bilmiyorum.

Ama bu arada bir kez daha not edeyim ki, “benim için ancak yaptığımın karşılığı vardır.” Ne eksik, ne fazla. Firavun sarayında da olsam, ben Hz. Musa, kızım Hz. Haacer, hanımın Hz. Asiye, kız kardeşim Hz. Meryem’in, oğlum Hz. Harun’un kardeşi ise ne gam!. Allah korusun Peygamber evinde yaşayıp da Hz. Lut’un eşi ve çocuklarına benzerse halimiz, Hz. Nuh’un evinde olup da gemiye binmeyenlerden olursak bizi kim kurtarabilir..

Beni dünya nimetleri ve zalimlerin güçleri ile kandırmaya çalışmayın. Kadiri mutlak ve bir olan, öl deyince öldüren, ol diyince olduran, kadere, rızga ve ecele hükmeden bir Allahım var. Kurtarıcı meliklere ve onların güçlü kadrolarına ihtiyacım yok! “Hasbunallahu veniğmel vekiyl, ne niğmel Mevla niğmel nasiyr”.  “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir!” dediler.. (Al-i İmran 173)

Biz Müslümanlardanız ve Müslümanlar kardeştir. Aramızda işlerimiz istişare ve şûra ile olacaktır. İçimizden biri “imam” olacaktır. Yetkisini bizden alan ve bize hesap veren “içimizden biri”.

Bakın, olacak olan olacak. Allah bizi mallarımız, canlarımız ve sevdiklerimizle, kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir. Hiçbir şey ebedi değildir. Allah’tan başka ezeli ve ebedi olan hiçbir şey yoktur. “Göklerin hazinesinin anahtarı” da kimsenin elinde değildir. Peygamberlerin bile kurtarıcı güçleri yoktur. Onların görevi kurtuluşa çağırmaktır. Örneklik ve önderliktir.

Seçim sonuçlarını niye o kadar merak ediyorsunuz ki? Siz üzerinize düşeni yapın. Unutmayın, sonuç çok iyi olsa, o sonuçta sizin payınız yoksa hüsrandasınız. Sonuç çok kötü olsa bile, siz hak yolda koştunuzsa ne gam! Sizi gören, duyan, bilen, hüküm sahibi bir Allah var. Panik yok. Allah bizim için öyle bir kader tayin etmişse bu bizim imtihanımızdır. Amenna ve saddakna! İtirazı olan var mı? Siz zalimlere meylettinizse ona yanın. O ateş gelir size de dokunur. “İçimizdeki beyinsizler”e karşı susmuşsanız, o zaman korkun onların işledikleri yüzünden o zaman sorun, “Onların işledikleri yüzünden bizi de helak eder misin Allahım”.

Yoksa siz, çabanız ve planlarınızla Allah’ı bir işe mecbur bırakacağınızı mı sanıyorsunuz. Haşa Allah’ın yetmeyen gücüne güç, yetmeyen aklına akıl, yetmeyen parasına para mı yetireceğinizi mi sanıyorsunuz. Allah bir şeyi murat etti mi onun esbabını da yaratır. O bir şeyi murat etmişse, kimseye muhtaç değildir. Dilerse kuyudaki Yusuf’u Mısır’a sultan eder. Firavunun karısına hidayet nasib eder de, Firavunun sarayındakilere nübüvvet verir. Bukağılı Şeytanlara mabedini inşa ettirir. Sana, bana muhtaç değil. Bilseniz.

Tekrar söylüyorum: Yapıp yapmadıklarımızdan hesaba çekileceğiz. Tek bir gerçek var: O da imtihan oluyoruz. Başımıza gelenler 3 şekilde bize ulaşır. 1-Allah servet ve iktidarı halklar ve ülkeler arasında evirir-çevirir. 2-Sünnetullahtır, O, bizi mallarımız, canlarımız ve sevdiklerimizle artırarak ve azaltarak imtihan eder. 3-Her topluluk layık olduğu şekilde idare olunur. Biz kendi hakkımızdaki hükmü değiştirmedikçe, O, bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmez. Mesela Hz. Ali’ye ilim verdi ama kamil bir iktidar vermedi. Hz. Yusuf’un çilesi başkaydı. Kuyuya atıldı, köle pazarında satıldı, saraya müşavir oldu, iftiraya uğradı, hapse atıldı, 7 yıl bollukla, 7 yıl kıtlıkla imtihan oldu.

Siz kendinizi eksiltileceğiniz günlere de hazırlayın. Kimse haşa Allah’ı ne kıyamete ne de iktidara zorlayamaz.

Ne varlığa sevinelim, ne yokluğa yerinelim. Dünya umurunu bir kenara bırakalım. Çok fazla dünyevileştik. Para, iktidar, şöhret, makam bizi dünyaya bağlıyor. Dünya nimetleri bizi sarhoş ediyor.. Bu dünya ahiretin tarlasıdır. İmtihan yeridir.

Müslüman her an seçimdedir. Hak ve batıl. Hep iki şeyden birini seçeceğiz. Ve seçtikleriniz sizin ahiret hayatınızı belirleyecek.

Seçip vekalet verdiklerinizin yaptıklarınızdan da sorumlusunuz. Seçtiğinizde iyi iken sapıtanlara gelince, sapıtanlardan desteğinizi çekip, eliniz, diliniz ve kalbinizle muhalefet edeceksiniz. 

Allah cahil ve zalim bir topluluğa yardım etmez. Münafıklardan, fasıklardan, müfsitlerden, müstekbirlerden, zani’lerden uzak duralım. Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana, zalime karşı olacağız. Zalim babamız da olsa, mazlum düşmanımız da olsa. Bir topluluğa olan öfkemiz bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmemeli. Zalimler gibi rüşvetçiler de haindir. Onlar emanete ihanet edenlerdir. İltimas ve torpil yok. Çalanlarla işimiz yok. Olmamalı.

Çok fazla mütrefinlerden olduk. Haz peşine düştük. Laiklikten kaçıyorduk sekülerizmin tuzağına düştük. Artık Yeşilin her tonu var. Yeşil sermaye, Yeşil Kemalist, Yeşil feminist..

Cenab-ı Hak buyuruyor: “Ey huzura kavuşmuş insan! Sen O’ndan razı, O da senden razı olarak Rabbine dön. (salih) kullarım arasına katıl ve cennetime gir!” (Fecr, 27-30) Rasulallah (sav) buyurdular: “Mükafatın büyüklüğü, belanın şiddetine göredir. Allah, sevdiği topluluğu belaya uğratır. Kim başına gelene rıza gösterirse, Allah ondan hoşnut olur. Kim de rıza göstermezse, Allah’ın gazabına uğrar.” (Tirmizî, Zühd, 57/2396; İbn-i Mace, Fiten, 23)

İşin sonucunu tayin edecek olan Allahtır Allah! (CC). Biz sorumluluklarımızı yerine getirelim yeter.

Şeytanın dostları sizi-bizi Allah’la aldatmasınlar. Cami ile Vakıfla, Hoca ile Şeyh’le aldatmasınlar. Onların ibadetleri de kendilerine fayda sağlamayacak. “Vay o namaz kılanların haline ki” diye başlayan ayeti hatırlayın.

Sonuç ne olursa olsun, ne zafer ve ne de yenilgi, Allah’ın iradesi dışında ve tek bir sebebe bağlı değildir. Biz Allah’ın rızasına yönelelim. Cahillerden olmayalım. Aşk ve öfke illetinin başımızı döndüren rüzgarına kapılıp aklımızı Şeytan’a kiraya vermeyelim. Allah’ın rızasına yönelelim ve eylem halinde olalım.

Zor şartlarla imtihan varsa kaderimizde, yeniden o zor günlere geri döner, kaldığımız yerden devam ederiz, başımız dik! Zalimlere karşı daha cesur ve başımız dik! “İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden”utançla başımızı önümüze eğmeden!

Gerçeklere sırtını dönüp eylemsiz kalanlar, en kötü ihtimale razı olanlardır. İradenizi Allah’ın rızasına ram edin. Unutmayalım ki, her şey Allah’ın iradesi içindedir. “Ve bil gaderi hayrihi ve şerrihi minallahi teâlâ.” Siyasetin de, ticaretin de bir fıkhı olmalı. Ve o yolda ilerlemeliyiz. “Benim adamım, senin adamın” yok. Benim işimi gören, senin işini gören yok. Allah’ın razı olduğu adam kim ona bakalım. Bilmem anlatabiliyor muyum!. Selâm ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi