R. Özdenören

R. Özdenören

Peygamberimiz ve Körlük

Peygamberimiz ve Körlük

Körlük

Körlük metaforunun çarpıcı bir dili var. Birinin gözü görmese de ötekininki görüyor. Ya da tersi…

Şu örnek göz karartıcı değil mi? Efendimiz (sa), kapıya gelen köre karşı sakınmayan Hz. Ayşe'nin dermeyan ettiği mazerete karşı: "O körse, sen de kör müsün?" (veya "O görmüyorsa, sen de görmüyor musun?") diye çıkışır.

Demek ki, birilerinin gerçekliğe karşı gözünü kapatmış olması ya da kör kalması, o gerçekliğin üstünü örtmeye veya o gerçekliği gerçek olmaktan çıkartmaya yetmiyor.

Bu ülkede, yıllar yılı, belli gerçekliklere karşı, kör olmadan kör taklidi yapan bir politikanın izlendiğini görüyoruz.

Kimilerinin bu gerçekliğe karşı gözümüzü açma önerisini ise duymazlıktan geliyor, kulak ardı ediyoruz.

Körlüğün devamı hususunda şöyle bir mazeretin geçerliği kabul edilebilir mi dersiniz? Örneğin deseler ki, gözünüzü açtığınızda yalnızca istediğiniz gerçeklikle değil, fakat istemediğiniz gerçeklikle de karşılaşabilirsiniz, öyleyse kör olmaya devam edin!

Böyle bir mazeret dinlenebilir sayılır mı?

İstemediğiniz gerçekliğe gözünüzü kapatıyorsunuz diye ortadan çekiliyor mu?

Gözünüzü körlüğe mahkûm etmek isteyen güç, aynı zamanda gözünüzün görmediği gerçekliği el çabukluğu ile ortadan kaldırabilir mi? Ve de gerçekliğe körlük mesafesinde durmamızı öğütleyenler o gerçeklikle başa çıkmayı başarabilmiş mi?

Yoksa yalnızca kör olmanın sağladığı saadet her ne ise, o saadetle hayatını sürdürebilmenin körlüğünü mü yaşamış?

Evet, birileri diyor ki: "Kör olun!"

Kör olun ve gerçekliği görmeyin. Çünkü gördüğünüz gerçeklik, benim gerçekliğimin de görülmesine yol açacak: "Oysa ben kendi gerçekliğimin görülmesini istemiyorum. Ben, bana kör bakmanızı istiyorum."

Ne ki, bu körlemesine bakış, dünyanın hiçbir yerinde –bu ülke dâhil- hiçbir derde şifa olmayı sağlayamamıştır.

Tuhaftır ki, bu kafa yapısı, kör olmamız gerektiğini bizim etnik gerçekliğimizin arkasına sığınarak izah etmeye çalışıyor. Hadi diyelim ki, etnik olarak körlüğümüzü sürdürmeyi başardık. Fakat körlüğümüzün etik izahını hangi gerekçeye dayanarak açıklayacağız? Bunun gerekçesi de var mı elimizde? Ya da elinizde?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
R. Özdenören Arşivi