İbrahim Karagül

İbrahim Karagül

Mısır’ın dokuz genci: Bazen çığlıktan başka geriye söz kalmaz...

Mısır’ın dokuz genci: Bazen çığlıktan başka geriye söz kalmaz...

Ahmet Cemal, Abdurrahman Süleyman, Abdüsselam Yusuf, Mahmud el Ahmedi, İslam Muhammed, Ebubekir el Seyid, Ahmed M. Seyid, Ahmed Aldjawi, Ahmet Vihdan..

Gencecik dokuz adam, dünyanın sessizliği arasında, dünyanın işbirliği ile, Mısır cuntası tarafından idam edildi. Ve idamlar devam ediyor, edecek...

23 yaşındaki Mahmud el Ahmedi’nin annesinin oğluna seslenişi, oğlunun cansız bedenini sevişi, çaresizliği, kimsesizliği, sahipsizliği, içini yakan korkunç ateşe rağmen vakarı…

İzlemişsinizdir… Yüreğiniz dayanıyorsa, insanca bir hassasiyetiniz varsa izlemişsinizdir. Hissettiklerinizi o annenin hissettikleriyle kıyaslayın. Acının, öfkenin, çaresizliğin ne olduğunu işte o zaman anlamışsınızdır.

Çığlıktan başka geriye hiçbir şeyin kalamadığı zamanlar olur

Bir çığlıktan başka geriye hiçbir şeyin kalamadığı zamanlar olur. Tüm zamanlara, yeryüzüne seslenirsiniz, sesiniz yine duyulmaz, öylece kalırsınız. İşte o annenin çaresizliği, böyle bir şeydir.

Sadece özgürlük istediği için, sadece onurlu ve özgür bir ülke istediği için, sadece zulümlere karşı seslerini yükselttikleri için binlerce şehit veren Mısır halkı, şimdi bir kez daha idamlarla, gencecik bedenlerin mezarlığına dönüşüyor.

ABD’nin, İsrail’in Avrupa’nın ve ülkelerini ve onurlarını satmış Arap rejimlerin desteği ile yeni bir Firavun düzeni inşa edilirken, Mısır halkı bir kez daha korkunç bir bedel ödemeye mahkûm ediliyor.

Zulme karşı yeni bir isyan dili, merhamet dili, adalet dili şarttır

Zulme karşı büyük bir isyan dalgası, bugün Müslüman dünyanın en güçlü siyasal dili olmak zorundadır. Zulümlere karşı bir onurlu siyasi öfke, bugün küresel yerleşik düzene karşı en güçlü siyasal ideoloji olmak zorundadır.

Ekonomik olarak güçlenmeliyiz, siyasi olarak güçlenmeliyiz, askeri olarak güçlenmeliyiz. Yüz yıldır bu toprakları kasıp kavuran dışarıdan müdahalelere karşı, içeriden entrikalara ve alçaklıklara karşı güçlenmeliyiz.

Zihinlerimizi arındırıp, kimliklerimizi güçlendirip, bütün coğrafya için, bütün Müslüman dünya için bir özgürlük söylemi, bir onurlu gelecek inşa etmeyi her şeyin önüne geçirmeliyiz. Birinci hedefimiz bu olmalı.

Hangi siyasi kimliğe sahip olursak olalım, hangi cephede yer alırsak alalım, hangi toplumsal statüde olursak olalım, bizi bir yerlere yamayan bütün kimlikleri bir kenara atıp adalet için, merhamet için, onur için, özgürlük için, vatan için, milletimiz ve geleceğimiz için yeni bir siyasi dil inşa etme dışında hiçbir seçeneğimiz yok.

Dışarıdan ve içeriden işgale karşı ortak kimlik

Bu dil, öncelikle Müslüman dünyanın özgürlüğünü ve onurunu esas almalı. Bu dil öncelikle Müslüman toplumlara yönelik içeriden ve dışarıdan gelen saldırılara karşı ortak bir duruşu esas almalı. Bu dil, Müslümanların yaşadığı toprakları aziz bilmeli.

Bu dil, ülkelerimizin uğradığı saldırılara karşı ortaktavır içermeli. Bu dil, bütün bunlara karşı bir öfke, bir akıl, bir yeni kimlik dili olmalı. Bu dil, sahip olduğumuz bütün siyasi kimliklerin ötesinde bir ortak dil olmalı.

Biz seyredersek yıkım kapılarımıza dayanacak

Mısır’da oynanan tiyatro, Irak’ta veya Afganistan’da oynanan tiyatro, Suriye’de veya Libya’da oynanan tiyatro, Türkiye’de oynamaya çalıştıkları ama başaramadıkları tiyatro aynı senaryonun parçası. Bize hep parça parça anlattıkları, birbirinden bağımsızmış gibi anlattıkları bir oyun, tek bir oyun.

Yazanlar aynı, oynayanlar aynı, hedef aynı, bütün bunların arkasındaki akıl aynı. Eğer biz, bir akıl, bir duruş, bir ortak dil belirleyemezsek, sırada başka ülkeler olacak. Topraklarımız, şehirlerimiz, insanlarımız büyük fırtınalara maruz kalacak.

Biz sadece seyredersek, Fas’tan Endonezya’ya kadar bir ortak bilinç inşa edemezsek, güçlü bir ses ortaya koyamazsak, birbirimizle didişip durursak, yıkım kapılarımıza dayanacak.

Darağaçları bu ülkede kurulacaktı. Türkiye’ye önce Mısır senaryosu, sonra Suriyeleştirme girişimi..

Gezi olaylarıyla, 17-25 Aralık’la Türkiye Mısır’a çevrilecekti. Aynı denemeyi yaptılar. Efendilerinden aldıkları talimatlar doğrultusunda Türkiye’de bunlara girişenler yargılanınca ABD Dışişleri Bakanlığı harekete geçiyor avazı çıktığı kadar bağırıyor. “Adamlarını” kurtarmaya çalışıyor. Ama aynı ABD, Mısır’daki idamlara ses çıkarmıyor. Çünkü idam eden kendileri!

Gezi, 17/25 Aralık başarılsaydı, Mısır’da kurulan darağaçları Türkiye’de kurulacaktı. Başaramayınca 15 Temmuz saldırısını denediler. O da Türkiye’yi Suriyeleştirme senaryosuydu. Başarsalardı bugün Türkiye’nin dört bir köşesi yanıyor olacaktı. Şehirler harabeye dönmüş, birçok ülke

Türkiye’yi işgale başlamış, yüzbinlerce insan hayatını kaybetmiş, ülkemiz mahvolmuş olacaktı.

Merhamet çığlığını yükselten Türkiye’yi güçlü tutmak bütün oyunları bozacak..

İşte bu yüzden Türkiye’ye saldırıp duruyorlar. İşte bu yüzden Türkiye’nin direncini zayıflatıp coğrafyada istedikleri gibi at koşturmak istiyorlar. Türkiye’nin o dili inşa ettiğini, bunun geniş coğrafya üzerinde nasıl etkileri olduğunu, kendi çıkarları için büyük bir yıkıma yol açacağını biliyorlar.

İşte bu yüzden, kimse bu ülkeyi zayıflatacak, dışarıdan gelen fırtınalara karşı savunmasız bırakacak hiçbir pozisyon alamaz. Alıyorlarsa bu, hem coğrafya için hem derin tarihsel hesaplaşmalarımız için alçakça bir terciholarak görülecektir.

Bugün coğrafyada ve dünyada, merhamet çığlığını yükselten sadece Türkiye var. Bu yüzden de Türkiye’yi güçlü tutmak, el üstünde tutmak her şeyin önündedir. 21. yüzyıl, gerçekten de bizim için hesaplaşma yüzyılıdır.

Sisi ile dayanışma toplantısı. Katiller olay yerine gelmiş!

Dokuz gencimizin idamla şehit edilmesinden hemen sonra Avrupa Birliği’nden Sisi cuntasına büyük bir destek geldi. Avrupa’dan 20’den fazla hükümet lideri ve devlet başkanı, Sisi’nin ev sahipliğinde Şarm el Şeyh’te bir araya geldi.

İdamların arkasında kimler var, apaçık ortada değil mi? İsyan dalgasının, adalet arayışının, yeni siyasi dilin hangi düzene, hangi kirli ortaklıklara karşı zorunluluk olduğunu sadece bu toplantı bile fazlasıyla ortaya koyuyor.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İbrahim Karagül Arşivi