Metin Hasırcı

Metin Hasırcı

1428. Ramazan’a girerken

1428. Ramazan’a girerken

Bilindiği gibi; Ramazan orucu Hicret-i Nebevî’nin 18. ayında Allah (c.c) tarafından emrolundu. 1430. hicri yıl içinde olduğumuzdan Cuma günü idrâk edeceğimiz Ramazan-ı Şerif 1428. olacak. Cenab-ı Hakk bu bereket ve mağfiret ayını bütün insanlığa huzur ve Allah (c.c)’ın hidayete yapışmasına vesile eylesin. Tutulacak oruçları kabul, yapılacak ibadetleri makbul ve mergup eylesin. Büyük milletimizi, içinden geçmekte olduğu çok çetin günlerin sıkıntılarından, olumsuz sonuçlarından muhafaza buyursun.
Zaman ayrılık zamanı değil, zaman tam tersine Siyonist ve Evangelist hristiyan işbirliğinin dünyayı taşımak istedikleri Melhame-i Kübradan (kanlı savaşlardan) uzak kalabilmek şuûrunu nâsip ve buna bağlı olarak tüm islâm âleminin kucaklaşmasını, ittihat etmeyi gerçekleştirmesini müyesser eylesin.
Sovyet blokunun 1989’larda çökmesindeki yapay oluşum sevinçten olmalı ki insanların pek dikkatini çekmedi. Siyonistliğin yeryüzü tanrılarının, 5767 senedir bir plan ve program dahilinde esas gayeleri olan Dünya Yahudi Krallığının gerçekleşmesinin yol haritası olan 1897 Bazel konvansiyonunun ortaya koyduğu 24 maddeden müteşekkil Siyon Protokollerinin öngördüklerini hayata geçirmeye devam etmekte oldukları izahtan varestedir. İnsanımız, bu ana plânı zaman zaman kaale almadan gelişen olaylar üzerinde kafa patlatıyor, ancak vardığı sonuçlarda yanılmalara mâruz kalıyor. Bunun nedeni ise, bir mânada temelsiz bina yapmaya kalkışılması gibidir. Hiç bir vak’a tesadüfen olmuyor. Nitekim iki dünya savaşının da, Avrupa mâliyesini ele geçirmiş bulunan yahudileri, muharref tevratın içinde yer alan Arz-ı Mevûd’a yâni güya tanrının vaad ettiği topraklara gönderip orada arzu ve sözde tanrının emriyle kurması gayesi hâline gelmiş devleti inşaası ve bu arada da Avrupa kıtasının gayri yahudilerinin, Avrupa ahalisinin üzerlerinde kurmağa muvaffak olduğu mâli sömürüden kurtulabilme harekâtı olduğu en azından bizim ülkemizde Cevat Rıfat Atilhan merhum tarafından taa 1945’lerde söylenip yazılırken, işin o zâtın anlattığı gibi kabulü 1973’leri beklemeyi getirmiştir. Daha mukni yâni ikna edici eserler yanında Milli Görüş siyaset manifestosu içinde yer alan ve siyonist te’sire dikkat çeken ifadeler, siyonizmin, masonluğun menfiiliğine inananların sayısını haylice arttırmış olsa da, teşkilatlanmış insanların beş yüz kişisinin, milyonlarca insanı yönetebileceği realitesinden hareketle bu zihniyetin, millet ve o milletin dini olan islâmın hakkından gelebilmek için mukavemete ve de saldırılarına sinsice olsun, alenen olsun devam ettiği ortadadır.
Muhterem okurlarım; bâzı hususlar beş senede bir, bâzıları on senede bir dile getirilmekten vazgeçilmemelidir. Misal olarak, 1. Dünya Harbi’ni, ondan önceki Balkan Harbi’ni, dedelerimizin bize yaşayacak bir vatan bırakmak için yaptıkları fedakârlığın sonucunda ortaya çıkardıkları Mücadele-i Milliyeyi her dem tâze tutmalıyız ve bunları yâd etmekten, minnetlerimizi sunmaktan vazgeçmemeliyiz. 1940’lı yıllarda, Bayezid’de Taç kapısında eskimez harflerle Dâiret’ül Umûr-u Askeriye yazan (Askerlik İşleri Dâiresi yâni Harbiye Nezareti) binası önünde Ali Haydar (Yuluğ) Havuzu başında pırıl pırıl lacivert elbiselerini lâbis (giymiş) olarak davul ve zurna eşliğinde folklorumuzun bütün oyunlarını havuzun içindeki dev fıskiyelerin renkli sularının suratlara serinlikle çarpan zerreciklerini teriyle birleştiren manzarasını unutmak kabil mi? Bugünkü dağa çıkmış, ayrılıkçılık yapma yanlışına düşmüş gençlerin dedelerinin, evvelâ islâma ve devlete bağlılığı 1955 sonrasında Bayezid meydanını bir çarpışma alanına çevirircesine yapılan tadilat, Ali Haydar Bey havuzunu kaldırdığında sanki, fırkalara bölünecek gençliğimizi birbirlerinin hayatına kast edecek hunharlığa taşımanın alt yapısı hazırlanmıştı.
