“Yargı yargıya bırakılmalı” mı?!.
Fransız devlet adamı Clemenseau, “Savaş generallere bırakılmayacak kadar ciddi bir iştir...” der.
Bu laf ilk bakışta kulakları fena halde tırmalar. Nasıl olur da, adına “savaş” denilen “iş”; ömrünü savaş sanatını öğrenmek ve uygulamakla geçiren, yani asıl mesleği harp sanatı olan generallere bırakılmaz!.. Ancak üzerinde geniş düşünüldüğünde, bu sözün savaş icrası ile değil, savaşa dair stratejik siyasi kararlar için söylendiği hemen anlaşılır.
Türkiye haftalardır, HSYK’da kilitlenmiş bulunan hakim ve savcılarla ilgili tayin kararnamesini tartışıyor. Tabiatıyla her kafadan bir ses çıkıyor. Gerçekten neler olup bittiğini tam olarak bilmemiz mümkün değil. HSYK’da tam olarak nelerin cereyan ettiğini, ancak Adalet Bakanı ve Müsteşarı ile HSYK üyeleri bilebilir. Bunca zaman içinde kararname çıkamadığına göre ve karşılıklı olarak HSYK’nın tabii başkanı olan Bakan ile Başkanvekili arasında, karşılıklı suçlamalara varan açıklamalar da sadır olduğuna göre, ciddi bir sıkıntının varlığı ortada. Nitekim bu durumu Başkanvekili Kadir Özbek de bizzat itiraf etti. “Sıkıntıları aşmaya çalışıyoruz...” dedi.
Peki nedir bu sıkıntılar?
Çok çeşitli iddialar dolaşıyor ortalıkta... Ama asıl spekülasyonlar, bir “korsan kararname” üzerinde sürüp gidiyor. Üstelik bu korsan kararnameyi gündeme getirdiği iddia edilen bir HSYK üyesi ile ilgili olarak da, dudak uçuklatacak iddia ve ithamlar var!.. Tabii adı üstünde bunlar henüz iddia derecesinde. Lakin belirtelim ki, sekiz on sene öncesinde yapılmış görüntü ve ses kayıtlarıyla; ihbar dilekçeleriyle, desteklenen iddialar bunlar. Ayrıca yakın zamanlarda, yani Ergenekon süreci zarfında gerçekleştiği, yine görüntü ve ses kayıtlarıyla kesin olarak tespit edilmiş gizemli temas ve ilişkiler var... Bir yüksek yargıç için, hele hele HSYK gibi yargının en üst mevkilerinden birinde görev yapmakta olan bir yargıç için, bu kabil iddialar, öyle hafife alınacak cinsten şeyler değildir! Bir kere bunun altını kalın bir çizgi ile çizelim.
Türkiye’de anlatılamayan ve anlaşılamayan bazı durumlar vardır... Mesela bazı şahıslar, nedense çok fazla korunaklıdır! Bunlar ne yaparsa yapsın, meşru zeminin dışına taşan ne kadar faaliyette bulunursa bulunsun, kimileri tarafından hep muteber adam olarak görülür. Bu tip kişilerin alenen suç teşkil eden söz ve eylemleri, tuhaf bir biçimde normal görülür. Hatta birileri, bu tür eylemlerin rejimi korumaya yönelik hareketler olduğunu ileri sürer... Çok tuhaftır doğrusu, bu şekilde epeyce suç niteliği teşkil eden söylem ve eylemle sicili kabarmış bazı isimler, bugüne kadar herhangi bir müeyyide ile yüz yüze gelmedi!
HSYK Başkanı Kadir Özbek, “Yargı yargıya bırakılmalıdır...” diyor. Bu söz ilk bakışta kulağa hoş geliyor. Ama, acaba gerçekten yargı yargıya bırakılmalı mıdır?
Yazının baş tarafındaki Clemenseau’nun sözüne bir kere daha kulak verelim!..
HSYK’nın yapısı ile ilgili detayları bir sonraki yazıya bırakıyorum. Ama şunu hemen ifade etmeliyim ki, sadece Şemdinli davasından başlayarak, bugüne kadar devam edegelen birçok olaya baktığımızda şunu görüyoruz:
Yargının bağımsızlığı ve yargıçların tarafsızlığının sağlanması ve korunmasında, mesele sadece yargıç ve savcılara bırakılamayacak kadar ciddidir. Bu gerçeği kabul edelim!..