Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Demirel ve ötekiler...

Demirel ve ötekiler...

CHP’nin “Karaoğlanı”na karşı Demirgırat’ın süvarisi, İslamköylü Çoban Sülo..
1960 sonrası siyaset filminin iki baş aktörüydüler..
Ecevit gitti, derin sırları ile. Rahşan hanım yaşıyor ve fakat susmaya devam ediyor..
Ecevit’in koltuğunda bugün Baykal oturuyor.. Demirel’in koltuğu ise hâlâ boş..
Demirel’in kadim dostu Cindoruk sessiz.
Banker Bako soruşturmasını yürüten başkomiser şimdilerde emekli. Ordu’nun yaylalarında koyunlarını otlatıyor. İstanbul’dan bunaldığında kaçacak bir yeri var..
İstanbul’da iken yaşanan olaylardan bunalmış, bir mektup bırakıp yaylaya gitmiş.. Türkiye’nin derin gerçeği bu minik tanıklıklardan, tarihe tanıklık eden siyasetçi, bürokrat, gazetecilerin anlattıklarından imbikleyerek ortaya çıkartılan bilgi kırıntılarından üretilecek belki de. Söz konusu mektubun genel özeti şöyle:
Yıl 1987. Genel seçimler öncesi M.B.’nin görev yeri, bakanlık emri ile Kaçakçılık Daire Başkanlığı, Dinleme, Gözetleme, Takip ile Görevli Teknik Takip Şube Müdürlüğü’ne kaydırılıyor.. Bu özel görevi ve ekibin gerçek kimliklerini sadece, halen bir büyükşehir Emniyet Müdürü de biliyor..
İlk görevleri, bir sahte Hazine Bonosu operasyonu.. İstanbul’da bir nakliye şirketine baskın yapılıyor ve ele geçen evraklar Karaköy’de Başbakanlık hesap uzmanlarına veriliyor.. Sonradan öğrendiklerine göre, adı geçen şirket, sahte hazine bonolarını Korkut Özal’a teminat olarak vererek iş yapmış, o zamanki para ile 5 milyar TL’lik işte kullanılan sahte Hazine bonolarının gerçekleri daha sonra bankaya iade edilerek karşılığı alınmış.. Tabii Özal da alacağını alamamış..
Bu operasyonun ardından, Banker Bako operasyonu başlıyor. Çünkü sahte Hazine Bonosu işi bu olayla sınırlı bir iş değil.. Özal da Demirel de, karşılıklı “Konuşursam yer yerinden oynar” şeklinde açıklamalar yapıyorlar.. Meğerse 55 milyarlık ikinci bir sahte Hazine bonosu piyasaya sürülmüş..
Bunlar derin işler. Kimi siyasetin fonlanmasında kullanılıyor, kimi media için, kimi operasyonlarda kullanılmak üzere..
Bu bonoların bir kısmı kamu ihalelerinden teminat olarak kullanılmış, kimi Merkez Bankası’nın kasalarında patlamış iddiaya göre. Gerçeği ise Allah bilir ve bir gün, din gününde bu yapılanlar elbette tek tek ortaya çıkacak. Belki bir gün, o gün gelmeden de öğreneceğiz gerçeği, tabii eğer bilenler konuşurlarsa.. Bildiklerini internetin bilgi ırmağına bırakırlarsa..
Bu kaynak, olayları Hüsameddin Cindoruk’un yakından bildiğini söylüyor. Oktay Çakır’ın da bu olaylar hakkında bilgi sahibi olduğundan söz ediyor..
O günkü Hürriyet’in Reklam Müdürünün oğlu da işin içindeymiş..
Bu Hazine bonosu işinin içinde kimler yok ki. ANAP’lılar da karışmışlar işe.. Derini de, görüneni de, anamuhalefeti de yağmaya ortak..
Bugün üst düzey siyaset ve bürokraside halen görev yapan insanlar var bu işin içinde. Herkes susuyor..