1954’den sonra vücud bulan Kıbrıs Adasındaki Yunanlılar ile Kıbrıs’da mütemekkin Rumların ingiliz idaresine isyan bayrağı çekerken, dindaş ve soydaşlarımıza tatbik etmeğe çalıştıkları tedhiş ve sindirme, dövmek gibi eylemler elbette Anavatan Türkiye’de büyük nefretlerle karşılanıyordu. 1955/6-7/Eylül’ünde meydana gelen yağma ve yıkma harekâtının sonucunda gayrimüslimlerin uğradıkları zararları aşırı şekilde şişirip bildirmelerinin bunları ödeyecek olan milletimize büyük bir masraf kapısı açtığı hatırdan çıkarılmamalıdır. Nitekim, 1958 yılına geldiğimizde 280 krş olan 1 dolar, 900 krş’a çıkmak suretiyle müthiş bir devalüasyonla karşı karşıya kalındığında, Türkiye ABD’nin soğuk muamelesine ve birtakım taleplerinin kabul görmediğini fark ettiğinde, Demirperde lakaplı Rusya cânibine eğilim gösterdiğinde, 27/Mayıs ihtilâli vücut buldu. 27/Mayıs’ın getirdiği tedbirlerden birisiyle, 55 Ağa adıyla ileri gelen Kürt ailelerinin büyükleri ülkenin çeşitli vilayetlerinde ikamete mecbur kılındı. Bu da Kürt ahalinin bir bölümünde gayrimemnunluk meydana getirdi. Elbette gerek müslümanlıklarından gerekse akrabalıkları yüzünden ve de aşiret olmanın verdiği dayanışmanın gereğinde hürmetârı olduğu eşhasın böyle mağduriyetlere duçar edilmesi tabii ki farklı ve yapılana itiraz edilmeğe sebeb teşkil etti. Bütün bunların zaman içinde Kürtlere farklı bir bakış açısı uygulandığı hissolunurken, dış düşman ajanları bölgede hazırlık çalışmaları yürütme istikametinde yol almaya başladılar. Gerek Güney ve Güneydoğu bölgesinin islamiyete merbutiyeti kuvvetli olduğundan, 1969 Milli Nizam harekâtı tasvip gördü. 1973 seçimleri ise bölgede hayli sayıda gerek tarikat, gerek aşiret bazında destekler ile bölgede mitingler yapabildi. Toplamda 48 olmak üzere, Mardin’den 3, Erzurum’dan 3, Maraş’tan 3 milletvekili çıkarabilen MSP, Kıbrıs zaferindeki çok olumlu rolü ve pek büyük bir genel af yapmış olmasına rağmen 1977 seçimlerinde 24 milletvekiline düşmek durumuyla karşılaştı.
Daha sonraki yıllarda bölgede birçok belediye başkanlığını aldı. Hele 1994 sonrasında sadece merkezi iktidarda değil, belediye başkanlıklarında da iktidar oldu. Bugün o belediyelerden haylicesi DTP’de bulunmaktadır. MSP ve Refah Partileri oralarda belediyeleri kazanırken, Kürtçülük yapmadı. İslam ve adalet söylemleri, sanayi hamlesi ve bölgede istihdam meydana koyacak projeler ürettiklerinden dolayı ahalice iktidara getirilmişti.
Şunu da ilâve etmek isterim ki; 1991 seçimleri esnasında RP/MHP ve Islahatçı Demokrat Parti ile yapılan ittifak, bölgenin ahalisinin ittifak listesine rey vermekten uzak kalmasını getirdi. Eğer o ittifak yapılmasaydı Milli Görüş Kürtçü damgası yemekten kendini kurtaramazdı. Muhterem Erbakan ve arkadaşları bu ittifaka evet demek suretiyle milli görüşün milletin kendisinin görüşü olduğunu da ortaya koymuş oluyordu.
Netice olarak, Siyonizm ve ABD ile AB islâm aleminin üzerine saldırmanın ilk hamlelerini ortaya koymuştur. Kürt kardeşlerimizin çok çok büyük kısmının ayrılık diye bir maksat taşımadığını düşünmek istiyorum. Elbette ki, her toplumun içinde riyaset ve yönetmek isteyenler olur. Onlarla devlet baş eder. Yeter ki, bin yıllık bağımız bu fitne fesatla ortadan kalkmasın. Fiemanillah.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Metin Hasırcı Arşivi