Faruk Çakır

Faruk Çakır

Kısa Şubat, uzun zulüm

Kısa Şubat, uzun zulüm

Dünden daha yakın gibi görünen 28 Şubat ‘darbe’sinin (1997) üzerinden yıllar geçti, ama tartışması bitmedi, bitmemeli. 14 yıl önce “Bin yıl sürecek” denilerek bir süreç başlatılmıştı. Bu süreçte, millet yoktu, milletin talepleri yoktu ve inançlara saygı da yoktu.
Peki ne vardı? Haksızlık, zulüm, kayırma, fişleme, sermaye ayırımı... Bu süreç hedefine ulaştı mı? Hem evet, hem hayır. Siyaseti paramparça etmek suretiyle ‘ulaştı’ demek mümkünken, son tahlilde millet karşısında mağlûp olması bakımından da ‘ulaşamadı’ demek mümkün.
28 Şubat, klâsik anlamda ‘darbe’ yapmadan; ama ülkeye ‘darbe’lerden daha fazla zarar vermenin adıdır. Bu sürecin hem maddî hem de manevî olarak Türkiye’ye verdiği zararı telâfi etmek için maalesef belki de bin yıl gerekecek! Çünkü münafıkane iş gördükleri için temelleri tahrip ettiler. Gerek eğitim sisteminde ve gerekse insanların ilişkilerinde maddîyatçılığın ‘geçer akçe’ olduğunu dikte ettiler. Tahrip kolay olduğu için de bu noktada epey yol aldılar.
Aslında 28 Şubat kararları ve anlayışı, ‘suları tersine akıtma’ gayretidir. Böyle bir gayretin başarıya ulaşması ‘ilmen ve tıbben’ mümkün olmadığı gibi ‘bin yıl’ sürmesi de mümkün değil. Nitekim ‘süreç’in üzerinden bir iki yıl geçtikten sonra tesiri azalmaya başlamış ve bugün baktığımızda süreç ‘mağlûp’ olmuştur. Elbette sadece ‘süreç’ değil, sürece destek verenler de mağlûp olmuş durumda.
Fakat şunu da biliyoruz ki ‘yenilen pehlivan güreşe doymaz’ tesbiti gereği, millete rağmen iş yapanlar bu ısrarlarından vazgeçmezler. İyi ve kötünün mücadelesi kıyamete kadar devam edeceğine göre, her zaman yeni süreçler başlatmak isteyenler olabilir. Bu bakımdan önemli olan ‘süreç’lerden ziyade, anlayışlarla mücadele etmektir.
28 Şubat sürecine imza atanlara sorulsa, onlar da huzurlu bir Türkiye istediklerini söyleyecekler. Milletin ‘yok’ sayıldığı, onların taleplerinin dikkate alınmadığı bir ülke nasıl olup da huzurlu olacaktı? Milletin değil de, çok sınırlı bir azınlığın mutlu ve huzurlu olması kastediliyorsa, o noktada haklıdırlar. Çünkü 28 Şubat tam da bunu temin etmeye yaradı. Millet maddî ve manevî sıkıntılarla boğuşurken ‘süreç’lere imza atanlar ‘maddî refah’a kavuştular. Ne var ki, bu sürece imza atanlar milletin ‘ah’ını da aldı ve neticede onlar da mahv-u perişan oldu.
Bu sürecin her yeni yıldönümünde kamuoyu daha önce açıklanmamış, gizli kalmış ve perdelenmiş hadiseleri de öğreniyor. Muhtemelen önümüzdeki yıldönümlerinde de yeni bilgiler ve belgeler ortaya çıkacak. Bu bakımdan, 28 Şubat süreci hakkında her şeyin bilindiği düşünülmesin. Belki de bilinenden çok bilinmeyenler var. Ayrıca 28 Şubat sürecinin mağdur ettiği kişilerin anlatacağı çok şeyler var. Her yıl ortaya konulan bilgiler topanlanabilse tam anlamıyla bir ‘28 Şubat ansiklopedisi’ bile ortaya çıkar ki buna da ciddî anlamda ihtiyaç var.
Elinde silâh bulunduran ‘resmî darbeciler’in çok büyük kabahati olmakla birlikte, darbeye zemin hazırlayan, karşı çıkmayan ve susan ‘sivil’lerin de hatasını görmezden gelemeyiz. Bünyeyi içten çürüten bu anlayışın, ‘darbeci anlayış’dan daha tehlikeli olduğunu da tesbit etmek lâzım.
İnşallah ülkemiz; yeni süreçler ve yeni darbelere maruz kalmadan ‘muasır medeniyet seviyesi’ne ulaşır...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Çakır Arşivi