Muhsin Meriç

Muhsin Meriç

Balkanlarda ‘Mirac’ı idrak etmek…

Balkanlarda ‘Mirac’ı idrak etmek…

Yüz yıllık boşluk üç günde doldurulmaz şüphesiz.  Ama son on yıldır Balkanların her köşesinde, ihtiyaca ve beklentiye kıyasla henüz çok az da olsa geçmiş yüz yıla nispetle devasa adımlar atıyor Türkiye. Osmanlının 1912’de çekilmesiyle yetim kalan Balkan coğrafyasının barış ve huzuru doğrudan Türkiye’nin istikrar ve refahına bağlı. Bunun tersi de geçerli: Balkanlar olmadan güçlü ve emniyet içinde bir Türkiye’den bahsetmek de mümkün değil.

Bugünlerde Balkanları anlamak için bölgede seyahat ediyorum. İzlenimleri haftaya bırakarak, bu geceye hürmeten, daha önce İrfan Mektebi’nden iktibasla yayınladığım Miraç’la ilgili çok önemli soru ve cevapları Miraç Gecenizi tebrik ederek aşağıda bir kez daha naklediyorum.

SORULARLA MİRAÇ

Miracın hakikati nedir? Miraç deyince ne anlamamız gerekir?
Miraç, Peygamber Efendimiz’in (sav) mânevî makamlarda ve kemalat mertebelerinde yükseldiği mânevî bir seyahattir. Yani sıradan bir yolculuk değil, bir terakki, manevî bir yükseliştir. Cenab-ı Hak bu seyahatle, bütün âlemlere rahmet olarak gönderdiği Resûlüne yedi kat semadaki saltanatının merkezlerini ve oralarda tecelli eden Esmâ-i Hüsnâ’sını göstermiştir. Şâhid olduğu bütün o tecellîler, mübârek ruhundaki bütün kâbiliyetleri inkişaf ettirmiş ve kâinatta tecellî eden bütün Esma-i Hüsnâ’ya en yüksek derecelerde mazhar olmuştur. İşte bu Esma-i Hüsnâ’ya en yüksek derecede mazhariyet, mirac-ı Ahmedî sırrıdır.
Bu şekilde manen terakki ede ede, tâ Cenâb-ı Allah ile perdesiz konuşup görüşecek bir kâbiliyete ulaşmış ve bütün kâinatı geride bırakarak Kab-ı Kavseyn makamında âlemlerin Rabbi olan Allah’ın perdesiz cemaline ve hitabına mazhar olmuştur.
Miraç ile sevgili Peygamberimiz (sav), kâinatın sultanı olan Allahu Teâlâ’yı en yüksek bir mertebede bilmiş ve tanımış, O’nun şu âlemi yaratmaktaki ilâhî maksadlarını en yüksek bir şuur ile anlamıştır. Böylelikle, umum kâinatla alakadar olan Peygamberlik vazifesinin gerektirdiği bütün bilgi ve marifetlerle en mükemmel bir şekilde donanmış olarak geri dönmüştür.
Resul-ü Ekrem (asm) miraç gecesinde Allah’ı gördü mü?
Peygamberimiz (sav)’in o gece Allah’ı gördüğü kesin ve şüphesiz bir hakikattir. Bu konuda ilk dönem âlimlerinden bazıları karşı görüş beyan etmişse de sonraki gelenlerden, İmam Eş’arî, Abdülkâdir-i Geylânî, İmam-ı Rabbânî, Taftazânî, Mevlana Halid-i Bağdadî, İmam Nevevî gibi ehl-i sünnetin büyükleri gördüğünde ittifak etmişlerdir. Nevevi şöyle demiştir: “Âlimlerin çoğuna göre Hz. Peygamber (sav), Rabbini görmüştür.”
Üstad Bediüzzaman Hazretleri de Resul-ü Ekrem (sav)’in miraç gecesinde Allah’ı gördüğünü, Miraç Risalesi’nde şu ifadelerle açıklamıştır: “Sohbete müşerref olup, rü’yet-i cemal-i İlahîye (Allah’ın güzelliğini görmeye) mazhar olarak (kavuşarak), fermanı alıp vazifesine dönebilir ve dönmüş ve öyledir.”
Peygamberimiz (sav) velîlerin kalb ve ruhlarıyla manevî miraç yaptıkları gibi değil de ne için bedeni ile beraber gitmiş?
İnsan bedeni görmek, işitmek gibi ruhun hadsiz vazifelerini yapmasında bir vasıta hükmündedir. Madem miraca Allah’ın saltanatının gökteki acaib eserlerini ve harikalarını görmek, işitmek ve şâhid olmak üzere gitmiştir; bunun en mükemmel ve kusursuz şekli bedeninin, gözü ve kulağının da ruhuyla beraber gitmesidir. Nasıl ki Cennet’te, hikmet-i İlahiye cismi ruha arkadaş ediyor. Çünkü ruhun en mükemmel çalışması ve en tamam istifadesi cisimledir. Aynı hikmete binaen miraca bedeniyle birlikte çıkması miracın en mükemmel şeklidir.
Mi’racın netice ve faydaları nelerdir?
Hadsiz fayda ve neticelerinden en mühim beş tanesi şunlardır:
1- Gaybî olarak inandığımız Allah, melekler, cennet ve cehennem gibi bütün iman esaslarının hak ve gerçek olduğunu insan nev’ini temsilen insanların en yücesi görüp gelmiştir.
2- Başta beş vakit namaz olarak İslâmiyet’in esaslarını, cinlere ve insanlara hediye getirmiştir.
3- Vaat olunan ebedî ahiret saadetini bizzat görmüş ve ebedî saadetin varlığının hak olduğu müjdesini cin ve inse hediye etmiştir.
4- Allah’ın cemalini görmek meyvesini kendi aldığı gibi, o meyvenin her mümine dahi mümkün olduğunu, cin ve inse hediye getirmiştir.
5- İnsanın, kâinat ağacının en kıymetli meyvesi olduğu ve Allah’ın en sevgili kulları oldukları, Mi’rac ile anlaşılmıştır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Muhsin Meriç Arşivi