Muhsin Meriç

Muhsin Meriç

İKT: 40 yaşında bir ‘dev’

İKT: 40 yaşında bir ‘dev’

Birleşmiş Milletler (BM)’nin 64. Genel Kurulu New York’ta devam ederken, BM’den sonra ikinci büyük uluslararası teşkilat olan İslâm Konferansı Teşkilatı (İKT) 25 Eylül günü 40. kuruluş yılına ulaştı.
Fanatik bir Yahudi’nin Mescid-i Aksa’ya yönelik bir saldırısı sonucu, 1969’un 25 Eylül’ünde kurulan İKT, bugün 57 üyesi ve pek çok alt kurumu ile devasa bir yapı haline geldi.
Ancak nasıl ki bugün, BM, kuruluş dönemi olan (Ekim 1945) İkinci Dünya Savaşı sonrasının izlerini hâlâ üzerinde taşıyor ve bugünün şartlarına uyum sağlamakta zorlanıyor ve fonksiyonları tartışılıyorsa, aynı şekilde, İKT de kuruluş döneminin izlerini taşımakta ve üyelerinin toplam gücüne oranla çok daha az etkin ve fonksiyonel olmayan bir görüntü sergilemektedir.
20. yüzyılı dört çeyreğe böldüğümüz takdirde, üçüncü çeyrek olan II. Dünya Savaşı sonrası dönem (1945-1975), başta Pakistan olmak üzere pek çok İslâm ülkesinin bağımsızlıklarını kazanıp ulus-devletler haline gelmeye başladığı dönem olarak ve Batı’nın İslâm ülkelerine karşı çifte standartlarının da ortaya çıktığı bir devir olarak telakki edilebilir.
Keşmir, Filistin, Doğu Timor, Kıbrıs, Mindanao gibi meselelesin ortaya çıkması ile İslâm dünyasında Batılı ülkelere karşı bir tepki oluşmuş ve bu atmosferde Filistin sorunu vesilesiyle İKT kurulmuştur.
Fas’ın Rabat şehrinde kurulan İKT, hâlen ‘konferans’ olarak isimlendirilmekte ve kuruluş gayesi olan Kudüs’ün statüsü elân belirsizliğini korumaktadır.
Mescid-i Aksa’ya yönelik bir saldırıya tepki olarak kurulan İKT, şu gün hâlâ bu tepkisel/reaktif/reaksiyoner tavrından aksiyoner/proaktif bir politika geliştirme sürecine geçebilmiş değildir.
Bununla birlikte, üyelerinin çok farklı rejimlere sahip olması, özellikle Soğuk Savaş sırasında farklı paktlara angaje olmuş olmaları gerçekte sahip olduğu potansiyelin harekete geçmesine mani olmuş, üyeler arasındaki ihtilafların giderilmesi veya ittifaklar kurulmasından çok, İKT, dış dünyaya karşı tepki geliştirmekte kısmen başarılı olmuş denilebilir. Yalnız, İKT’nin alt kurumları üyeleri arasında sınırlı da olsa yatay bir ilişki zemini oluşturmuştur.
Geldiğimiz noktada, Soğuk Savaş sonrasında ve bilhassa 11 Eylül sürecinde İKT’nin önemi daha da artmış, çok kutuplu yapıda bir ‘medeniyet ekseni’ olarak yeniden organize olma şansı elde edilmiştir.
Bu anlamda geçtiğimiz yıllarda Teşkilat’ın yapısı ve geleceği ile ilgili yapılan toplantılar ümit verici olmakla birlikte henüz somut bir adım atılamamıştır.
2003’te Malezya’nın başkanlık sürecinin başlaması ve Genel Sekreterliğin Türkiye’den Prof. Ekmeleddin İhsanoğlu tarafından yürütülmesi bu kritik dönemde önemli bir fırsattır.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu “Stratejik Derinlik” kitabında “İKÖ’nün Geleceği ve Reorganizasyonu” başlıklı bölümde öncelikle İKÖ’nün bir zihniyet değişimine ihtiyaç duyduğunu, inisiyatif kullanabilen aktif bir yapıya geçmesi için kuruluş dönemi psikolojisinden kurtulması gerektiğinin altını çizer. Bunun için de kuvvetli bir kurum yapılanmasının zorunlu olduğuna ve meselâ Genel Sekreter seçiminde uygulanan ve üye ülkelerin Asya, Afrika ve Arap ülkeleri olarak üçlü bir tasnife tabi tutulmasının çarpıklığına dikkat çeker. Bu tasnif hem makul değildir, çünkü ikisi coğrafi diğeri etnik bir tanımlamadır, hem de değişen zamanın şartlarına uymamaktadır. Davutoğlu’nun burada dikkat çektiği nokta temsil sorunu zaafıdır. Teşkilatın bir diğer zaaf noktası ise, ortak karar alma mekanizmalarının zayıflığı ve ortak politika üretme sisteminin olmayışıdır. Davutoğlu’na göre bunun giderilmesi için uluslar arası örgütler tahlil edilmeli ve İKT’nin yeniden yapılanmasında buna göre etkin mekanizmalar tesis ve ihdas edilmelidir.
40. yılında İKT’nin başta ismi ve kuruluş anlaşması/tüzüğü olmak üzere yapısı ve organları zamanın şartlarına uygun olarak yeniden gözden geçirilmelidir. Demografik değişimlerden dolayı tarihte ilk defa Batılı ülkelerde ciddi potansiyel nüfuslarla bulunan Müslümanların haklarının savunulmasından İslâm dünyasındaki çatışma bölgeleri ve sorunlu sahalara müdahalede İKT’nin daha etkin ve ortak politika üretebilmesi için sivil inisiyatiflerle bu ittifak örgütünün tabandan kuvvet bulması sağlanmalıdır. İKT Barış Gücü bir an evvel oluşturulmalı ve İslam Dünyasındaki problem bölgelerine âcilen müdahale edilmelidir.
Ümidimiz önümüzdeki yıllarda bu ittifak teşkilatının beklenen hüviyetine kavuşmasıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Muhsin Meriç Arşivi