Asker kökenli bir meslektaşımız, bir televizyon programında dehşet verici şeyler söylemişti. Özetle demişti ki, darbe yapacak kadro öyle bir hazırlık yapıyor ki, yönetimi bir iki senede sivillere devretmeyecekler en az 25 sene yönetimde kalmak üzere hazırlanıyorlar.

Önemsediğim bu meslektaşımız da bilahare sorgulandıktan sonra tahliye edildi.

Yönetimde en az 25 sene kalmak üzere hazırlık yapan darbecilerin, dar bir kadro ile bunu yapamayacaklarını akıl kırıntısına sahip herkes bilir.

O yüzden 12. dalga ve sanık listesi beni hiç şaşırtmadı.

Hele bazı rektörlerin ve akademisyenlerin alınması hiç mi hiç şaşırtmadı.

Bu kadarla kalırsa da yine eksik kalacak demektir.

Geçen dönem iktidar partisinin bir milletvekiliydim ve hükümete karşı hangi devlet memurlarının ve muvazzaflarının nasıl tavırlar takındığını ve bazılarının hiç gizlemeden "Bir iki sene içinde hükümet yıkılacak ve AK Parti kapatılacak." diyecek kadar milli iradeye karşı şirretleştiklerini yakinen bilenlerdenim.

Sarıkız ve Ayışığı gibi darbe hazırlıkları ortaya çıkınca o kimselerin ne demek istediğini daha iyi anlamış oldum.

2004 mahalli seçimlerinde seçim bölgemdeki en üst düzeydeki kimi görevliler, bazı iş adamlarını topluyor ve AK Parti'ye karşı bir başka partiyi desteklemek üzere gizli görüşmeler yapıyorlardı.

Bu gizli toplantılara katılan -bana daha çok güvenen yahut çekinen ya da beklenti içinde olan- bazı iş adamları beni arayıp, "Yanlış anlamayın, çağırdıkları için gidiyorum, onlarla beraber değilim." diyerek kendisini temize çıkarmaya çalışıyorlardı. Bu toplantıyı yapanlar siyasetten uzak durması gereken ve devletten maaş alan üst düzey bürokratlardı!

Evet bu kez yönetime el koymayı planlayanların, 12 Eylül tipi bir darbe yerine, toplumu şekillendirmek amacıyla uzun yıllar yönetimi ellerinde tutmayı planlayan ve bunun için de ülkenin her tarafında ciddi bir kadro hazırlığı yapan bir ekip olduğu anlaşılıyor.

Bu ekip, hakkında iddianame hazırlananlar kadar dar bir kadro asla olamaz. Hele emekli bürokratlardan ibaret küçük bir kadro hiç olamaz.

Bunun siyasi ayağı olmalı, silahlı kanadı olmalı, basın ayağı olmalı, üniversite ayağı olmalı, iş dünyası ayağı olmalı.

Bu kadronun, milli iradeye saygısı olmayan, halkı adam yerine koymayan, demokrasi karşıtı bir kadro olduğu söylemlerinden belli.

Ülke, gerçekten milli iradeye dayalı çağdaş bir demokrasi olacaksa bu kadro mutlaka açığa çıkarılmalı ve devlet kadrolarından kesinlikle tasfiye edilmelidirler.

Ben şahıslar hakkında suçludur ya da suçsuzdur hükmü vermekten yana değilim.

Fakat adına Ergenekon denilen bu dava, üstlendiği misyon itibariyle bana göre cumhuriyet tarihinin en önemli davasıdır. Demokrasiyi kurtarma davasıdır. Milli iradeye saygıyı yerleştirme davasıdır.

Birileri dava sürecindeki detaylarda yaşanan kimi aksaklıkları bahane ederek, davayı sulandırmaya çalışsa da halk olarak bu davanın sonuna kadar gitmesine destek vermemiz gerekir. Suçsuzlar aklansın ama halk olarak bizim irademizi küçümseyen, bizi adam yerine koymayan ve bizim seçtiğimiz meclisi kapatmayı, yönetime şiddet kullanarak el koymayı planlayanlar hak ettikleri hukuki cezayı mutlaka bulmalıdırlar.

Bana göre de yeni dalgalar gelecektir, gelmelidir de.

Bu bağlamda Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'u dünkü konuşması için tebrik ediyorum. Özellikle 12. dalganın yürütüldüğü bu ortamda hukuk devleti ve demokrasiye vurgu yapmış olması, ordunun demokrasiye bağlılığının altını çizmesi fevkalade önemlidir.

Öte yandan çok büyük bölümüne katıldığım ve hak verdiğim bu konuşmanın, basına açık bir ortamda, siyasi konular dahil herkese ders verircesine, yıllık değerlendirme şeklinde bir genel kurmay başkanı tarafından yapılmış olması da demokrasimizin düzeyini göstermesi açısından oldukça düşündürücüdür!

Herkesin düşünmesi gerekir!