Alevî zirvesi ve mecburî din dersi

Alevî zirvesi ve mecburî din dersi

Devlet Bakanı M. Sait Yazıcıoğlu başkanlığında, bir ay içinde bir "Alevî zirvesi" toplanacağı haber veriliyor. Demek ki hükümetin "Alevî açılımı"nın arkası geliyor.

Gündeme alınacak konuların başında ise cemevlerinin statüsü ile mecburî din dersleri sorunu olacak. Aşılması gereken engeller var. Bunların başında konunun fazlasıyla siyasîleşmesi geliyor. Alevî vatandaşlar genel eğilim olarak CHP'ye yakın duruyorlar. Siyasî kazanç her zaman sorunun çözümü ile elde edilmez. Alevî sorununun çözümüne yönelik adımların kestirmeden bir CHP-AK Parti tartışmasına dönüşme ihtimali kuvvetli. Alevî sorununun arkasındaki siyasî fon, karşılıklı güvenin oluşmasını engelliyor. AK Parti'nin Alevî açılımının mahallî seçim öncesine tesadüf etmesi de ilave bir zorluk getirecek.

Bu zorluklara, tersinden bir kolaylık gibi bakmak da mümkün. Alevî sorununun çözümünün AK Parti'ye oy getirmesi imkânsız. O zaman bu teşebbüsün siyasî yorumu şöyle olmalı: AK Parti CHP'ye dönüyor ve diyor ki: "Al gülünü, ver gülümü". CHP'nin vereceği "gül" ise şu anda açılımını sürdürdüğü "başörtüsü sorunu".

Siyasî rekabetin üzerinde yükseldiği temel siyasî değerler, aslında reel sorunların ifadesidir. Türkiye'nin tüketici laiklik tartışmalarının önemli bir kısmı gerçekte Alevî sorunundan ibaret. Alevîler, kendilerini Sünnî çoğunluk karşısında korumasız ve güvensiz hissettikleri için laiklik şemsiyesi altına sığınıyorlar. Böylece laiklik hukukî-anayasal bir prensip olmanın ötesine uzanıp siyasî bir değere dönüşüyor.

Sünnî çoğunluğun Aleviliğe dair kavramakta zorlandığı asıl konu inanç alanında. Alevîlik, Profesör Ahmet Yaşar Ocak'ın zengin çözümlemelerine göre bir heterodoksi. Sünnî inanç yüzyıllar boyu devlet desteği ve himayesinde bir ortodoksi olarak yerleşti. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın tartışılan statüsü çoğu zaman yanlış anlaşılıyor. Osmanlı Devleti'nden tevarüs ettiğimiz ve Diyanet İşleri'nin statüsü ile aynen sürdürdüğümüz din-devlet ilişkisi modeli, Sünnî inancın devlet desteği ile homojenliğini sürdürmesini ifade eder. Alevî inancı ise yüzyıllar boyu böyle bir merkezî örgütlenmeden mahrum olduğu için doğal olarak heterodoksiye eğilimli.

Anayasa emri olarak verilen mecburî din derslerinin Sünnî İslâm inancını aktardığı hükmü doğru. Ancak Alevilerin fark etmesi gereken çok önemli bir ayrıntı var. Sünnî vatandaşlar dinlerini bu dersler aracılığıyla öğrenmiyorlar. Ampirik araştırmalar bu oranın % 5'in altında, çok önemsiz bir düzeyde olduğunu gösteriyor. Mecburî din dersleri Sünnî ortodoksiyi sürdürdüğü için çok önemli. Aslında bu tespit, mecburî din dersleri sorununun kolay çözüleceğine işaret ediyor. Çözüm ise aynı görevi üstlenecek bir alternatifin olması. Alevîler unutmamalı: Türkiye'de din eğitimi devlet tekelinde. Devletin verdiği din eğitimine sınırlama getirdiğiniz zaman, talebi karşılayacak alternatifler oluşturulmalı.

Toplumun geneli için tablo olumlu. Alevîlerin taleplerine Sünnî çoğunluk sempati gösteriyor. İklim bu kronik sorunun çözümü için çok elverişli. Alevîlerin de bu havaya katkıda bulunmaları lâzım. Alevî olmayanların Alevî inancı hakkında hüküm vermeleri ve kendi içindeki farklılıklara işaret etmeleri doğru bir yaklaşım değil. Ama Alevî toplumu içindeki siyasî ayrışmalara, bu sorunun çözümü önünde engel olduğu için itiraz edebiliriz. Alevî-Bektaşî kültürüne en büyük katkıda bulunanların başında Reha Çamuroğlu geliyor. Alevîliği ve Bektaşîliği anlatan, üstelik sevdiren en derli toplu eserler onun kaleminden çıkma. Bugün süren açılımın bir siyasetçi olarak mimarı da o. Bu kadar yapıcı roller üstlenen bir söz ve siyaset ustasını karşısına alanların hesabı sorun çözmek olamaz. Yüzyılların katmerleştirdiği bir sorunu çözmeye hazırlanıyoruz. Dikkat, özen, saygı, hoşgörü ve empati gibi kavramlara ihtiyacımız var.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi