Metin Hasırcı

Metin Hasırcı

36. yıldönümünde Kıbrıs Barış Harekâtı

36. yıldönümünde Kıbrıs Barış Harekâtı

Ceketimin veya spor kıyafette gömleğimin üzerinde taşımakta olduğum ESKAD rozeti, SP rozetimin ayrılmaz bir parçasıdır üzerimde. Vakit’ten, Fahreddin Dede evladımız, P.tesi günü gazetenin arka sayfasında “Kıbrıs’ı çapulculara bırakmayacağız” başlıklı yazısıyla Salı günü idrak edilecek yıldönümüne moral pompalamış oldu. ESKAD simgesinin açılımı “Evrensel Sevgi ve Kardeşlik Derneği” demektir. Bu hizmet sevdalısı derneğin Kıbrıs Adası sorumlusu Sadık Çakır evladımız çatalyürek bir mücahid olarak Kur’an kursunu basma küstahlığında bulunanlara ağızlarının payını ‘Kıbrıs özüne dönüyor’ demek suretiyle veriyor ve şöyle diyor: Müslümanlar olarak eylem yaptığımızda Ada’yı sallıyoruz. Onlar gücümüzü biliyorlar ve bundan da akıllarını başlarına alıp, böyle Kur’an kursu baskını gibi çirkin teşebbüslerde bulunmamalarını temenni ediyorum. Yoksa millet vereceği cevapla ‘Oturun oturduğunuz yerde’ diyecektir mânâsına gelecek ikazı yapmış, Kıbrıs Müslümanlarının ve biz inananların tercümanı olmuştur. Bu vesile ile KKTC’nin Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ve milletimizin teminatı ve himayatı altında müemmen olmasını, kıyamete kadar bayrağının dalgalanmasını temenni ederken, ‘Birleşik Kıbrıs’ diyenlerin kim olursa olsun takbih edilmesinin ihanet-i vataniye suçu işlemiş olacağı hatırlatılmalıdır.
SAADET PARTİ KONGRESİ AKIBETİ
Muhterem okurlarım internet ortamında Ajans5’e de, yazı yazıyorum. Siyasetle ilgili yazılarımı oraya daha ziyade hasrediyorum. SP’nin geçen hafta ülkenin gündemi hâline gelen kongresi hakkında gazetemizde bile hayli yazar arkadaşımız eğilim ve kanaatlerini okurla paylaştılar. Umûmiyetle Sayın Kurtulmuş tarafına hak veren beyanlar okuduk. Vakit’in takdire değer en önemli yanı, kalemin hürriyetine mânia tanımamasıdır. Yazarın hakaret ve kabalıktan uzak şekilde fikir dünyasına aksettirdiklerine asla müdahale etmemesi kalemin hürriyetinin müntehasında olduğunu gösterir bu gazetede.. Bendeniz de bu hürriyetten en çok faydalananlardan biri hâttâ en başında gelenlerdenim. Hamdolsun milli görüşçü olarak bilinen ve öyle olan biriyim ve bu hâlimi de sütunuma aktarmaktan bıkmayan ve yorulmayan birisiyim. Milli görüş mensubininin indinde Vakit gazetesindeki tek milli görüşçüyüm. Buna rağmen Ajans5 sitesindeki yazıma bir yorumla katılan bir milli görüşçü şunları söylüyor: “bu yazının yazarı Vakit’te yazmıyor mu? Biliyoruz. Geçiniz” demiş olması inanın, 261 hafta Hoca’mın siyasi 5 yıllık yasaklığının müddetinde onun adı geçmeyen yazı yazmamama müsaade eden Vakit gazetesine karşı yapılmış haksızlıktır, bana karşı da vefasızlıktır. Her kalem sahibi bir siyasi eğilim taşır veya taşımaz fakat hiç bir okurun onu taşıdığı siyasi düşünce yüzünden, kendiyle hemfikir olmaya mecbur kılmaya hakkı yoktur. Bu bakımdan gazetemizde SP kongresinin hâli ve encamı hakkında kalem oynatmaların da Numan Bey’i haklı gören yargılarını ileri sürme hakları vardır, buna okurun itirazı islâm nezaket ve zerafeti içinde yapılmalıdır. Bizim Dilipak sık sık yazar, sevmediğin kişi hakkında adil olmaktan uzaklaşma der galiba da, bir âyet mi, hadis-i şerif mi, iyi bilmiyorum amma pek güzel tavsiyedir. Ne var ki, kişi bâzen söylediğiyle kalıyor. İstihfaf da, istihza da doğru değildir.
Siyasetin gözlemcisi olarak siyasi partilerin çift listeli hâtta üç listeli kongreler yapmasını tercih ederim. Çünkü her guruplaşmada kıymeti büyük kişiler vardır. Hemşeri, meslekdaş, akraba, komşu tercihleri yerine, guruplar içindeki kıymetlerin bir araya getirilip fikriyatı veya siyaseti yürütecek kaliteli kişileri bir araya getirmek taraftarıyımdır. Böyle olunca, bu zevatın içinde bulundukları guruplar kongrede çekişirler, netice alınır o andan itibaren gurupçuluk buzdolabına konup, omuzlanan fikriyatın muvaffakiyeti için el ve gönül birliğiyle ve samimiyetle dolu olarak en iyi çözümler üreterek çalışma içinde olmalıdır. Eski başbakanlardan Nihat Erim’i, Kandıralı CHP’liler ziyaret etmişler ve sizi mebus yapmak istiyoruz dediklerinde olur amma, yoldu, işti şuydu buydu diye yanıma hiç gelmeyeceksiniz şartı koyar, kabul için. Bundan ne seçmen ne de siyasetçi kendine bir hisse çıkarmıyor. Nitekim Cumhuriyet’ten bu tarafa yeğenler, yiyenler, etraf, akraba, seçmen, ihvan, arkadaş, kanka dayanışması mevcut iktidarın ileride en büyük başağrısı olacak göreceksiniz.
Numan Bey’in listesinden uzak tutmaya nerden estiği belli olmayan üfürüklerin meltemleri icabı, gayret ettiği kişilerin, yüklendiği târihsel görevlerden en ufak bir sorgulama, yolsuzluk gibi boyun eğderecek bir hâlleri oldu mu? Sayın Kurtulmuş, 2. liste olarak nitelendirdiği yeşil listeden istifa ederken, düşünmeliydi ki, bu listede de genel başkan adayıyım, listeden istifa edersem sizi istemiyorum mânası çıkacağını bilebilmeliydi.
Ayrıca kimi yazar arkadaşlar son mahalli seçimlerde alınan % 5 oyu bir sıçrama olarak sayın genel başkana mâl ediyorlar. Aşağıya aldığım 10/8/2009’da Vakit’de yazdığımız yazıda 2004 mahalli seçimleriyle 2009 mahalli seçim sonuçlarını SP hesabına şöyle analiz etmişiz: “2004 mahalli seçimlerine baktığımızda SP’nin ülke genelinde aldığı rey miktarı 1.126.212’ dir. Bu oran olarak ülke genelinde % 4.73’e tekabül etmektedir. 2009 seçiminde ise SP 2.273998 rey almış. Ancak 2004 mahalli seçimlerinde seçmen sayısı 34 milyon 17bin 998 olup, seçime iştirak % 72.5 nispetinde olmuş, bu da kullanılan reyin 24 milyon 832 bin 719 olduğunu göstermektedir. Buna karşılık 2009 mahalli seçiminde geçerli oy sayısı 47 milyon 837 bin 752’dir. Bu da üç eksik beş fazla ile % 5 civarında bir kitle reyi tutturulduğunu gösterir. 2009’da alınan reylerin 2004’de alınandan 1 milyon 147 bin 786 rey fazla olduğu görülmektedir.
2009’un geçerli oyun 47.837.952 olması karşısında, 2004’de geçerli oyun 24.832.719 olması 2004’deki % 4,73 ile 2009’daki % 5 civarındaki oy yüzdesi arasındaki farka bakıp da, 2009’dakini zafer gibi göstermek biraz sûni görüntü verdiği konuşulmaktadır. Bilhassa AKP’lilerle yakınlıkları devam edenlerin sohbetlerinden süzülen bunlardır. Rakamları geçelim, Milli Görüşçüyüm demenin bir mâli faturası olmalıdır. Bu da, parti üyelerinin aidatlarını ödemeleri, bunun birinci şartı olmalıdır. Bidayetten beri yapılan bütün kongrelerde tek liste sistemini bu kongreden itibaren çarşaf listeye çevirip, nüanslarla ayrı tedbirler sahipleri, hizipçiliğe kaçmadan tatlı bir rekabet içinde müşterek bir idare heyeti listesi çarşaf listenin içinden delegeler tarafından tezekkür ettirilmeli diye düşünüyorum ve bunu ehemmiyetle tavsiye ediyorum. Çalışmalarda bezginlik, isteksizlik görüldüğünde o adaya rey vermiş arkadaşların, nezaket ve zerafet içinde bir yaklaşımla ikaz, teşvik ve yardımcı olma mesuliyeti duyabilmeli delege. Gördüğü yanlışları, bilhassa yazılı olarak oy verdiği adaya bildirmek suretiyle seçtiğinin ensesinde olduğunu göstermeli, hem de partinin murakabesinde söz sahibi olabilmelidir.”
Bayezid-i Veli kendisine, Anadolu’yu ben, Rumeli’ni sen idare et teklifine verdiği cevapda: “Bu Devlet-i Âliye-i Osmaniye, öyle başı örtülü bir gelindir ki, iki dâmâd’a tab olamaz. İktidar münkasım olamaz” cevabını gönderir. Savaşırlar Cem yenilir. Hazin macerası başlar. Siyonizmin hâkim olduğu Papa’lığın eline geçtiğinde Osmanlı devletine karşı bir şantaj aleti olur. Bunun acısını en fazla da Endülüs müslümanları çeker. Çünkü Endülüs’ün feryadına yetişmeye kalkışmamız, Papalıkça, ‘Cem Sultan’ı Macaristan üzerinden memâlik-i Osmaniye’ye sokarız!’ tehdidinin aleti oluyordu. Ahalinin Cem’e gösterdiği merhamet bu tehditi geçerli kılıyordu. Yazımızı herkesi bu misali tefekkür etmeğe dâvetle noktalamak istiyorum. Fiemanillah.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Metin Hasırcı Arşivi