Bu işlerin üzerine neden gidilmediğine gelince... O zaman bir suç dengesi oluşmuş.. AP de işin içinde, CHP de, ANAP da. “O yapıyor madem, biz niye yapmayalım” demişler anlaşılan.. Yani bir suç dengesi oluşmuş.. Sonra da bu işe aracılık edenler, operasyona katılanlar, kendileri de paylarını almışlar.
Bu işin sorumluluğu sadece Banker Bako’nun üzerine kaldı.. Onu “günah keçisi” olarak seçtiler ve yolsuzluk tanrısına kurban ettiler..
O günlerde düğünü olan, bakan kızı (o zaman müsteşar) GA’ya bu işe karışanlardan biri, o zamanki para ile 5 milyonluk takı takmış.. Yani bu işler “herkesin bildiği bir sır” gibi bir şey..
O günden bugüne kadar Başbakanlık yapmış, İstihbarat ve Emniyet yetkilileri ile GKB Komuta kademesi ve Askeri İstihbarat yetkilileri bu işi biliyorlardı ve hepsi de susarak bu suça bir şekilde ortak oldular.. Bilmiyorlarsa o da ayrı bir suç.. Bana göre biliyorlardı ve sustular!
Bu işi bilen tek yıldızlı şube müdürleri 2 yıldız takıp daire başkanı olmuşlar. Savcı da genel müdür olmuş Adalet Bakanlığı’nda. Yani yargı da, bürokrasi de, emniyet ve istihbarat görevlileri de seslerini kısmak şartı ile paylarını almışlar.. Bana bu bilgiyi veren emniyet görevlisi ise “İnterpol Kaçakçılık Daire Başkanlığı” emrine sürülmüş. Yani hem terfi ettirilmiş, hem de bu işten uzaklaştırılmış!.
Sonrası bildiğiniz gibi.
MB’nin anlattıklarına göre, bu konuyu siyasi, bürokrat, emniyet müdürü Metin Emiroğlu, Bülent Çaparoğlu, S. Yücel, Atilla Aytek, Oktar Çakır, Cumali Yükcü, Cengiz Aygün, Mustafa Avlağ gibi daha birçok isim, yani bu işle ilgili hemen herkes biliyor.
Ama kimse konuşmuyor..
Kurtlar vadisi işte böyle oluştu.
Aslında bu işten kimse kârlı çıkmadı. Bu insanlar vicdanlarında hep bu sızıyı yaşayacaklar.
Bu düzen herkesi kullandı.. Herkesi suça bulaştırdı..
Demirel, 60 sonrasına damgasını vuran biri. Tüm darbeleri yaşadı..
Bana göre konuşması gerek.. Yoksa tarih onu affetmeyecek..
Bu işlerin içinde oldu hep.. Hep sorumlu mevkilerde bulundu ve bana göre hiç de temiz bir siyaset adamı olmadı..
Kendi günahlarını itiraf etmesini beklemek saflık olur olmasına da, eğer onun çevresindeki insanlar konuşacak olursa, o da konuşacaktır herhalde.
Yer gerçekten yerinden oynar o zaman.
O zaman derin devlet ve Ergenekon gerçeği daha iyi anlaşılır.. Demirel ve yakın çevresi konuşmadan bu gerçek her zaman eksik kalacak..
Bil, payını al ve sus!
İmam ne yaparsa, cemaat ne yapmazdı! Bu işleri bilen bir bürokrat, işin içindeki siyasi otoriteyi ciddiye alır mı? Sonuçta durum; “Tencere dibin kara, seninki benden kara” hesabına dönüyor.. Al birini, vur ötekine!
Bu yapının içinde, media, mafia, sermaye, siyaset, bürokrasi, yargı, STK, DTÖ, hemen her kesimden birileri var.. Ve bu zulüm kervanı hâlâ yoluna devam ediyor..
Ve bizler her şeye rağmen mücadelemizi sürdürmek zorundayız.. Herkes bildiğini söylerse, bu bilgi kırıntılarından gerçeğin fotoğrafını üretebiliriz.. Derin gerçeğin sırrı bu fotoğrafta gizli!
Selam ve dua ile..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi