Metin Hasırcı

Metin Hasırcı

Sene’lerin hayr olması dileğiyle

Sene’lerin hayr olması dileğiyle

Hemen aşağıdaki tırnak içinde yer alan yazının tamamı içinde bir jeep resmi var. Arabadan pek fazla anlamam resimdeki araba jeep olmayabilir de o zaman da küçük bir kamyonet diyebilir miyim? Bilmem neyse dediğimi farz edin. Evet kamyonette karar kıldım. Direksiyonda şoför flu bir şekilde görülüyor yanında oturan ile yan yana. Arabanın üstü açık bölümünde Sayın Ahmedi Nejat bir arkalıksız sandalye de oturuyor sol eli arabanın enlemesine bölümünde yatay bir tutamağı kavramış şekilde sağ eli de ağzıyla beyan buyurduğu ifade neyse o kelimeyi güçlendiren bir vücud dilini andırıyor. Hemen sayın Ahmedi Nejad'ın arkasında olmak üzere sağ ve solunda iki kişi daha var birer elleriyle arabanın yan kasasına tutunmuşlar. Diğer elleri diz kapağı ile kasıkları arasında baldırlarının üzerinde sabit olarak duruyor. Şunu söyleyebiliriz ki, Sayın Ahmedi Nejad, Allah saklasın bir suikast teşebbüsünde yanındakilerden bir yardım alamaz durumda bana göre.. Şimdi resmi târif etmemizin sebebine gelelim: Efendim, arabi veya farisi harflerle yazılmış plaka da, Tahran-4/ 9 bin 571 yazıyor. Aracın önüne çıkmış bulunan bir bayan dar bir pantolon ve vücuda sımsıkı yapışmış uzun kollu bir bluzla ve bluzun pantol üstüne dökülen uçları ince belli, geniş kalçalarıyla mevzûn bir vücudun sahibi olduğunu adetâ haykırıyor. Resme eğer biraz sağ zaviyeden bakarsanız ise, Şûle hanım modeli zevkle beğenilen başörtüsünün kenarından isyanını belirten saçları kulak ile alnı arasından dışarı fırlamış bir hali gösterirken, bayan sırtına çaprazvari astığı çantasıyla dikkat çekerken, bir de baktım ki, Sayın C.başkanı Ahmed Nejad'a sağ elinin orta parmağı ile Şark âleminin ne erkek ne kadının literatüründe olmayan bir işaretle arabaya da neredeyse dokunacak yakınlıktaki duruşuyla protestosunu belirtiyor. Resmin yazısı da şöyle: "Aşağıdaki fotoğraf, yılın değil de, acaba yüzyılın fotoğrafı mıdır?!! Sanırım aynı zamanda, bu tepkinin ancak bir ‘kadın cesareti’ ile gerçekleşebileceğini de göstermekte." Bu resmi email hâline getiren grup da emaile ana başlık olarak: "Bizim demokrat başbakan kendi inip döverdi" şeklinde lejand çekmişler. Biz de yumruk yiyen başbakanlar görülmüştür. Böyle talihsizliklere Sayın Demirel ve Sayın Yılmaz muhatap olmuşlardır. Ancak hiçbir başbakanımızın kadın tokatladığı görülmemiştir. Sayın Tayyib'e böyle bir espriyle yaklaşmayı hiç doğru bulmadığımı söylemeliyim. A/dan /Z'ye kadar siyasetini tasvip etmiyorum. Ancak buna da asla razı olamam. Bir ara bir İstanbul milletvekili yaptığı kişi rahatsızlığı üzerinden siyaset yapmağa kalkıştığında bir Müslüman olarak o zata tavsiyelerimizi yaptık. Son derece medeni bir mükalemeden sonra meseleyi kapattık. Fakat siz değerli okurlarıma önce soruyorum ülkemizde ilk başvekil unvanı ile sadarete gelen zat kimdir desem her halde bilirsiniz. Söz konusu başvekil unvanlı Ahmed Vefik Paşa makamı sadarete geldiği 1878 Şubat'ının son günlerine doğru Rumelihisar'ındaki köşkünden makam-ı sadarete paytonuyla giderken, Beşiktaş'dan geçer ve burada Pangaltı'da 400/500 kadar Ermeni kopilinin nümayiş yaptığına dâir bilgi ulaşır. Başvekil derhal arabacıyı Pangaltı'ya yönlendirir. Bahse konu yere geldiğinde bakar ki, topluluk gâyet hareketli ve etrafa korku ve dehşet saçıyor. Paytonu durdurtur. Arabadan indiğinde bastonunu omuzunun gerisine kadar kaldırıp bir kaplan çevikliğiyle kalabalığın üstüne doğru adetâ kopar. Bir atmacanın, bir kartalın kanatlarını açıp hasmına saldırışına benzeyen o muhteşem cesaretli tavır meydana açılan sokaklara Ermenilerin, arkalarına bakmadan ayaklarının bütün hızıyla sadrazamdan kaçtıkları görülür. Evet, ilk başvekil adam kovalamıştır. Yetiştiğinin sırtına da bastonun acısını duyuracak şidette de vurmuştur amma onun bastonu, bir bayanın sırtına vurmayacak kadar centilmen bir zata ait olduğunu hatırlayalım.
Efendim; geçtiğimiz hafta yazımızda bize ayrılan yere sığamamışız. Kıbrıs'taki 1963 Noel Katliamının 46 yıldönümüyle ilgili yazımız, bu haftaya kaldı. Yeni Miladi senenin, Hicri 1431 senesinin akabinde gelmesi her iki seneye ait günlerin her birimize hayra motor olmayı, şerre fren olmayı sağlayan feraseti ve basireti ulaştırmaya vesile olsun diyorum ve de geçen haftadan kalan bölümü sunuyorum efendim.
CKM'DE KIBRIS ŞEHİDLERİNİ YÂD ETTİK
(Geçen haftadan sütuna sığmayan bölüm)
Muhterem büyüğüm, Adalet eski bakanı İsmail Müftüoğlu, Vezir Mehmet Başar ve bendeniz Caddebostan Kültür Merkezi’nde Kıbrıs Kültür Merkezi’nin ve TESUD'un tertiplediği, Kıbrıs'da Kanlı Noel 1963 katliamının şehidlerinin 46. senei devriyesi için bine yakın katılımla o günleri yaşayan ve insan üstü gayretlerle mazlumların, yaralı ve şehidlerin hizmetine hasbetenlillah koşmuş bulunan, 1963/21/Aralık'da başlamış olan katliamın içinde mücadele veren Ayten Berkalp, Dr. Zehra Bilge Eray Hanımefendilerin adetâ o acı günleri yaşayarak anlatımlarını dinledikten sonra sıra Kıbrıs TMT'den, Dr. Metin Aybars ile Ahmet Zeki Bulunç adlı bir B.elçi şimdilerde öğretim üyeliği görevinde olan çok dinç görünümlü zat, 1963 olayları esnasında fakülte talebesi amma, Kıbrıs'taki can pazarına, can kurtarmaya ecdadımıza layik bir kararlılıkla Türkiye'den koşmuşlar. Sayın Bulunç, anlattığı her bir arkadaşının şahadetini söylerken adetâ kahroluyordu kederinden.
E. Albay Erol Hatunoğlu Beyefendinin mikrofona davet ettiği Cumhur Evcil Paşa konuşmasına: "Biz askerler; Kıbrıs Barış Harekâtını yapan hükümet ve meclise Gâzi diyoruz." Dedikten sonra 2002'den beri tertipledikleri Kıbrıs'la ilgili her toplantılara alaka gösteren Adalet eski bakanımız İsmail Müftüoğlu Beyefendiye ve de toplantıya gelmeyi prensip edinen bu seferkinden evvelkilere katılan, CHP milletvekili Ali Topuz Beyefendinin son anda rahatsızlandığını ve bunu bir mesajla ilettiğini ifade ederken Ali Topuz Bey'in, eğer o hükümet istifa etmemiş olsaydı, bugün önümüzde bir Kıbrıs meselesi olmayacaktı ifadesini de okuyan Evcil Paşa daha sonra bu iki bakanı, Gâzi Bakanlarım demek suretiyle selamladı. Programın sonuna doğru söz verilen İsmail Müftüoğlu Beyefendi, konuşmacıların koalisyon ortağı MSP'ni yâni Milli Görüş’ün anımsanmamasının büyük bir eksiklik olduğunu ifade ederek, özetlersek eğer Milli Görüş o kabinede bulunmasaydı, olacak olan evvelkiler gibi çıkarmanın yapılamayacağı idi. Enteresandır, bir B.elçi emeklisi dış işlerinde 41 yıl bulunduğunu ve bunun kısm-ı âzamının Kıbrıs masasında geçtiğini ifade etmesine rağmen hâtta Fatin Rüştü Zorlu ve Adnan Menderes'i haklı olarak rahmet ve minnetle anarken, Milli Görüş ve MSP'yi anmaması bence talihsizlikti. Hele yanında oturmakta olan İsmail Bey'in, Sayın Güneş'i istifa etmekten silah zoruyla vazgeçirmiş olduğundan habersizliği daha da şaşırtıcıydı. Şehidlerimizi rahmetle anıyoruz.
Cuma akşamı Gazi Osman Paşa Anadolu gençlik teşkilatıyla gerek Kıbrıs’la ilgili gerekse Mehmed Âkif Bey ile alakalı bir saati aşan bir sohbet gerçekleştirdik. Her biri sohbeti can kulağıyla dinledi. Onların bu hâli bizim performansımıza çok olumlu etki yaptı. Ayrılırken anlatan da dinleyen de memnun kaldık. Pazar sabahı ise, Sancaktepe İlçemizin merkezindeki kahvaltıya fakiri de dâvet etmiş olduklarından icabet ettik. Gayet samimi geçen yemek akabinde bir çift kelâm edip, Nevzat Bakır Hocamın, Küçük Çekmece Anadolu Gençliğimim Âkif Bey'i anma konferansının hatibi olduğumdan eve geçip beni almalarını bekledim. Saat 13.30'da Zekeriya Ekşi ve Ekrem Bey kardeşimiz beni aldıkları gibi Küçük Çekmeceye 38 dakikada yetiştirdiler. iki saate yakın konferanstan sonra Nevzat Bakır Hocam, Zekeriya Ekşi ve Mustafa Kara üç yıl evvel pek nefis kelle paça çorbası içtiğimiz ve elan o lezzeti devam ettiren Meşhur Ataköy Dürümcüsü Mehmed Bey ve kardeşlerinin dükkânında o lezzeti bir daha tattık. Tatlı olarak gelen Künefe, İskenderun'u aratmadı. (Adres: Başbakanlık konutları 2.Etap karşısı İkitelli/İst.) Fiemanillah.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Metin Hasırcı Arşivi