Şimdi de Turancılar İrancı oldu!
Zamanla ne kadar çok şey değişiyor!
1980’lere gelirken, dünya “İran inkılâbı” ile tanıştı. Biliyorum, “İran İslâm inkılâbı” diyeceksiniz.
Elbette “İslâm”ı unutmadım. Fakat, başından beri İran’ın inkılâbını bir İslâm inkılâbı olarak görmedim. Eğer “İslâm”ın başına başka bir sıfat getirilirse, belki. İran bir “Şiî inkılâbı” yaşadı. Belki “İran Şiî İslâm inkılâbı” demek doğru olur.
Batı’nın İran’ın başına getirdiği, sonra da şımarttığı İran Şahı dipten gelen dinî bir dalga ile devrildi. Sürgündeki Ayetullah Humeyni, döndü ve bir süre inkılabın çizgisini belirledi. Onun zamanında Şiîlik vurgusunun çok kaba tertip olmadığı söylenebilir. Siyaseten de böyle olması gerekirdi.
Fakat mekân İran olunca, Şiîliğin öne çıkması kaçınılmaz. Nitekim İran Anayasası’nda Şiîlik sarih olarak yer alır.
1980’den bir yıl önce İran inkılâbı oldu. İran inkılâbı olmasa idi, Türkiye’de 80 darbesi olur muydu? Bu soruyu cevaplamak müşkil! Türkiye’nin dindar kesimleri büyük çoğunlukla İran’a sempati beslemeye başladılar. Akın akın İran’a gidenler oldu. Bu arada bu işi ticarete dökenler de vardı. İran’ın desteği ile bir hayli yayın hayat buldu.
İslâmcılar, ilk defa 1982’de Baba Esed’in Hama katliamı üzerine İran’ı sorgulamaya başladılar. Sonra bu sorgulama genişledi ve şimdi denilebilir ki; İran’ın kadrolu bağlılarından başka kimse İran’a eskisi gibi bakmıyor. İma İran için gam değil!
Türkiye’nin Türkçülerini, Turancılarını artık taraftarları arasına kattılar.
Bakın kökten milliyetçi, Türkçü gazetenin başlığına: “Asıl Erdoğan dürüst değil!”
Buna “Acem ağzı ile bilmem ne yemek” denir!
Başbakan Erdoğan, yakın zamanda İran’ı ziyaret etti. Esas konu belli. İran’ın nükleer silah üretme süreci. Elbette İran, dışa karşı nükleer silah değil, nükleer enerji için çalıştığını söylüyor. Hakikatın böyle olmadığını bilmek için İranlı olmak gerekmez. İran atom bombası yapmak için bütün gücünü harcıyor.
Peki, ey mankafa milliyetçiler, İran’ın nükleer silahı olursa, Türkiye’nin onu dengelemek için aynı güce sahip olması gerekmez mi?
Türkler ve İranlılar, Türkiye ve İran tarih boyunca çatıştı. Siz bu çatışmanın bittiğini mi sanıyorsunuz? Osmanlılar, Türk hanedanlı Safevilerle savaştı, Şah İsmail Yavuz’a mağlub olduktan sonra fazla yaşamadı, fakat Türkiye’ye husumet devam etti.
Kanunî neden İran seferi yaptı? 4. Murat neden Revan ve Bağdat seferlerine ihtiyaç duydu?
Türkiye İran’la bir çatışma istemiyor. İran aklının da bunu istememesi lâzım. Fakat işler karışıyor. Türkiye’de yönetim laikken mesele yoktu, İran İslâm devletinin revacı yüksekti. Türkiye’nin yeni nesil dindar yöneticileri İran’ın ekmeğine mani oldu, fiyakasını bozdu. Hele de Şiîlik üzerinden siyaset yürüten İran, Sünni âlemin Türkiye’den hiza tutmaya yönelmesi üzerine iyice azıttı.
Şiîlik nezdinde de asla tasvib edilmemesi gereken Suriye’deki Nuseyri yönetimini İran bu yüzden cansiperane savunuyor.
Şunu söylemek durumundayız: İran’ın asıl rakibi İsrail değildir. İsrail’le gerçek bir çatışmaya da girecek değildir. Onun asıl hedefi, Türkiye’den güçlü olmaktır. Kendini Türkiye’den güçlü hissetmeyen bir İran varlığını inkâr etmiş olur.
Gelelim Türkçü ve Turancı erbabı hamakata: İran nüfusunun yarıdan fazlası Türk asıllıdır. Bu Türklerin büyük çoğunluğu Azeridir. Fakat bu ülkede Türkçe öğretim yasaktır, yazmak yasaktır. (Neyse ki konuşmaya yasak getiremiyorlar.)
Memleketin haline bak: Türkçüler, Türkleri savunmuyorlar da, tarihî düşmanlarının yollarına gül döküyorlar.
Başbakan, İran’ın samimi olmadığını söylüyor, elbette bunun dayanakları vardır, onlar ise husumetlerini nereye tevcih edeceklerini bilmez bir tarzda İranlı bir yetkilinin sözünü manşet yapıyorlar.
Demek ki; Türkiye ile İran arasında eskaza bir çatışma olsa, Türkçülerimiz düşman safında yer alacak!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.