H.Celal Güzel

H.Celal Güzel

Alevi Açılımı ve Millî Birlik

Alevi Açılımı ve Millî Birlik

Atatürk ’ün, ‘Sınıfsız, imtiyazsız, kaynaşmış bir kitleyiz’ şeklindeki vecizesi üzerinde çok tartışılmıştır. Önce sosyalistler, bu sözün toplumdaki ‘sınıf gerçeği’ ni reddettiğini iddia etmişler; tek parti dikta rejiminden şikâyetçi olanlar da imtiyazlı bürokratik elitizmi göstererek bu tespite karşı çıkmışlardır. Lâkin, en fazla ‘kaynaşmış’ kelimesine tepki gösterilmiş; demokratlar, liberaller ve bunları istismar eden etnik ayrılıkçılık peşinde olanlar, bu kavramı, ‘asimilasyon’ (benzeştirme) ve ‘tek tip toplum yaratma’ olarak değerlendirmişlerdir.
Atatürk ’ün, her millî lider gibi, mümkün olduğu kadar kaynaşmış ve ihtilâfsız bir toplum arzu etmesini normal karşılamak ve o dönemdeki ‘millî devlet’ politikasının icabı olarak kabul
etmek gerekir. Ancak, ne yazık ki, özellikle Şeflik Devri ’ndeki faşizan yönetim ve toplum anlayışı, ‘tek tip toplum’ oluşturulması için dayatmalarda bulunmuş; ortaya da ‘kaynaşmış’
bir kitle değil ‘huzursuz toplum’ çıkmıştır.
***
Liberal geçinen marksist takıntılı bazı entel bozuntuları, yazılarımı hazmedemeyip arada
bir paçama saldırsalar da, bütün ömrünü demokrasi ve hürriyetler mücadelesine vakfetmiş ‘ciğerli’ bir aydın sıfatıyla, jakoben toplum mühendisliğine, tek tip toplum oluşturma gayretlerine ve her türlü asimilasyona karşı olduğumu altını çizerek belirtmek istiyorum.
Lâkin, ‘çok kültürlülük’ ve ‘çok renklilik’ konusunda ahkâm keserken, Türk toplumunda özellikle farklılıkları mübalağa ederek derinleştirmeyi, buna karşılık benzerlikler konusunda sessiz kalmayı, kasıtlı ve yanlış bir tutum olarak görüyorum.
Türkiye ’deki toplum yapısı, diğer birçok ülkelerle karşılaştırıldığında, bir hayli homojen (mütecanis) bir karakter arz eder. Halbuki yazılıp çizilenlere bakılırsa, toplumumuzun, birbirinden tamamen farklı kültürel özellikteki çok sayıda adacıklardan müteşekkil, tamamen heterojen ve dağınık özellikte olduğu zannedilecektir. Ne gariptir ki, sorumluluk mevkiindeki devlet adamlarımız bile, Türkiye ’de kırk çeşit etnik grubun bulunduğunu -Türkmen boylarını da ayrı ayrı sayarak- iftiharla ilân ederler.
Kültürel ve etnik farklılıklar zenginliktir. Tamam da, bir devlet ve millet bütünlüğü
içinde, insan hak ve hürriyetlerinin tam olarak teminat altında olduğu demokratik bir ülkede, millî birlik ve bütünlük içinde bir arada yaşamak da , en az bu zenginlikler kadar önemlidir.
Bizim sözde aydınların en büyük zevkleri ve meşgaleleri, dış faktörlerin de tesiriyle, Türkiye ’yi, bölük pörçük göstermeye çalışmak ve etnik,
dinî, mezhebî farklılıkları körüklemektir.
***
Hükûmet ’in Alevî açılımını değerlendirirken önce şu tespitte bulunmak istiyorum. Alevîler , hiçbir şekilde dinî, etnik ya da sosyal bir azınlık değildir. Alevîler Müslüman ’dır. Türkiye ’deki Alevîlik , İran ve Orta Doğu ’nun diğer bazı ülkelerindeki Şiî Mezhebi ’ne de dahil edilemez. Alevîler ’in yüzde 90’ından fazlası Türk/Türkmen Alevî ’dir; kalan yüzde 5-10’luk kısım da Kürt kardeşlerimizdir. Alevîlik , ayrı bir din veya mezhep değil, İslâmiyet ’in değişik bir yorumu, bir tarîk (yol), kültürel bir hayat tarzı ve anlayıştır.
Alevîlik hakkında yeterli bilgi olmadığı ve bilgisizlikten doğan yanlış değerlendirmeler yüzünden Alevîlerin , bir zamanlar dışlandıkları doğrudur. Hükûmet , değerli araştırmacı-yazar ve AK Parti milletvekili Reha Çamuroğlu ’nun da katkısıyla, geç kalarak da olsa Alevîlerin talepleri üzerinde durmuş ve üç noktada reform niteliğinde yeniliklere açık olduğunu ilân etmiştir.
Bunlardan, Alevîler ’in devlet içinde temsili için bizce en uygun yer Diyanet İşleri Başkanlığı ’dır. Başbakanlık ’ta veya Kültür ve Turizm Bakanlığı ’nda ikinci bir ‘Alevî Diyanet
İşleri’ nin kurulması mahzurlu olur.
Cemevleri ’nin ibadethane olarak tanınması, toplumda ihtilâflara sebep olur. Bunun yerine, Cemevleri ‘Kültür Evi’ olarak kabul edilebilir. Bu çerçevede Cemevlerinden elektrik ve su paraları alınmaz; ayrıca, dedeler de Kültür Bakanlığı görevlisi olarak maaş ya da ücret alabilirler.
En önemli açılım, zorunlu din ve ahlâk öğretimi derslerinin seçmeli hâle getirilmesidir. Bu derslerin müfredatı da diğer dinleri ve inanç kültürlerini ihtiva edecek şekilde değiştirilebilir. Ancak, bu durumda ayrıca, İslâmiyet ’in ve ibadetin öğretilebileceği Anayasa ’da da öngörülen ‘din eğitimi’ dersleri de seçmeli ders olarak konulmalıdır.
***
Her türlü demokratik ve hürriyetçi açılıma taraftarız. Yeter ki, bazı dış çevrelerin
farklılıkları bölünmüşlüğe taşımaya çalışan faaliyetlerini iyi takip edebilelim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
H.Celal Güzel Arşivi