Muhsin Meriç

Muhsin Meriç

“Yalanlar Üstüne” ve mahzun gönüllere neşe serpen adam...

“Yalanlar Üstüne” ve mahzun gönüllere neşe serpen adam...

“Cesarete Arap liderleri değil, Washington’un en güçlü müttefiki olduğu halde Erdoğan sahiptir” diyen El Kuds El Arabi gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdulbari Atwan, Cuma günkü yazısında Davos hâdisesini şöyle değerlendirdi: “Türkiye Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın İbrani devleti cumhurbaşkanı Şimon Peres’in Gazze’ye yönelik saldırıları etrafındaki yalanlarına cevap verirken kendisine izin verilmemesi sebebiyle Davos Ekonomik Forumu faaliyetleri çerçevesinde yapılan panelden çekilmesi, bizim için sürpriz olmadı. Asıl sürpriz, Arap Birliği Genel Sekreteri Amr Musa’nın Peres’in oturduğu platformda kalması ve karşı çıkıp yalanlarını ifşa etmemesidir.”
Arap lider Amr Musa’nın Davos’ta “Çıkayım mı, kalayım mı? Oturayım mı, kalkayım mı?” tavrı, çoğu İslâm ülkesinin de resmidir esasında. Omurgasız, kendi içinde nizâlar yaşayan, hazîn duruş sahibi liderlerin resmi bu... Halkların vicdanlarına tercüman olamayan liderler, sadece İslâm dünyasının değil, insanlığın da en büyük belâsı.
Başbakan Erdoğan ise özellikle son tavrıyla; milletiyle, İslâm ülkelerinin halklarıyla aynı istikamette tepki vermiş, hakîkaten sessiz yığınların sesi olabilmiştir. Onun için bu ‘isâbetli adım’, yapılan bütün mitinglerden, gösterilerden, yürüyüşlerden daha etkili ve işgalcilere atılan onlarca füze ve mermiden daha ‘can yakıcı’ olabilmiştir.
Davos hâdisesinin bir diğer yönü ise şudur: İslâm dünyası ‘temsil’ sorununu, kısa bir süre için bile olsa çözdüğünde nasıl büyük fütûhatlara ve hayırlara vesile olacağı açıkça görülmüştür. Son yıllarda İslâm âlemi bu kadar doğru ve güçlü bir ses tarafından hiç ‘temsil’ edilememişti.
Mahzun gönüllere neş’e serpen Başbakan Erdoğan’ın târihî ve cesur tavrı takdir edildiği gibi, çok da iyi tahlil edilip değerlendirilmeli, gerekleri tespit edilmelidir.
Zira bu hâdise Türkiye ve İslâm dünyası için yeni bir milât olabilir.
“Olabilir” diyorum, çünkü zaten Türkiye’nin tarihi ve kültürel etki alanında bu hâdise Türkiye’nin varolan ‘lider ülke’ vasfını perçinlemiş, dış politikada elini hiç olmadığı kadar güçlendirmiştir.
Ancak memleket içindeki “yalanlar üstüne” inşâ edilen ve son dönemde bir kısmı tasfiye edilen karanlık ve gayr-ı meşrû yapılanmaların, kendi vatandaşını “öldürmeyi çok iyi bilen” ve fakat bir o kadar da pişkin gizli bozguncu komitelerin ortaya çıkartılıp temizlenmemesi ve devletin tüm kir ve günahlarından arındırılmaması hâlinde rüyamız kâbusa dönüşebilir.
Böyle bir duruma ihtimal vermiyorum.
Fakat meselenin çetin bir mücadele ve kıldan ince, kılıçtan keskin bir yolda yürürken gösterilecek ihtiyatı gerektirdiği de ortada.
Dışarıda ‘monşer’ tasallutundan kurtulmuş şahsiyetli bir hâriciye siyaseti, içeride de ‘aynı kafa’nın yerli benzerlerinin hâkim olduğu ‘derin odak’lardan arınmış, ‘şefkatli ve âdil’ bir dâhiliye siyasetiyle birleştirilebilirse, ancak o zaman daha güçlü bir sesle “yeni bir devir başladı” diyebiliriz.
Vakit, bunun için herkesin, tüm kesimlerin üzerine düşeni yapma vaktidir.
Davos’ta Başbakan Erdoğan’ı çileden çıkartan, Harputlu Ermeni bir âilenin çocuğu olan İsrail yanlısı Washington Post yazarı David Ignatius, filme de uyarlanan, 11 Eylül sonrası dönemle ilgili ABD tutumunu yansıtan, Ortadoğu’daki istihbarat oyunlarını anlattığı ve CIA’nın ‘terörizmle mücadele’ amacının felsefesini tasvir ettiği “Yalanlar Üstüne” (Body of Lies) kitabından sonra, son ‘atış’ını, ‘yalanlar üstüne’ kurulan İsrail’in eli kanı katillerinden Peres’i savunmak için yaptı!
Şer ve şerir bu ‘son atış’ nice hayır ve hayırlıların da bilinmesine vesîle oldu.
İşin asıl hazin ve tiksinti veren tarafı ise Ignatius’un Türkiye’deki kopyalarının birkaç gündür aynı ağızla yalanlar üstüne yalanlar uydurarak diplomasi havariliğine, siyaset kompetanlığına soyunmaları. A.Turan Alkan dün Zaman’da haklı olarak soruyordu: “Bazen düşünüyorum, ‘yahu bir kısım medya, sakın ABD’nin, Yahudi lobisinin, şunun, bunun firması olmasın?’ ”
Ezcümle, “Mahzun gönüllere neş’e serpen adam”, sadece Peres’i tokatlamakla kalmadı, tokatlanacak olanları da deşifre etti!
Bu günleri gösteren Yüce Yaratıcı’ya sonsuz şükürler olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Muhsin Meriç Arşivi