'Hakim tek parti sistemi' ve AK Parti

'Hakim tek parti sistemi' ve AK Parti

"Hakim tek parti sistemi", tek partili siyasî sistemlerin bir türüdür. Siyasî parti sistemleri, iktidar rekabetinde yer alan partilerin sayısına göre sınıflandırılır. Maurice Duverger'in yaptığı tasnif, eskimesine rağmen bugün birkaç küçük ilave ile hâlâ kullanılmaktadır.
"Hakim tek parti", siyasî sistemde özgür ve adil seçimlerde rekabet eden birden fazla partinin yer almasına karşılık, sandıktan sürekli aynı partinin çıktığı sistemin adıdır. Totaliter tek parti sistemlerinden (faşist, komünist veya otokratik tek parti sistemleri) ve birden fazla partinin varlığına izin verilen, ama sadece birinin iktidara gelme hakkının olduğu "hegemonik tek parti sistemi"nden farklı olarak "hakim tek parti sistemi" bütünüyle demokratik bir siyasal düzen içinde vücut bulur. Bu parti tipinin en bilinen örneği, II. Dünya Savaşı'ndan 1980'li yıllara kadar her serbest seçimde sürekli iktidara gelen Japon Liberal Demokrat Parti'dir.

"Hakim tek parti sistemi", sonuç itibarıyla bir tek parti sistemidir. İktidarın el değiştirme ihtimali olmadığı için, iktidardaki tek partiye olağanüstü bir güç aktarımı olur. Bu sistemin sürdürülmesi, iktidar partisinin temsil yeteneğini koruması, muhalefet partilerinin de iktidar sorumluluğunu üstlenecek performansı yakalayamamasıdır. Bu sistem içinde demokratik işleyişi muhafaza etmek zorlaşır.

Türkiye, 1950'den itibaren bir "hakim tek parti sistemi" yaşadı. Demokrat Parti, üç seçimde de tek başına iktidara geldi. Şayet darbe olmasaydı, dördüncü seçimi alması da galip ihtimaldi. Zaten 27 Mayıs darbesinin de, bu galip ihtimal yüzünden yapıldığı kabul edilir. Ancak, Demokrat Parti'nin rakipsiz devam eden iktidarında, seçimlerde uygulanan "geniş bölge çoğunluk sistemi"nin payına dikkat etmek gerekir. Şayet bugün AK Parti, üçüncü dönemi de garantileyecek bir performans içinde, genel seçimlere kadar geçecek dönemi tamamlar ve seçimi, tek başına tekrar kazanırsa, Türkiye "hakim tek parti sistemi"nin tecrübe edildiği ikinci dönemde yoluna devam edecek. Bu ihtimal, bugün AK Parti'nin "hakim tek parti" refleksleri ile hareket edeceğini haber veriyor. Nesnel olarak uluslararası konjonktürde –global ekonomik kriz de dahil- kontrol dışına çıkan bir dönem başlamazsa, AK Parti iktidarı devam edecek. Bu durumun kanıtı, iktidar adayı bir muhalefet partisinin ortada olmaması.

AK Parti'nin inşa ettiği "hakim tek parti sistemi"nin temellerinde şu unsurlar var: Bu unsurlardan en önemlisi, AK Parti'nin siyasî yelpazede yer alan tek "Türkiye partisi" olma hüviyeti. Türkiye'nin önemli bir etnik sorunu var. Demokratik sistem içinde bu sorunun, yani Kürt sorununun çözümünün vazgeçilmez öznesi AK Parti. Bu sorunun, Türkiye'nin diğer sorunlarını da etkilediği, hatta belirlediği dikkate alınırsa, AK Parti durduğu mevkî itibarı ile "hakim tek parti" olmanın en sağlam gerekçesini muhafaza ediyor olacak.

28 Şubat tecrübesi sonrasında toplumda askerî darbelere karşı tavizsiz bir direnç oluştu. Tartışılmaz gerekçe 28 Şubat'ın yol açtığı ekonomik darboğazdı. Bugün, Ergenekon soruşturması arkasındaki güçlü halk desteği, askerî darbelere karşı oluşan direncin de kanıtı. Ergenekon davası, darbe kumpaslarının ülke çıkarları ile ne kadar çeliştiğini de gösterince, Türkiye'de seçmen tercihinin önemli değişkenlerinden birinin "darbeyi önleme potansiyeli" olması doğal. Bu faktör de AK Parti'yi "hakim tek parti" haline getiriyor.

Türkiye, son 7 yılda köklü bir dönüşüm geçirdi. Bugüne kadar siyasî partilerin tamamı, devletle temsil ettiği kitleler arasında çıkar ilişkisini düzenleyen "kartel partileri" olarak kendilerini programlıyordu. Bugün devlette dağıtılacak çok çıkar kalmadı. Tartışma belediyelerde, "kentsel rant" ile sınırlandı. Türkiye'nin önünde hâlâ "kartel parti" tehlikesi var. Ama tek parti iktidarını sağlayacak geniş kitleler için bu tehlike, adaletsiz ve eşitsiz bir siyasal düzen demek. Muhalefete karşı bu alandaki mukayeseli üstünlüğü, AK Parti'yi "hakim tek parti" modeline yaklaştırıyor. Altın değerindeki istikrar beklentisi, "hakim tek parti"nin hiç değişmeyecek en bariz avantajı olarak zaten sürüyor.

29 Mart seçimlerini değerlendirirken, Türkiye'nin istikrarlı biçimde bu modele doğru ilerlediğini gözden kaçırıyoruz. Masaya yatırılması gereken asıl nokta: İktidar alternatifi muhalefet partileri sorunu. 29 Mart mahallî seçimleri bu soruna bir ışık tuttu mu?


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi