İbrahim Karagül

İbrahim Karagül

Afganistan şoku!

Afganistan şoku!

Türkiye Afganistan'da şok edici bir kayıp yaşadı. Afganistan Görev Gücü Komutanı Kurmay Albay Faruk Sungur; Uzman Çavuş Mevlüt Baydur ile birlikte, bir trafik kazasında hayatını kaybetti.

Türkiye'nin katıldığı uluslararası operasyonların en önemlisi Afganistan. Bir çok ülkede olduğu gibi, Afganistan'da da, operasyonun mimarlarından çok daha fazla etkinliğe sahip Türkiye. Diğer ülkeler işgalci görülürken, düşman görülürken, saldırılara maruz kalırken, Türk birliğinin Afgan halkının gözünde saygın bir yeri var. Bu bakışın kökeni bugün üstlendiğimiz rol değil. Bu bakış; Afganistan'daki birliklerin önemli işler yapmasıyla sınırlı da değil. Türkiye'nin son yıllarda yakın çevresinde, Müslüman toplulukların bulunduğu ülkelerde güç kazanmasının nedeni ne ise Afganistan'daki bu bakışın kökeninde de o var. Türkiye için askeri güçten de siyasi ve ekonomik güçten de etkili olan şey, işte bu kültürel miras. Sahip olduğu siyasi tarih.

Albay Sungur'la ilgili haberlerde, ABD ve NATO birliklerinin tersine halkla iç içe olduğu, hiçbir güvenlik önlemi almadan yaya gezebildiği, bayramlarda camileri ziyaret ettiği, insanların sorunlarıyla birebir ilgilendiği, fakir ailelerin evlerini ziyaret ettiği gibi güzel örnekler var. Bölgedeki yabancı güçlerin güvenlik için Türk askerlerinin rozetlerini kullandıklarını biliyoruz. Ama hepsi bu kadar değil.

Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı'nın Afganistan'daki çalışmalarını hatırlıyoruz. İngilizlere karşı verilen mücadeleyi. Osmanlı siyasal otoritesinin Çin'e, Japonya'ya kadar uzanan etkisini. Bunu sadece biz bilmiyoruz. Türkiye'nin Afganistan'da bulunmasında ısrarcı olan ABD de, NATO müttefikleri de biliyor. Hem Ortadoğu'da hem Güney Asya'da, Türkiye'nin bu etkili nüfuzundan faydalanmayı çok önemsiyorlar. Faydalanıyorlar da. Bu ülkenin benzer uluslararası operasyonlarda rol üstlenmesini her zaman önemsiyoruz. Ama, barış adına olursa, Türkiye adına olursa.

NATO'nun, ABD'nin, İngiltere'nin Afganistan-Pakistan topraklarında yürüttüğü kirli savaşı asla meşru görmüyoruz. Hiçbir zaman da görmeyeceğiz. Türkiye etkisinin bu kirli savaş üzerinden heba edilmesine de razı olmayacağız. Çünkü bu savaşın arkasında ne hesaplar olduğunu biliyoruz. Birinci Dünya Savaşı sırasında bölgede neyin savaşı yapılmışsa bugün de o yapılıyor. Değişen çok şey yok. 2001 yılından bu yana, terör gerekçesiyle Afganistan'da savaşanların gizli gündemine destek olmayı reddediyoruz. Bir yandan Taliban'la savaşırken diğer yandan aynı güçle pazarlık yapanların, bir yandan afyon operasyonu yaparken diğer yanda uyuşturucu trafiğini yönetenlerin, bir yanda terörle savaşırken diğer yanda terör üretenlerin bize nasıl zarar verebileceğini az çok tahmin ediyoruz.

Türkiye bölgede "muharip asker" bulundurmuyor. Afgan halkıyla karşı karşıya gelmek istemiyor. Gelmiyor da... ABD ve NATO'nun baskılarına rağmen "muharip asker" talebine hep hayır cevabı verildi. Sekiz yıldır, ağır bir çatışmanın içinde olan ülkede görev yapan askerlerimizin bölge halkıyla yakınlığına zarar verecek bir gelişmenin olmasını elbette istemiyoruz. Açık söyleyeyim; belli ortaklıklarda bulunma şeklimiz sorgulanabilir ama Türk askerinin Afganistan'da bir ABD, İngiliz askeri ile aynı yere koymamamız gerektiğinin bilincindeyiz.

Ancak endişeliyiz. Albay Faruk Dursun bir kaza sonucu hayatını kaybetti. Bölgede operasyonlar yoğunlaşırken, muharip askere hayır politikası devam ederken, bir süre sonra çatışmalarda şehit asker haberleri gelirse Türkiye kamuoyu neye inanacak? O zaman "biz kimin savaşını veriyoruz" sorusunun cevabı ne olacak? Londra ve Washington gibi, "Afganistan halkını terörden kurtarmak, özgürleştirmek için" savaş verdiğimizi mi söyleyeceğiz? Kimi inandıracağız?

20 Ağustos'ta bir seçim yapılacak. Hamid Karzai'nin yeniden seçilmesini sağlamak için büyük askeri operasyonlar yapılıyor. Bu operasyonlar beklenen yeni Afgan savaşı değil. Yine de çok yoğun çatışmalar yaşanıyor. Son günlerde Batılı ülkelerin kayıplarına bakınca olayın şiddeti kendini gösteriyor. İngiltere'ye bir anda sekiz askerin tabutu gidiyor, ABD on iki asker birden kaybediyor, helikopterler düşürülüyor, NATO askerleri ölüyor, bu arada insansız hava araçlarında yapılan füze saldırılarıyla yüzlerce sivil hayatını kaybediyor. Barack Obama'nın beklenen Afganistan/Pakistan savaşı başladığında ne olacak? NATO bölgede köşeye sıkıştığında, ateş bütün Güney Asya'yı sardığında Türkiye ne yapacak? Orada bulunması kendi ayağına kurşun sıkmak olmayacak mı?

Orada, İngiliz emperyal stratejisi çerçevesinde bir proje uygulanıyor. Stratejinin mimarları şimdi de Pakistan'ı istikrarsızlaştırıp iç savaşa sürüklemeye çalışıyor. Tek gerçek bu… Ama kazanılması neredeyse imkansız bir savaş bu.

ABD yönetimi, "Pakistan halkını, insansız uçaklarla yapılan saldırılar konusunda ikna etmek için" yeni bir PR operasyonu başlatacakmış. Irak işgalinden sonra Türkiye dahil bir çok ülkede kaç kez böyle çalışmalar yaptılar. Kimi ikna edebildiler? Bu insanlar nasıl bu kadar cahil olabiliyor? Yol açtıkları yıkımın onlarca PR çalışmasıyla telafi edilemeyeceğini bilmemeleri kabul edilebilir bir şey değil.

Afganistan'daki kayıplarımız, önümüzdeki dönemde dünyanın en büyük kriz merkezi olacak olan bölgedeki savaşı ve Türkiye'nin rolünü sorgulamamıza engel olmamalı. ABD askerleri bile "Bu bizim savaşımız değil, kazanabileceğimiz bir savaş değil, kazanmamız da gerekmiyor" derken Türkiye, en büyük sermayesi olan imajı konusunda son derece hassas, son derece cimri davranmalı. Çünkü beş yüz bin asker de yığsalar, Afganistan'ı ve Pakistan'ı içine alacak bir savaşı kazanmak mümkün olmayacak!


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İbrahim Karagül Arşivi