Metin Hasırcı

Metin Hasırcı

Kıbrıs Rum yönetimi konvoyu niye durdurdu?

Kıbrıs Rum yönetimi konvoyu niye durdurdu?

Dünyada nefret uyandıran 31/Mayıs/2010 İsrail vahşetini tel’in için yine Çağlayan meydanındaydık, hamdolsun. SP’si misyonunu yerine getirdi, partili partisiz insanlarımızı sinesinde topladı. Sâyları meşkûr olsun.
Akşam halk otobüsüyle eve dönerken çok sevilen bir kardeşimiz o yolculukta yer almış, o vahşeti bizatihi yaşamış biriydi. İsmi ben de mahfuz. Sordum: Kıbrıs Rum yönetimi konvoyu neden iki gün tevakkuf ettirdi? Dedi ki, “Ağabey iki gün değil, bir gün. AB parlamento üyesi biri vardı onu indirmeğe ikna etmeğe çalıştılar gitmemesi için.” Ben sormadım kaldı mı devam etti mi diye. Fakat bundan dolayı Kıbrıs Rum yönetiminin olacaklardan haberi var mıydı diye düşünmeye başladım. Keşke, bu durdurulmadan dolayı, ilgililere haber verilip, Deniz kuvvetlerinden konvoyun himayesine dâir talepte bulunulmalıydı diye düşünce jimnastiği yapmaya başladım. Umarım ki, konvoyu himaye gemisi olsaydı bu alçakça saldırıya cesaret edemezdi İsrail.
Bilirsiniz, akacak kan damarda durmaz.. Şehitlerimize rahmet, yaralı gâzilerimize acil şifalar dilerken, ABD yönetiminin ve Obama’nın mahmi devlet (koruması altındaki) İsrail’e, sen de çok oluyorsun diyememesi asla sürpriz değildir hükmüne varıyorum.
SP Konya İl Başkanı Veli Tolu bey kardeşim, internetten bir mail göndermiş.. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın İsrail hakkında suç duyurusunda bulunulacağını ve dava açılacağını belirttiğini hatırlatan Veli Tolu, “İsrail’in bugüne kadar yaptığı katliamlar, organ hırsızlığı ve geçen yılki Gazze saldırıları karşısında arkadaşlarımız suç duyurusunda bulunmuştu. Ve maalesef Adalet Bakanlığı İsrail’in insanlığa karşı suç işlediğine dair yeterince delil olmadığından bahisle bu suç duyurusunun işleme konulmasına izin vermemişti” diye konuşan kardeşimiz, hükümetin tutumunu hassasiyetle tâkip edecek olduklarını söyledi.
PROFESÖR METE GÜNDOĞAN VE CÂZİP TEKLİFİ
Bu arada değerli okurlarıma bir müjde olarak bildirmek isterimki, Doç.Dr. Mete Gündoğan Beyefendi, profesörlüğe yükselerek mesleğinin evci bâlâsına irtika eylemiş bulunmaktadır. Kendilerini tebrik ederken, İsrail’in kat’iyut târikliğini (yol kesici), vahşetini cezalandırmanın yolunu bulmamızın boynumuzun borcu olduğunu ifade ederek, şu çok mühim ve tatbiki mümkün teklifini bilgilerinize sunmak isterim. Prof. Dr. Mete Gündoğan Beyefendi şöyle diyorlar: “Türkiye büyük bir devlettir. Şimdi, insani yardım konvoyuna yapılan saldırı için uluslararası bir mahkeme oluşturulması ve saldırganların yargılanması çabası içine girilecektir. Ancak bütün bunlar zamana bırakılacak ve uluslararası masalarda yuvarlana yuvarlana tavsatılacaktır. Halbuki Türkiye Cumhuriyeti, kökleri mazide, geleceği atide olan, çok güçlü bir devlettir. Kendi vatandaşlarına uluslararası sularda yapılan bu ateşli saldırıyı kendi mahkemelerinde yargılamaya başlamalıdır.
Bunun örnekleri dünyada mevcuttur. Ülkemizde kurulacak özel ve uluslararası gözlemcilere açık bir mahkemede saldırganları, askerinden, Hükümetin başına kadar yargılamalı, sorumluları tespit etmeli ve cezaları ne ise vermelidir. Bu süreç içerisinde uluslararası kurumsal yapı bir yargılama başlatırsa, ülkemiz yargıçları da uygun görürler ise dosyayı onlara devr ederler. Aksi durumda yapılanların sonuçlarına herkes katlanır. Bundan böyle de Türkiye Cumhuriyeti üzerinde hesap yapmak isteyenler, adım atmadan önce bir değil bin defa düşünürler.” Bu tavsiye; geçtiğimiz günlerde İngilizlerin, İsrail Dışişleri bakanı Madam Livni’ye dâir aldığı karar olan, İngiltere’ye geldiği takdirde tutuklanacağını âmir hükme pek benzemektedir.
KUTAN VE ARINÇ
12/Eylül darbesine dokuz gün kala MSP’si Hariciye bakanı Hayrettin Erkmen hakkında TBMM’ye gensoru vermiştir. Bakanın milli meselelerimizle ilgili iç ve dış toplantılara katılmayıp, İsrail’e yanaşık bir dış siyaset tâkip etmesi hasebiyle verilmiştir.
Gensoru talebinin izahı esnasında Sayın Recâi Kutan, TBMM kürsüsünde şu ifadeyi kullandığında: “..İslâm inancında olanlar için, dünya yüzünde 3 tane büyük mescit vardır. Bunlardan birincisi Mekke’de Harem-i Şerif, ikincisi Medine de, Mescid-i Nebevi, üçüncüsü ise Kudüs’de Mescid-i Âksa’dır. Kalbinde İslâm imanından zerrece eser olanlar, Kudüs’ü ve Mescid-i Âksa’yı kurtarmak için gece gündüz çalışmak mecburiyetindedirler. (AP sıralarından gülüşmeler, MSP sıralarından alkışlar.) Ahmet Sayın(Burdur): -Savaşalım. Kutan (devamla): Gayet tabii savaşacağız. İmânı olan herkes savaşmak mecburiyetinde. Bunu bu kürsüde tescil ediyorum.” Demektedir.
Tırnak içindeki ifadeler, TBMM tutanaklarından alınmıştır ve “Milli Görüş Dâvasında Recâi Kutan adlı kitabımın 28. sayfasından aktarılmıştır. 24 kişilik MSP grubunun bu milletimize yakışır ifadeleri ve Hariciye bakanını görevden aldırtan azim, müşahade olunmalıdır. 31/Mayıs/2010’da, hundkâr (kan dökücü) ve câni İsrail’in; dokuz şehidimizin ve bir hayli yaralılarımızın var olduğu olaya dâir TC başbakanvekili olarak yaptığı açıklamada “..kimse bizden savaşmamızı beklemesin” beyanı.. Evet Sayın Kutan gömleğinin düğmesini bile çözmemiş bir sâdık. Arınç ise gömlek çıkaranların hâline örnek.
Fiemanillah.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Metin Hasırcı Arşivi