İbrahim Karagül

İbrahim Karagül

Yeni bir Aktütün saldırısı olmasın!

Yeni bir Aktütün saldırısı olmasın!

Türkiye bütün iktidar aygıtlarıyla PKK'yı tasfiye etmek için seferber olmuş durumda. Önce Avrupa başkentlerinde, ardından Arap başkentlerinde yürütülen etkin çabalarla belli bir noktaya gelmişti. Sonraki aşama Bağdat oldu. Irak merkez yönetimi ile Ankara arasında PKK konusunda neredeyse aynı noktaya ulaşıldı. Bundan sonraki aşama Kuzey Irak otoritesi oldu. Irak Devlet Başkanı Celal Talabani ve Mesud Barzani bugünlerde ilginç açıklamalar yapıyor.

Talabani, "hiçbir örgütün komşu ülkelere saldırı için Irak topraklarını kullanamayacağı"nı söylüyor. PKK'nın dağdan indirilmesi konusunda Türkiye ile işbirliği yapacağını belirtiyor. Dağdakiler için af istiyor. Barzani, o sert sözlerin sahibi Barzani, "Artık silahlı mücadele dönemin kapanmıştır" diyor ve PKK'nın Türkiye'ye saldırı için Kuzey Irak topraklarını kullanmasına izin verilmeyeceğini vurguluyor. Bu arada "Türkiye ile yakınlaşmanın söz konusu olduğu"na işaret ediyor. Bu arada PKK kaynakları bu iki lideri hainlikle, kendilerini satmakla suçluyor.

Irak Başbakanı Nuri el Maliki Ankara'ya geliyor. En önemli konulardan biri PKK'nın tasfiyesi. Ankara ile Bağdat arasında çözüme ulaşması beklenen tek konu kaldı. O da, PKK'nın nasıl tasfiye edileceğine dair kararın uygulama şekli. El Hayat gazetesine göre Maliki; Iraklı Kürtlerin de kabul edebileceği şekilde bir öneri sunuyor: "Bağdat PKK'nın K. Irak'tan çıkarılmasından sorumlu. Türkiye ise silah bırakanlar için af çıkarmalı. Örgütün lider kadrosu ya Kuzey Irak'ta kalacak ya da Avrupa'ya gönderilecek." Bu önerinin Talabani ve Barzani'nin ortak önerisi olduğu açık.

Yıllar önce tasfiyesine karar verilmiş bir örgüt PKK. Abdullah Öcalan Türkiye'ye teslim edilip, ABD'nin Kürt meselesini Kuzey Iraklı liderlerle yürütme kararı ile. Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit'in "Öcalan'ı bize niye teslim ettiler hala anlamış değilim" mealindeki sözü hala hafızalarda. Ancak Irak işgali sonrası bölge ülkeleri için ABD'nin elinde etkili bir "kart" olarak tutuldu PKK. İran'a karşı PJAK adı altında kullanıldı. Silahlandırıldı, güçlendirildi. Türkiye; bölgeye yönelik ABD politikalarına ters düşecek eylemlere giriştiği anda çok acı verici biçimde kullanıldı.

Dahası, bu kartı etkisizleştirmeye yönelik her girişim ağır sonuçlara yol açtı. PKK'nın gücünü aşan saldırılar gerçekleşti. Tıpkı örgütün ateşkes ilan ettiği, "genel af" konusunun gündemde olduğu sırada Bingöl'de 33 askerin şehid edilmesi gibi.

Aslında uzunca bir süredir devam eden Türkiye'nin bölge açılımı, Bağdat merkeziyle uzlaştıktan sonra K. Irak üzerine yoğunlaştı. Çatışma yerine işbirliği kanalları öncelendi. Sert ithamların yerini dikkatli sözler aldı. K. Irak'la ilişkiler geliştikçe içeride gerilim tırmandı. Bugünlerde sürecin en önemli aşamasına gelinmiş gibi. Tüm taraflar, PKK'nın tasfiyesine odaklanan bir uzlaşma girişimi içinde.

Maliki'nin ziyareti, Talabani ve Barzani'nin açıklamalarıyla olgunlaşan süreci boşa çıkarmaya yönelik girişimler hemen başladı. Irak Başbakanı daha Ankara'dayken Cizre'de bir askeri araç saldırıya uğradı. Üç asker şehid oldu bir çoğu yaralandı. Aynı gün, K. Irak'ta petrol boru hattı bombalandı.

Dağlıca saldırısını hatırlayalım… Sonra Aktütün saldırısını hatırlayalım… Günlerce süren hazırlıklar sonrası yüzlerce PKK'lı bu saldırıları gerçekleştirdi. Sonuçları çok ağır oldu. Örgütün tasfiyesine yönelik her girişimden sonra PKK'nın gücünü aşan saldırılar gerçekleştiriliyor. Bu bölgede her uzlaşma adımı çok sert karşılık buluyor.

Bu saldırılarda PKK dışında etkin olan güçleri hep merak ettik. Birileri Türkiye'yi fena halde cezalandırıyordu. Bu sadece PKK değildi. İlk bakışta örgütün "tasfiye girişimlerine verdiği reaksiyon" gibiydi. Belki Türkiye'yi K. Irak'a, bir bataklığa çekme girişimiydi. Saldırılar; Türkiye'yi "terörle mücadele koordinasyonu" gibi saçmalıklarla oyalayanların amaçlarıyla örtüşüyordu sanki. Bu güçler, bir süre daha örgütün "bölgesel kart" olarak kalmasında ısrar ediyordu. Ve Türkiye, bölge üzerindeki etkinliğini artırdıkça bu şekilde cezalandırılıyordu.

Şimdi benzer bir durum söz konusu. Türkiye, bırakın bölge başkentlerini, öteden beri "en yakın tehdit" olarak gördüğü K. Irak'la yeni bir sayfa açıyor. Ortadoğu'da kapalı son kapı da açılıyor.

Daha önce, Aktütün örneğinde olduğu gibi cezalandırma yöntemini uygulayanlar için bu hiç de iyi değil. Tasfiye girişimi bu aşamaya gelmişken PKK'nın ağır bir cevap vermesi elbette beklenebilir. Ama asıl cevabı verenler gerçekte ne yapacaklar. Ve biz bu sefer onları bilecek miyiz?

Tüm umudumuz; yeni bir Aktütün olmasın!


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İbrahim Karagül Arşivi