Serdar Arseven

Serdar Arseven

“Rüsvây” edici korkaklık, “Rezil” edici zillet!.

“Rüsvây” edici korkaklık, “Rezil” edici zillet!.

Milli Gazete yazarı Muhterem Mevlüt Özcan, (bazı) Müslümanların hastalıklarını sıralarken üzerinde sıkça durmaya çalıştığım bazı “marazlara” da dikkat çekiyor:
-Öldürücü ümitsizlik,
-Rüsvây edici korkaklık,
-Rezil edici zillet,
-Taklitçilik.
Ben de bunlarla birebir ilişkili olan diğer iki hâli ilâve edeyim:
-Kompleks-Eziklik,
-Yenilmişlik duygusu!..

Doğru;
“Günümüz Müslümanlarının” bir bölümü “ezik”tir!..
Bundan dolayı da;
“Dıştan gelen etkilere” fevkalade açıktır!..
Evet, herkes etkilenir!..
İnsan, etkilenen varlıktır!..
Lakin, “etkilenişler” arasında büyük farklar vardır.
Kimi;
“Yaprak” gibidir;
Rüzgar nereye götürüyorsa oraya gitmeye âmadedir!..
Kimi de;
“Ağaç” gibidir…
“Kökü” vardır!..
Sert rüzgarlar, ağacı sallayabilir ama sürükleyemez!..
Hükmedemez!..

“Bizim ezikler”, hangi durumda ne yapmaları gerektiğini “öncelikle”, kendilerine “it” değeri vermeyen “din karşıtlarının” tavırlarına bakarak tayin ederler!..
Karşıtları “nasıl” bir “Müslüman tipi” arzu ediyorsa, o moda girerler!..
Mesleklerini “adam gibi” ifa etme kaygıları filan yoktur…
Tek kaygıları “imaj”dır!..
“Makbul imaj” ise “din karşıtının” beğendiğidir!..
Oturuşlarını, kalkışlarını, yürüyüşlerini, kelimelerini, kavramlarını; hep bu “karşıt beğenisine” göre belirlerler!..
“Dünyevi ikbal” yolunun, “din karşıtlarının gözlerine girebilmekten” geçtiğine inanırlar…
Saplantıları vardır; “karşı çıktıkları takdirde” mutlaka “yenileceklerini” düşünürler!..
“İnanıyorsanız üstünsünüzdür!..” İlahi Hükmü’ne “pratikte” kulak asmazlar!..
Açık adres gösterelim:
Mesela,
28 Şubat sürecinde “Müslümanların yenildiğine” inanırlar!..
“Reel politik” kavramını, bu yenilmişlik psikolojini gizleyen bir “örtü” olarak kullanırlar!..
“İnananlar” için “kalıcı mağlubiyet”in söz konusu olamayacağını…
“Oyun sona ermeden galibin ilan edilemeyeceğini” düşünemezler!..
Bu “yenilmişlik psikolojisi” zaman içinde “köklerinden” kopmalarına yol açar…
Ve haliyle de…
Sürüklenmeye başlarlar!..
“Süpürülüp çöpe atılacakları” ana kadar da böyle sürüklenip dururlar!..

Birey,
kendisini “yetersiz olmadığı” halde “yetersizmiş gibi” görüyorsa…
Kendisinden “yüksek” ya da “üstün” gördüğü kişiler, akımlar tarafından “beğenilmek” veya “ilgi çekici bulunmak” için yoğun gayret sarf ediyorsa.
Psikiyatristlerin, “aşağılık karmaşası” (kompleks) dedikleri bir durum vardır ortada!..
Muhterem Mevlüt Özcan’ın, –bazı- “Müslümanların hastalıklarını” sıralarken üzerinde durduğu kavramlardan biri olan “taklitçilik” tam da böyle bir “ruh halinin” ya da “ruh hastalığının” tezahürü olarak ortaya çıkıyor.
“Ezik” olan;
“Taklide” yöneliyor!..
“Taklit”, salt birileri gibi giyinmek, yürümek, konuşmak gibi tavırlarla çıkmaz karşımıza…
“Taklitçi”lerin tepkileri-öfkeleri de “taklidî”dir!..
Hangi olaya ne kadar ve nasıl tepki vereceklerini büyük ölçüde “karşı tarafın” tavırlarına bakarak tayin ederler!..
“Büyük ölçüde” dedik zira bunun bir istisnası vardır:
“Diğer Müslümanlara” yönelik saldırıları sessiz sedasız izlemeyi, hatta (rüzgarın tesirini artırdığında) saldırmayı tercih eden bu zatlar, kişisel çıkarları tehdit edildiğinde, “ezikliklerini” bastıran bir ruh haline bürünürler.
Diyelim ki, birileri “servetlerinin kaynağını” araştırmaya başladı…
Hemen hedeflerine alırlar!..
Eziklikmiş, kompleksmiş, gerginliklerden uzak kalmakmış…
Hepsi bir kenara bırakılır!..
“Maddi çıkarları tehdit eden” saldırı sona erinceye kadar “savaş-çatışma” göze alınır!..

Yerimiz doldu mu ne?..
Evet;
“Karşı karşıya kaldığı meselelere, ‘maddi menfaat’ ya da ‘kompleks’ penceresinden değil de…
Kur’an-ı Kerim penceresinden bakmaya çalışan Müslümanlarımıza, Selam Olsun” diyelim bu son satırlarda…
“Selam olsun” onlara…
Ve “yazıklar olsun” diğerlerine!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi