M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

İslâm’ın Ahlâk Boyutu

İslâm’ın Ahlâk Boyutu

SEVGİLİ Peygamberimiz güzel ahlâkı tamamlamak, en yüksek zirveye çıkarmak, insanlığa yüksek ahlâkı ve karakteri öğretmek için gönderilmiştir.

İslâm'ın temel boyutlarından biri de güzel ve yüksek ahlâktır.

Ahlâkı güzel olmayan, İslâmî faziletlerle bezenmiş olmayan kimse iyi ve vasıflı bir Müslüman değildir.

İmanı boğazından aşağıya inmemiş cahil ve kaba bir kimsenin ahlâklı ve faziletli olmaması normal karşılanabilir ama din ilimleri okumuş, yüksek tahsil yapmış bir Müslümanın ahlâksız olması asla kabul edilemez.

Kamil iman ile ahlâksızlık bir arada olmaz.

Biz bugün ne çekiyorsak, ahlâk konusunda kendimizi İslâm'a uyduramamanın acısını çekiyoruz.

Şu sahte dindara bakınız: Kendisi içki içmediği için alkollü içki konusunda pek hassastır. Rakının, şarabın, biranın zerresine tahammül edemez. Gıybete gelince pek sesi çıkmaz. Çünkü bu nâ-mübârek günde birkaç saat gıybet eder; yani ölü kardeşinin etini yemek derecesinde büyük, iğrenç, çirkin bir günahı işler.

Zamanımızda haram yemek genelleşmiştir. Böyle bir kötülüğü önlemek için yeterli uyarı, eğitim, propaganda, emr-i mâruf nehy-i münker var mıdır İslâmcı kesimde? Heyhat... heyhat ki, heyhat...

Şu adama bakınız:Hem savcı, hem hâkim, hem de cellat... Allah eline ve diline düşürmesin.

Gıyabında verip veriştiriyor din kardeşinin. Savunma hakkı kutsalmış ama o böyle bir hak tanımaz. Yalan, iftira, bühtan, gıybet gırla gider.

Analarını babalarını bile suyu sıkılmış bir limon kabuğu gibi kenara atanlar, Müslüman kardeşlerine mi acıyacak?

Şu para ve servet şımarıklarına bakınız. Zenginleşince nasıl azdılar, dağıttılar, kudurdular.

Yalan söylerler, gıybet ederler, her türlü fuhşiyatı ve menhiyatı (azgınlığı ve yasak şeyleri) işlerler, insanlara dilleri ve kalemleri ile eziyet ederler; gösteriş, gurur, kibir onlarda. Nefislerine uyarlar, Şeriatın ve ahlâk-ı islâmiyenin emirlerine uymazlar... Sonra da kendilerini iyi ve ahlâklı sanırlar. Vah vah...

Türkiye'nin 80 bine yakın camiinde her Cuma hutbe okunuyor. Milyonlarca Müslüman bu hutbeleri dinliyor veya dinlemiyor. Ah niçin çok tesirli, çok uyarıcı, çok ıslah edici hutbeler okunmuyor?

Bir sene kadar oluyor, hiç gitmediğim bi camiye gitmiştim Cuma namazı için.Hutbe okunurken içime fenalık geldi. Camiyi terk etsem olmayacak... Çarnaçar dinledim, cumayı kıldım, arkasından dört rekat âhir zuhur namazını kıldım çıktım...

Bu memlekette bilen Müslümanlar bilmeyen Müslümanları niçin uyarmıyor, eğitmiyor, yetiştirmiyor?

Uyarmak, eğitmek kuru lâfla olmaz.

Bir insan, ettiği nasihati önce kendi nefsine tatbik etmedikçe onun nasihati fayda vermez.

Müslümanlıkta borç ödemek farzdır. Diyanet, halka bunu niçin iyice öğretmiyor?

İslâm'ın ilk çağında dinin alış verişle, ticaretle ilgili hükümlerini bilmeyenler pazarlara sokulmazmış.

Herifin parası var, malı var, imkânı var ama borcunu ödemiyor.

İslâm'da komşuluk hakları başlıklı bir tüzük hazırlansa iki sayfaya sığar belli başlı 25 maddesi. Böyle bir talimatname niçin hazırlanmıyor?

Çatır çatır pazarlık yapılarak parayla Kur'ân okunur mu? Bu konuda bir talimatname var mı?

Halkımızı, gençliği, çocuklarımızı niçin iyi, vasıflı, ahlâklı, yüksek karakterli, faziletli, firasetli, hikmetli Müslümanlar olarak yetiştirmiyoruz?

Gazzeli Müslümanlara Yardım
SEVGİLİ Müslümanlar!.. Sadece günlük olaylara bakmayalım, arkamıza/geçmişe bakalım, geleceği sezmeye çalışalım.

İsrail'in Gazze'de din kardeşlerimizi bombalayan uçakları nerede eğitim yapmıştır? Bu konuyu niçin inceleyip araştırmıyoruz?

Ortadoğu'da İsrail'in en büyük müttefiki kimdir?

Son on yıl içinde Türkiye'den İsrail'e kaç milyar dolar para gitmiştir?

İsrail zenginleri Türkiye'den ne kadar toprak satın almış veya kiralamıştır?

Bu gibi sorular yöneltelim, bunların doğru cevaplarını öğrenmeye çalışalım.

Kuru protesto, kuru lanetleme, kuru feryatlarla iş bitmez, vazifemiz yapılmış olmaz.

İsrail, kardeşlerimizi öldürüyor, bir buçuk milyon Gazzeliye açlıkla, susuzlukla, ilaçsızlıkla zulm ediyor. Biz ise feryadımızla yeri göğü inletiyoruz (öyle olsa bari!)...

Gazze'deki yaralılar nasıl tedavi edilecek? Gazzeli kardeşlerimize nasıl ekmek, aş temin edilecek? Hastalara nasıl ilaç ve tedavi imkânı bulunacak? Evleri yıkılanlara nasıl çadır tedarik edilecek?

Gazze'de kaç çocuk yetim kaldı? O yetimlerin göz yaşlarını kim silecek? O yetimlere kim bakacak, onları kim okutacak, yetiştirecek?

Bu memlekette on milyonlarca Müslümanız ama gücümüz, aklımız, ufukumuz ve ağırlığımız yeterli değil. Parçalanmış, bölünmüşüz... Yardım kuruluşlarımızın bile sayısı ondan fazla...

Başlangıç olarak bir tek Gazzeli yaralı Türkiye'ye getirilip tedavi edilse... Bir tek Gazzeli yetim çocuk getirilip koruma altına alınsa... Buna bile sevinip bayram yapacağım.

Bağırıp çağırıyoruz, feryat ediyoruz, dövünüyoruz... O kadar...

Niçin hayırlı ameller, somut yardımlar yapmıyoruz? İmkânımız mı yok?Var var var... O halde tekrar soruyorum: Niçin niçin niçin?

Ey iman edenler!.. İmanlarınızı niçin sâlih amellerle güçlendirmiyorsunuz?

Gazzeli Müslümanların yardıma ihtiyacı var. Kuru protestolarla yardım yapılmış olmaz. Bizden somut yardımlar bekliyorlar...

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi