Mevlüt Özcan

Mevlüt Özcan

Benim sevgili öğretmenim

Benim sevgili öğretmenim

Özel günlerden iğrenir derecede hoşlanmam. Çünkü bana böyle günler iki yüzlü olmanın iğrençliğini hatırlatır. Lakin bugün özel bir günden bahsedeceğim. Şu “Öğretmenler Günü”nden canım. Ne öğretmenin, ne de ana’nın günü olmaz. Bir ömür boyu gündür onların için...

Öğretmeni eli öpülesi özelliğinden çıkaran haytalar için elbette “Öğretmenler Günü”nün bir anlamı olabilir. Böyle bir anlama ne benim ne de öğretmenimin ihtiyacı yoktur. Ben ve öğretmenim bu gibi günleri bu gibi suratlara çarpıyoruz.

Kimdir bu suratlar?

Bu suratlar:

* Öğretmenin bedenini sınıfa, duygularını ve dikkatini evine, ikinci işine rabtedenlerdir.

* Onları ümitsizlik ve boşvermişliğe iteleyenlerdir.

* Sınıf geçirme memuru durumuna düşürenlerdir.

* “Adam sende! Milletin geleceğini ben mi kurtaracağım. Zaten benim derdim bana yetiyor...” çaresizliğine ve yılgınlığına iteleyenlerdir.

* Onu sembol olmaktan çıkaranlardır.

* Onun şahsiyetini gecekondu muamelesine tabi tutanlardır.

* Onun sınıftaki otoritesini sarsanlardır.

* Öğretmenlerimizi nutuklarla oyalayanlardır.

* Öğretmenin vasıflarını törpüleyenlerdir.

* Torpiller ihdas ederek onu kendisine kapıkulu edenlerdir.

* Öğretmenlerimizi kurda, kuşa kurban edenlerdir.

Bu gibi suratlar dombay (manda) derisi gibi bir deriyle çevrili çehrelerdir. Bir türlü kızarmak bilmez. Bunların içinde “öğretmen” vasfını taşıyanlar da vardır. Çalan, çırpan, hortumlayan ellerin oyuncağı olmuş sözüm ona “öğretmen”ler.

İçinde bulunduğumuz günlerde ülkeyi düşmanların eline peşkeş çekmek için kurulmuş/oluşturulmuş şer örgütlere baskınlar yapılıyor. Bunları kuran, yöneten ve yönlendirenlerin başında üniversite öğretmenlerinin varlığı dikkatimizi çekiyor. Düşünemeden edemiyoruz: Bu adamlar ülkemizdeki menfi mihrakların oluşumunda ilk, orta ve üniversite koridorlarından buralara taksimatlar yapılmaktadır.

“Devlet bunların gereğini yapsın” diyeceğiz ama, “ben devletim” diyenlerin durumunu da “Ergenekoncu”lara baktığımız zaman görüyoruz. Ne büyük facialar cereyan etmektedir.

Bunları da eğitmek lazım. Nasıl eğiteceksiniz? İnsanlarımıza daha ilkokulda din eğitimi vermekle bu bataklıklar kurutulabilir. İlk İslâmî eğitim ve öğretim mescidde başlamıştır. Mescidler edeb ve terbiyenin öğretildiği/öğrenildiği mübarek mekânlardır.

Kainatta herşey eğitime tâbidir.

Hayvanı eğitmezseniz vahşi olur.

Ağacı eğitmezseniz yabanî olur.

İnsanı eğitmezseniz (doğru eğitmezseniz)hırsız olur, câni olur, katil olur, devleti ve milleti hortumlayan azılı bir hortumcu olur. İnsanlara doğru yön göstererek topluma kazandırmalıyız.

İlim, inkârı vasıtada silah olarak kullanılmamalı/kullandırılmamalıdır. İnsanları eğitmezseniz, yaptığınız şey öğütmek olur. O zaman bostanlarımız korkuluktan geçilmez hale gelir.

Üniversitede hocamız Ömer Çam (Allah rahmet eylesin) bir dersde şu maddelerle öğretmenin vasıflarını o doyulmaz uslübu ile izah etmişti. Notlarımda beş madde ile beyan ettiğini okuduğum öğretmen vasıfları şunlardır:

1-Umumi ve meslekî kıyafeti.

2-Ruh ve beden sağlığı ve çalışma gücü.

3-Meslek ve talebe sevgisi.

4- İyi ahlâk, sağlam karakter ve dindarlık.

5-Sosyal olgunluk (içtimai mükellefiyet).

Gerçek öğretmenlere hürmet ve sevgilerimi arz ediyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mevlüt Özcan Arşivi