Metin Hasırcı

Metin Hasırcı

Merhamet üzerine tespitler ve çareler

Merhamet üzerine tespitler ve çareler

“Balyoz partisi” ifadesini kullanmış Atila Özdür ağabeyim. Bu ifade, adamları sarakaya alış gibi görünse de daha sonraki satırlarında ekonomimizin bağımsızlığı hususunda, ülkenin yapması gerekenin, bütün özelleştirdiklerini millileştirmek ve ülke yayımladığı bir memorandumla millileştirilen müesseselerden doğan borçları, müesseselerin çalıştırılması, istihdamın çok ama çok yükseltilmesi, üretimin de paralel olarak ziyadeleşmesi, ekonominin emir altından kurtulmasının yegâne çaresi gibi görülüyor. Sen kalk, tütünün ekimini yasakla, sonra da depoda oturup maaş alıyorlar diye adamlara posta koy. Hele bir bakanın; “Hükümetin bir hatası var, o da merhametli olması” demesi yok mu?
Târihimize göz attığımızda evvelâ Hz. Osman (r.a)’la başlayalım, Hz. Ali (K.V), Hasan ve Hüseyin’i yanına muhafız göndereceğini söylediğinde, Hz. Osman (r.a) “müslüman kanı dökülmesine asla râzı olmam” demesi, merhametin insan ölçüsü içinde kendini fedâ eden zirvesidir ve Hz. Osman (r.a) böyle yaparak en yüce rütbelerden şehadete yüksek merhametiyle ulaşabilmiştir. O merhamet deryası ne muhteşem mânalar taşımaktadır.
Oradan geçelim Sultan Abdülhamid’in, Selanik’ten getirilen Harekat ordusunu, geldiği yere kadar geri kovalayacak bir kuvvet çıkaralım teklifinde bulunan Tüfekçibaşı Tâhir Paşayı bu teklifinden dolayı geri çeviren Sultan Abdülhamid-i Sâni’nin de “Ben asla müslüman kanı dökülmesine râzı olamam” diyerek cevap verdiği mâlumdur. Elbette ki, Tahir Paşa merhumun yaptığı teklifin ne kadar tatbiki kâbildi? Bu sorunun cevabı da ayrıca tartışılır. Ancak görülen “Merhamet etmeyen, merhamet göremez” ifadatını küçümsememek gerekir. Nitekim Sultan 2. Abdülhamid, Yıldız Sarayı’nın bütün kapılarını açtırıp, saray mensuplarını hâlas etmesi yüce bir merhametin eseri değil midir? Allah (c.c) bu koca halifeyi 32 yıl, 7ay, 27 gün Panislâmist bir anlayış sahibi olarak muktedirâne iktidarının sonunda ikbâl koltuğundan idbâr sandalyesine düşmesine müsaade etmiyerek emsalsiz merhametiyle hıfz eylemedi mi? Yıllar sonra onu seven kişiler dahi “Bu kadar merhametten maraz doğar” demediler mi?
Ya aç kalmasına rağmen, 350 milyon islâm âleminin başı iken, asker sigarasıyla tiryakiliğini gidermeğe çalışan Sultan oğlu Sultan hazreti Vahideddin Hân son nefesini verene kadar müvekkili olduğu halifeliği amcazadesiyle bile paylaşmayarak nezdinde tutup müessesenin yaşadıkça istismarına müsaade etmemesi islâm ve müslümana gösterdiği büyük bir merhamettir. Nitekim yurt dışına çıktıktan sonra geride kalan milletin, zaferle çıktığı İstiklâl mücadelesinin içinden görülmesi muhtemel başarıları engellememek için dindaş ve soydaşlarının arasına riyaset kavgası sokmaya asla müracaat etmemiş, bu yolda namütenahi yanlış-doğru teklifleri “müslüman kanı akmasına asla râzı olamam” demek suretiyle o da merhamet sahibi olarak elinin tersiyle itmiş, amma onlara “Bizim yüzümüzden sizler de büyük sıkıntılara mâruz kalıyorsunuz” sözleriyle gönüllerini tâmire engin merhametiyle gayret gösterirken ceplerine geldikleri yere dönmeleri için koyduğu paracıklar kendi yiyecek ve içeceğinden kıstığı paralardı. En zayıf anında dahi merhamet sahibi olmayı bilen bu yüce zevat-ı kiram Osmanlı’ya küfretmeyen her kişinin ecdad-ı azamıdır. Bu merhametlilere mensubiyet ne kadar güzel şeydir.
Azimkâr insan Sultan Muhammed Vahideddin Hân’ın, İstanbul işgalinde müstevlinin Ayasofya’yı kiliseye tahvil etme teşebbüsünde bulunduğu takdirde o kubbeyi onların kafasına indirmek tertibatı olan dinamitleme çalışmasını ikmal etmek üzere kendisini korumakla gerekli özel birliği Ayasofya’ya göndererek nöbete koyması Câmi/Kilise kavgasında, merhametini Câmiden yana kullanmış olması hükümraniliğin muhafazası için bir derstir gelecek nesillere.
Görüyoruz ki; iktidarın bir bakanının “merhamet” unsurunu suçlu ilân etmesi bu hamurun daha çok su götüreceğine işarettir. Bakalım merhameti zaaf olarak görenler mi haklı çıkacak, yoksa “Merhamet etmeyene merhamet olunmaz” darb-ı meseli hükmünü sürdürecek mi? Bekleyelim ve görelim. Mevlam neylerse güzel eyler..
AJANS5’DEN BİR ALINTI
Türkiye’nin Ergenekon operasyonundan sonra en önemli gündemlerinden biri olan Kürt açılımı sıcaklığını koruyor... Adı henüz netleşmeyen, kimine göre Kürt, kimine göre Demokratik açılım olarak isimlendiren bu çalışmaya Milli Görüş Lideri Erbakan ‘Ne açılımı, öyle bir problem mi var? Neyi açıyorsunuz?’ şeklinde sert bir tepki ortaya koymuştu. Meclis arşivlerini ve liderlerin meclis konuşmalarını inceleyen Ajans5.com siyaset haberleri merkezi, Milli Görüş Lideri’nin Kürt Meselesi’ne bakış açısını yıllar önce ortaya koyduğu gerçeğini gördü...
Sömürüldükten sonra Kürt olsan ne olur Türk olsan ne olur?
Yıllar önce Meclis’te söz alan Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan, ‘Irkçılık diye bir ideoloji olamaz, ideoloji saadet nizamını el birliği ile kurmak ve yönetmektir. Sömürüldükten sonra Kürt olsan ne olur Türk olsan ne olur? Saadet Nizamıyla adil düzenle mesutsan yine Türk olsan ne olur Kürt olsan ne olur’ dedi.
Demirel’in tarifi Masonik tariftir
Süleyman Demirel’in Millet tarifine de karşı çıkan Erbakan, Demirel’in yaptığı tarifin Masonik bir tarif olduğunun da altını çizdi... İşte Erbakan’ın Meclis Kürsüsünden Demirel’e itirazı..
Irk esasına göre bir milleti tarif etmek 100 sene geride kalmıştır dedi Sayın Demirel. Bu doğru. Ama bunun yerine yaptığı tarifi garipsedik. ‘Millet ortak değerler ve Vatan gibi geleceğe sahip çıkmak gibi birtakım ortak varlıklara ortak olarak sahip olmaktır.’ Yaptıkları teklif budur. Bu tarif kusura bakmayın renksiz ve Masonik bir tariftir. Bu tarife göre NATO da bir millet olarak kabul edilebilir. Millet böyle tarif edilmez.’
Güneydoğu’da neler yapılabilir?
Erbakan’ın Meclis konuşmasından kesitler sunduğumuz videoda Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın Güneydoğu’da yaşanan sorunlara çözüm teklifleri de sunuluyor. İşte Erbakan’ın Güneydoğu çözüm önerileri:
Güney Anadolu’da ne yapılacak? Bak Güney Anadolu ile biz aynı tarihin, aynı milletin evlatlarıyız. İnanç bağımız var. Bu bizi her şeyin üstünde birbirimize bağlıyor. Onun için gelin biz, Güneydoğu’da hakikaten, Kur’an kursu hocaları yetiştirecek özel tahsil müesseselerimiz var. Bunları geliştirelim. Kendilerine diploma verelim. Bunlar kardeşliği, birliği, beraberliği halkımıza duyurmakta bize yardımcı olsunlar. Bu işler uçaktan kağıt atmakla olmaz.
Muhterem Erbakan Hocamızın, yukarıdaki tespitleri mutlaka yerine getirilmesi gerekenlerdir. Yukarıdaki son cümlede yer alan “Bu işler uçaktan kâğıt atmakla olmaz” demelerine bir açıklama getirerek yazımı ikmâl edeyim.
Efendim; DYP ile SHP yâni Demirel ile İnönü koalisyonu 1991 seçimleri sonrasında vücud bulmuştu. PKK hareketleri de zaman zaman insanımızı kahredici üzüntülere gark ediyordu. Sanıyorum ahalinin bölgedeki dine olan bağlılığı kuvvetlendirilmeli, bölücülüğe asla müsaade etmeyen din-i mübini islâmda sabit kadem olmasına matuf “İnnemel mü’minin ihvetün” ayeti kerimesi ve izahları bölge insanına ulaşması düşüncesiyle uçaklardan atılıyor, dağdaki bayırdaki bölücülüğe kapılmasın. Hocam her ne kadar yukarıdaki cümlede bunlar olmaz derken atılmasın, yapılmasın mânası fehm etmeyiniz. Hocamın atmakla olmazdan evvelki cümlede yapılması gerekenleri saydığını görebiliriz. Çok geçmemişti ki, Erdal İnönü beyin, başbakan yardımcısı olarak uçaklardan atılan bu dini ibareli uyarıları, lâikliğe aykırı olduğunu dillendirerek durdurduğunu hatırlatırsak hele Demirel’in de “aman sayın İnönü, derhal” dediğini hissediyorum ve buralara nerelerden geldiğimizi teemmüle dâvet ediyorum sevgili okurlarım. Fiemanillah.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Metin Hasırcı Arşivi